2.BÖLÜM: "Güven"

2K 151 87
                                    

Her zaman güvensizlik göstermek, her zaman güvenmek kadar büyük bir yanlışlıktır. (Goethe)


"Hayır Mercan." Gözlerimi şaşkınlıkla açtım. "Tanımadığım birine hemen güvenmem." Duraksayıp diliyle dudaklarını ıslattı.

Gözlerimi yeşil gözlerine dikip öfkeyle baktım.

Güvenmiyorsa neden evine kabul etmişti ki. Bakışlarımdaki öfkeyi görmezden gelerek konuşmaya devam etti. "Kendini bana ispatlayabilirsen; işte o zaman aramızdan biri olursun." Bir şey dememi beklemeden yanımdan geçip gitti.

Bu adam için kullandığım tüm güzel sıfatları geri alıyordum. Yakışıklı değildi. Karizmatik hiç değildi. İçimdeki ağlama hissini bir kenara bırakarak aşağıya inmeye başladım. Gelen seslerle birlikte oraya doğru yürümeye başladım. Mutfağa girdiğimde masanın hazırlanmış olduğunu ve herkesin beni beklediğini görmüştüm.

Yanlış söylemiştim; Asil kahvaltısına başlamıştı. Onu görmemle az önceki öfkem tekrar gelmişti ama sakin olmaya çalıştım. Bana kalan tek boş yer onun çaprazındaydı. Polat'ın yanındaki sandalyeyi çekip oturdum.

"Az daha gelmeseydin açlıktan ölecektim çiçeğim," Edimin konuşmasıyla neşem tekrar yerine gelmişti.

"Sabah kahvaltı yaptığımızı bilmesem inanacaktım." Polat siyah zeytinden alıp bir tane Edime fırlattı.

"Ulan bir de gelip 'çok yavaş hazırlıyorsun kardeşim açım ben' diyerek başımı şişirdin." Her zamanki Edim olduğu nasıl da belliydi. Neva çayından bir yudum alıp gülmüştü.

"Sevgilim çok çabuk acıkıyor Polat. Kızma lütfen." Nevanın Edimi savunmasıyla bir siyah zeytin de ona atılmıştı. Bu halleri komikti.

Sanki hep bu hallerini biliyormuşum gibi hissediyordum. Asile baktığımda bana baktığını gördüm.

Umursamazca sağ gözümü kırpıp ne var dercesine başımı salladım. Verdiğim tepkiyle şaşırmıştı ama öfkeli olduğum için takmadım. Sonunda öfkeli olduğumu anlayıp dudağının köşesiyle gülmüştü. Gıcık.

Polat'ın doldurduğu çayımdan bir yudum alarak sandalyeye yaslandım. Kahvaltı yaptığım için aç değildim. Diğerleri kahvaltısını yapıyor arada bana soru soruyorlardı.

"Kaç yaşındasın?" Bunu Neva sormuştu.

"24. Ben sizinkileri bildiğim için sormuyorum." Polat şaşkınlıkla konuştu.

"Hepimizinkini biliyorsun yani." Başımı sallayarak onayladım.

"Sen bizim hakkımızda bildiklerini anlat sonra biz seni anlatalım." Gayet makul bir istekti. Polat'a bakıp gülümseyerek konuşmaya başladım.

"Yaşın 26. Eski askersin. Rütben de teğmendi galiba. Bir ablan var. Evli ve iki çocuğu varmış. Sevgilin de yok. Edim 'hep sap kalacak bu çocuk' diye yakınıyordu senden." Son söylediğimle Edim ve Neva gülmüştü.

Asile göz ucuyla baktığımda hala kahvaltı yaptığını görmüştüm.

Nevaya bakıp onu anlatmaya başladım. "Yaş 22. Bilgisayar mühendisliği mezunusun. Ailen uzakta yaşıyor. Tek kuzenin Gizem. Sevgilin var. Hem de çok yakışıklı ve tatlıymış; öyle biliyorum."

Edim onu övdüğümü fark ettiğinde ağzındaki lokmayı yutup konuşmaya başladı. "Ağzından bal damlıyor yavrum. Her gün öv beni." Nevaya göz kırpıp "Sen de çok şanslısın kız," demesiyle gözümü devirmiştim.

GAMAYUN (ARA VERİLDİ)Where stories live. Discover now