Bölüm 18 "20 Ağustos"

823 63 164
                                    

Bu bölümü çok seviyorum. Tek diyeceğim şey bu...🤍

Okuduğunuz tarih ve saat?

Yıldıza basıldı mıı??

BÖLÜM DÜZENLEMESİ DAHA SONRA YAPILACAKTIR. BİR HATAM VARSA AFFOLA...

***

"20 AĞUSTOS"

"Ben senin sevgilin, baban, ağabeyin, arkadaşınım... Biri bitse biri kalır. Seni hiç bırakmayacağım."

Cemal Süreya





Ben artık dayanamıyordum. Yıllarca çoğu şeyi kendi kafasında halledebilmiş biriydim ama bazı şeyler atlatılmıyordu. Ailesel problemler, can dostunun ihaneti, isimsiz notlar ve dahası. Hiçbir şey düşünemiyordum. Zihnin bir yığın halindeydi ve düşünmek istediğim olay hareket halinde ve geziniyordu resmen. Kendimi toparlayamazken gözlerimi aralayıp etrafı inceledim. Siyah ve koyu diğer renklerin hâkimiyeti altında bir odaydı. Burası çok tanıdıktı. Ufuk'un odası olmalıydı.

Kolumun kaşınmasına kadar serum takıldığının farkına bile varmamıştı. Ne zaman olmuştu tüm bunlar? Ne kadar süredir bu haldeydim ki ben? Zorlanarak yutkunduğumda kapı açıldı. Önce doktor, ardından da Ufuk içeri girdi. Uyandığımı gördüğünde doktordan önce davranarak yanıma oturdu. "Çok şükür," dedi gözlerime bakarak. "İyi misin?"

Gözlerimi açıp kapattım. Doktor kontrolleri yapmak üzere yanıma gelip gözlerime ışıkla bakarken Ufuk masanın üzerindeki suyu aldı ve yanıma geldi. "Geçmiş olsun, sağlığınız gayet iyi. Yalnızca daha sık beslenmenizin daha iyi olacağını düşünüyorum. Birkaç saate kendinizi toparlamış olursunuz. İyi günler," dedi ve odadan cıktı.

Saclarımı kenara çekip doğrulmama yardım etti. Gözlerinin içi kıpkırmızıydı. Benim için ağlamış mıydı? "Ufuk, ben çok kötüyüm. Kaldıramıyorum hiçbir şeyi. Niye ben bunları yasıyorum?" Gözlerimden akan yaşlarla kendimi ilk defa bu kadar kimsesiz hissetmiştim. Kalbim acıyordu. Kırık camlar kesmişti sanki ruhumu, nasıl düzelecektim ben?

"Tamam güzelim, geçecek." Geçecek, demişti; geçti, değil.

"Nereden biliyorsun geçeceğini? Geçse ne olacak ki? Ben bu acıya nasıl dayanırım? Kocam beni aldatıyor, kaçırılıyorum, gözümün içine bakarak yalanlar söylüyor, insanin canını alıyor, milyonlarca dolar borç batağına giriyor, beni ikinci bir kadınla daha aldatıyor!" Sonlara doğru sesim iyice güçlü çıkmıştı ama bu ton bağırmamın yanından bile geçemeyecek güçsüzlükteydi. "Ben bunları hak edecek ne yaptım Ufuk? Her şerde bir hayır vardır diye düşünüyorum, mutlu olmaya çalışıyorum ama olmuyor işte! Kendimi yerden yere vurasım var. O kadar sustum ki içimde birikti hepsi. Konuşmak istiyorum ben, hiç susmamak istiyorum. Herkes her şeyi öğrensin istiyorum ama yapamıyorum. Allah kahretsin ki ben lanet olası korkağın tekiyim çünkü! Mahkemeye gidersem bana karşı kullanabileceği şeyleri düşünmek istemiyorum. Onun gücü beni yener. Kanıtım yok, bir şeyim yok benim! Onu mahvetmek için, intikam almak için kanıtların yakınına bile yaklaşamadık. Sorsalar çok şey biliyoruz ama hepsi laftan ibaret."

Hıçkırarak ağlarken göğsüm inip kalkıyordu. Ufuk beni kaydırıp yanıma oturdu ve kollarını belime sardı. Başım sert göğsüyle buluştuğunda düzensiz kalp ritmi çok şey anlatıyordu. "Ben de üzülüyorum. Sen burada kendini yiyip bitirirken ben bir şey yapamıyorum ve kahroluyorum. O orospu çocuğu o kadar iyi ayarlamış ki her şeyi ser verip sır vermiyor ama bu günler de geldi ve geçecek. Sen benim tanıdığım en güçlü kadınsın ve her şeyi birlikte atlatacağız. Her anında ben yanında olacağım, destek olacağım. Bak şimdi, yeni bir ittifakın var. Sana yeminim olsun ki o şirketlerini Koray'ın götune tıkmazsam en adi şerefsiz benim! Senin akan her bir gözyaşın için yaşamından yıllar eksilteceğim onun!"

KRİZANTEMWhere stories live. Discover now