《22》

158 16 6
                                    


Akşam serinliğiyle tüm tüylerim diken diken olurken ve de hafif esen rüzgar saçlarımı savururken derin bir iç çekerek karşımdaki şehir ışıklarını izlemeye devam ettim. Sekizde buluşmak için plan yapan Semih biraz da benim ısrarlarım sonucu saatler öncesinden beni buraya getirmişti. Girişi yasaklanan bir parka.

Ne diyebilirim ki, tehlikeyi seviyorduk. Hatta Semih tam anlamıyla tehlikenin içinden gelmişti. Bunu elinde piknik sepetiyle düz duvara saniyeler içinde tırmandığında çok daha iyi anlamıştım.

"Sen üşümüyor musun böyle?" Ben kendi kendime düşüncelerim içinde eğlenirken sesini duymamla başımı çevirerek gözlerine baktım. Sıcak avuçları giydiğim şortun açıkta bıraktığı bacaklarıma tutundu. Evet üşüyorum ya da hayır yanıyorum diyemedim. Sertçe yutkundum önce, sonra hafifçe yerimde kıpırdandım. "Bilmem ki, üşümüş müyüm? Biraz daha baksana anlamam ben."

Dudaklarımı gülmemek için birbirine bastırdım. Konuşurken ne sesim titremiş ne de duraksamıştım ama işin aslı heyecandan kalbim patlayacaktı.

Elleri bu sefer diz kapaklarıma doğru indi. "Biraz üşümüşsün," ön tarafta kalan baş parmağıyla yavaş yavaş masaj
yapıyordu. "Ben öyle anladım." Elleri rahat durmuyordu. Heyecanla bir soluk alıp verdiğimde devam etti. "Isıtalım mı seni?"

Şuracıkta bayılacaktım.

Ağzımı açıp tek kelime edemedim çünkü büyük ihtimalle dudaklarımdan çıkacak olan şey evet ya da hayırdan başka, heyecan dolu sızlanmalar olacaktı. Bugün çok başkaydı. Her zaman takındığı maske ve hissettiğim duvarlarını yerle bir etmiş, tamamen olduğu gibi bana gelmişti. En azından bana böyle hissettirmişti.

Yine de onun ne hissettiğini anlamak güçtü, bir türlü okuyamıyordum. Şu an elleri altında kıvrandığımı fark etmiş miydi acaba?

Arsızlığım da bir yere kadardı nihayetinde.

Eğilip çıplak dizime küçük bir öpücük kondurduktan sonra elleri tekrardan bacaklarıma sürtünerek teması kesti ve aniden ayaklandı. "Nereye?" Şaşkınlıkla tüm bedenimi ona çevirdiğimde hafifçe kıvrıldı dudakları. "Örtü getirmiştim üşüme diye."

Cevap vermemi beklemeden arkasını dönüp geride bıraktığımız piknik sepetine yöneldiğinde aralık dudaklarımla ve hızlanan kalbimle arkasından baktım. Çok fena yapıyordu beni, ne ara bu raddeye gelmiştim kendim bile farkında değildim ancak mahvediyordu kalbimi.

"Al bakalım." İnce örtüyü oturmadan dizlerime serdiğinde küçük bir teşekkür mırıldanarak yerimde kıpırdandım. Tam yanıma bacaklarını uzatarak yerleştiğinde bir süre daha sessizliği dinledik. Çok huzurluydum, onunla olduğum her saniye içimi tarifi imkansız bir heyecan ve rahatlık sarıyordu. Tüm o huzurlu geçen saatler boyunca benim için hazırladığı yemekleri yemek, sohbet etmek ve önemsiz dahi olsa en küçük ayrıntılardan bahsetmek çok hoştu.

Şimdi tüm yıldızların göğe serildiği serin sonbahar gecesinde yanımda sıcaklığını hissedebileceğim kadar yakınımda olması sonsuza kadar böyle kalmak istememe neden oluyordu.

Aşık mıydım? Hissettiklerim belki de daha fazlasıydı.

"Zehra." Boğuk sesi soğuk geceyi ısıtacak cinstendi. Efendim der gibi mırıldandım. "Çok güzelsin."

Beklemediğim cümlesiyle afalladım. Dudaklarım aralandığı sırada eliyle durdurdu beni. "Önce söylemek istediklerim var, lütfen dinle."

Nefesimi tutarak konuşmasını beklediğimde gözlerine düşen siyah tutamları geriye yatırmıştı. Ardından dudaklarını yalayarak boğazını temizledi birkaç defa. Tahtaya çıkıp sunum yapacak öğrencinin gerginliği vardı sanki üstünde, çok tatlıydı.

Kamu telah mencapai bab terakhir yang dipublikasikan.

⏰ Terakhir diperbarui: Aug 30, 2023 ⏰

Tambahkan cerita ini ke Perpustakaan untuk mendapatkan notifikasi saat ada bab baru!

kargocu | texting Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang