《1》

432 26 1
                                    

Hayat kısa kuşlar uçuyor diyerek alacağım sekizinci kargoyu beklerken bir yandan da banka hesabımdan silinen rakamlar için vicdan azabı duymamaya çalışıyordum.

Hayat en çok da fakirseniz zordu.

"Ne sırıtıyorsun salak gibi?"

Yanaklarımı şişirerek bayık bir bakış attım ablama. "Sinirlerimi bozuyorsun." Gıcık bir şekilde gülümseyerek ayağa kalktı. "Ne mutlu o zaman bana."

Ona cevap vermeden telefon ekranımı yenilerken ablam da odadan çıkmıştı. "Yemek yiyecek misin?"

Mutfaktan seslendiğinde gözümü telefondan ayırmadan "Şimdi değil," diye bağırdım. Saat akşam altıya yaklaşıyordu ve lanet kargom hala gelmemişti, her an gelebilir umuduyla saatlerdir beni diken üstünde hissettiren kargoya da kargocuya da içimden saydırdığım sırada kapı zilinin çalmasıyla anında ayağa kalktım.

Bir yandan da gelmeden önce aramadıkları için söyleniyordum, ne vardı yani evde miyim değil miyim diye bir sorsanız?

O kadar yalnızdım ki elin kargocusu bile çaldırmıyordu telefonumu.

Bu düşünce istemsizce beni güldürdüğünde bir yandan da kapıyı açıyordum. Karşıma oldukça uzun boylu ve sadece açık kahve gözleri görünen biri çıktığında gülüşüm saniyesinde bozuldu.

"Zehra Dinç? Kargonuz vardı."

Maskenin altından gelen boğuk sesiyle birkaç kez gözlerimi kırpıştırdım. Ablamın geçen bahsettiği yakışıklı kargocuydu bu, açıkçası birkaç aydır neredeyse çoğu zaman kargo için geliyordu ve ben ne kadar artık varlığına aşina olsam da aynı şey karşımdaki için geçerli değildi.

"Kodunuz yok mu?"

Boğuk sesini yeniden duyduğumda ona bir cevap vermediğimi farkederek panikle "Yok," diye bağırdım. Sesim apartman boşluğunda yankı yaptığında ise kendimi tokatlamamak için yumruklarımı sıkmak zorunda kalmıştım.

Kargocu bir şey söylemeden elindeki telefondan bir şeyler yaptı ve paketi elime verir vermez arkasını döndüğü gibi merdivenlerden inmeye başladı.

Utanç duygusu hızla bedenime dolduğunda elimde paketle mal gibi kaldığım gerçeğini görmezden gelmeye çalışarak popomla kapıyı örttüm ve az önce yaptığım salaklık için bir tokat attım kendime.

Evet, bunu fazlasıyla haketmiştim.

"Aptal Zehra, salak Zehra, niye böylesin sen Zehra."

Kendi kendime söylenirken ablamın kıkırtılarıyla adımlarımı mutfağa yönelttim. "Bugün de rezil olduk çok şükür," dedim bir iç çekerek.

"Ne yaptın yine?" Ocağa koyduğu makarnaları karıştırırken bir yandan da beni kontrol ediyordu.

Elimdeki paketi masanın üstüne bırakırken -salatalık yollamadılarsa eğer içinde tişört olduğuna emindim- sandalyede arkama yaslandım. "Mal gibi kaldım adamın karşısında," dedim. "Acaba aptal olduğumu falan mı düşünmüştür?" Kaşlarım çatılırken ihtimaller beynimin içinde dolanıp duruyordu.

"Bence düşünmemiştir." Ciddi sesiyle yüzüne baktığımda aynı ifadeyle devam etti. "Ben olsam gerizekalı der geçerdim."

"Ya sus salak!" Elimin tersiyle atacak bir şeyler aradım ama yoktu, derin bir nefes verirken "O çocuğu tavlamak istiyorum," diye mırıldandım.

Ablamla birbirimize kocaman gözlerle baktığımızda onun böyle bir şey duymayı beklemediğini anlamıştım. Eh, bende böyle bir şey söylemeyi planlamamıştım.

"Çüş Zehra yoklukta mısın?" İnanamaz ifadesine göz devirmeye çalıştım. "Değil miyim?"

"O da doğru." Arkasını dönüp makarnaları ocaktan alırken, "Nasıl tavlamayı düşünüyorsun peki? Flört becerilerin bok gibi çünkü." demişti.

Kırk yılın başı doğru konuştuğu tek konunun benim -olmayan- ilişkilerim üzerine olması bir miktar üzücüydü. Ama evet, gerçekten de bok gibi flört yeteneğim vardı. Hani isteseniz bu noktaya gelemezsiniz öyle bir seviyede.

"Numarasını istesem vermez mi acaba?" dedim safça.

Dönüp ciddi misin der gibi bakınca gülümsemeye çalıştım. "Ne var ya? Adam gibi soracağız işte numarasını sonra da yazacağım naber güzelim ben seni üzerim diye."

"O son cümle ne alaka be?"

"Öylesine söyledim onu, yazacağım zaman bir şeyler uydururum."

Tezgahta yarım bıraktığı işine dönerken bir yandan da başını iki yana sallıyordu. "Şu iletişim numarasına yazsana, bir daha ne zaman karşılaşırsın Allah bilir."

"Ki onda da mal gibi kalırım yine," dedim hızla. Sonra söylediği şeyi farkettim. "Oha iletişim numarasına yazarsam o mu bakar ki acaba."

"Bildiğim kadarıyla kendilerine verilen cihazı kullanıyorlar," dedi biraz tereddütle. "Neyse sen şansını denersin olmazsa olmaz, ama umarım olur da seni başımdan atarım artık."

"Aşk olsun böceğim," dedim abartıyla dudaklarımı büzerken. Canım sıkıldıkça ablama sardığım bir gerçekti, sabahtan akşama kadar etrafında dolanıyor ve hiçbir şey yapmadan çıldırtmayı başarıyordum. Bence bunu yetenek olarak adlandırabilirdik.

Sandalyeden hızla kalkıp içeri bıraktığım telefonumu almaya giderken ablam arkamdan "Gel de yemek yiyelim," diye seslenmişti. Telefondan kargocunun numarasını bulmaya çalışırken "Şimdi değil," dedim ve bulduğum numarayı rehberime kaydederek WhatsApp'a girdim. Şimdi bile heyecanlanmıştım ve ellerim biraz titriyordu ama halledecektim.

Bu kadarını da yapabilirdim canım!

siz:
umarım yakışıklı kargocusundur

siz:
bana numaranı versene

siz:
bir şey deneyeceğim

iletildi, 18:42

iletildi, 18:42

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

kargocu | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin