Muayene ve Kavuşma

3K 187 20
                                    

Doktorun odasına girerken Akif dışarıda beklemek zorunda kalmıştı, doktorun söylediklerini duyamayacağı için, içi içini yese de koridordaki bekleme bölümüne yönelip tavırlı bir şekilde oturdu.

Haline gülmek istesem de, onun ne kadar hassas olduğunu bildiğim için gülemiyordum. Tavırları bile hoşuma gidiyordu, sanırım iyiden iyiye çarpılmıştım ona. Doktorun dediklerini dinlerken içteki dikişlerimin tamamen iyileştiğini öğrenip sevinmiştim. İşe ne zaman başlayabileceğimi sorduğumda, iki hafta sonra iş başı yapabileceğimi söylemesiyle nefes aldım derince.

Çalışmayı seviyordum ve neredeyse bir aydır, bir dakika bile sürecek olsa en ufak iş yaptırmamışlardı bana. Gerçekten minnettar olsam bile benim gibi birisi için bir süre sonra sıkıcı oluyordu.

Muayene bitip de hastaneden çıktığımız an Akif'in sorgulaması başlamıştı. Bir tek dediğini bile duymadan öylece yüzüne bakıyordum, çünkü mavi gözleri güneşte rengini iyice ortaya koymuştu. Kısılan gözleriyle yüzüme baktı, sağ elinin işaret parmağını gamzeme bastırıp oyarcasına ittiğinde gülerek elini tuttum.

"Ali'mm yaa, sana söylediklerimin bir kelimesini bile dinlemedin değil mi?" Kızdığını belli etmek için kaşlarını çatsa bile kıvrılan dudaklarına engel olamıyordu.

"Gözlerinin rengine daldım Akif'im. Başka hiçbir renk bu kadar güzel olamaz dünyada, bu nasıl bir maviliktir beni bu kadar içine çekebiliyor."

Yüzü boynuna kadar kızarırken, hızla arkasını dönüp arabaya doğru koşar adım gidişini gülümseyerek izliyordum. Peşinden bende adımlarken gece için aklımda olan planları bir bir zihnimde canlandırdım.

Önümden giderken biçimli kalçalarını yarınlar yokmuş gibi izliyor, her kıvrımını zihnime kaydediyordum. Birbirimizden uzak bir ay geçirmiştik, vücudum her saniye ona çekiliyordu.

Arabaya bindiğim gibi bana dönüp hafif bir yumruk attı omzuma, utanan yüzünü avcuma alıp alnına bir öpücük kondurdum. Büzdüğü gül rengi dudaklarını öpmek istesem de, etraf fazlasıyla kalabalıktı ve biz aşkımıza doymadan ölmek istemiyordum.

Akif ellerimden kurtulup arabayı çalıştırdı ve kendi evine sürdü. Beni kendi odasına yerleştirip duşa attı kendini, su sesi gelmeye başladığında tanıdık odada gözlerimi gezdirdim.

Bu oda tamamen Akif'i yansıtıyordu, onun gibi bir yanı cıvıl cıvıl, bir yanı içine kapalı. Yatak odası takımı oldukça koyu renkliydi ama çarşaflar mavi ve yeşilin dans ettiği, hoş bir desene sahipti. Odadaki üç parçalı halı yeşilin güzel bir tonuydu, perdeler halıyla uyumluydu.

Banyo kapısının açılıp kapanma sesi geldikten bir süre sonra, beline sardığı havluyla Akif odaya girdi. Vücudundan süzülen her bir su damlasını ayrı ayrı kıskanmıştım.

Gözlerimi bir an bile ayırmadan ona bakışımdan rahatsız olduğunu belli ederek bana arkasını döndü, bu daha da kötü olmuştu çünkü kalçaları tam göz hizamda kalmıştı yatağa oturduğum için. Hafifçe eğilip çekmeceyi açtığında, kendime hakim olamadan üzerindeki havluyu çekip aldım ve yere attım.

Anında bana döndüğünde dudaklarına yapışıp vücutlarımızı birleştirdim. Özlemim içimi yakıyordu artık, dudaklarına hasret kalmıştım. Uzun uzun tadına vararak öperken ellerim vücudunda geziniyordu, Akif sadece omuzlarımdan tutunmuş ayak uydurmaya çalışıyordu.

Önce boynuna indim, sonra göğüslerine. Tek tek öpüp emerken, dilimle keşfederken son durağım kasıkları olmuştu. Kaslarını yalayıp emerken elleri saçlarıma asıldı ve aletini dudaklarıma dayadı.

"İstemiyorsan kendini zorlama Ali'mm yapmak zorunda değilsin." Dişlerini sıka sıka konuşurken, söyledikleri ve hareketleri birbirine tamamen tersti.

Gözlerine bakarak dilimi çıkartıp dibinden ucuna kadar yaladım, titrek bir nefes alıp dudaklarını ısırdı. Nasıl yapacağımı bilmiyordum ama içimden ne geliyorsa yapmak istiyordum.

Ağzıma alıp yumuşak bir şekilde dibine kadar indim, hareketlerim keşfetmek ve zevk vermek için oldukça yavaştı. Dilimi damarlarında dolaştırarak inip çıktım, ağzından kaçan inlemeler doğru yolda olduğumu gösteriyordu.

Tepkisini ölçerek biraz hızlandığımda ellerini saçlarımdan çekip omuzlarıma tutundu, ağzıma gelen sıcak sıvıyla geldiğini anlamıştım. Başını eğip bana inceler gibi bakıyordu.

"Özür dilerim kendimi tutamadım, tükür hadi." Dediğinde çoktan yutmuştum tuzlu sıvıyı.

Onun rahatlaması beni daha da ateşlerken yerimizi değiştirip Akif'i yatağa devirdim. Çıplak vücudu gözlerime bayram ettirirken her zerresini öpmek için yanıp tutuşuyordum.

İki bacağını alıp tek omzuma yasladım, bacaklarının arasına pantalonumu bir çırpıda çıkarıp aletimi soktum. Bacak arasındaki minicik boşlukta kendimi ileri iterken aldığım zevk bu kadar yoğunsa, içine girdiğim anı düşünemiyordum.

Haftalar boyu kendime dokunmamanın etkisiyle, kısa sürede titreye titreye Akif'in kasıklarına doğru boşaldım. Akif baygın gözlerle beni izliyordu, tadına doyamadığım dudakları aralık, yanakları anın etkisiyle kıpkırmızıydı.

Önümde canlı bir tablo gibi uzanıyordu, sanattan pek anlamam ama zenginlerin dünyanın parasını verip aldığı tablolardan daha göz kamaştırıcıydı. Bu halini saatlerce bıkmadan, usanmadan izleyebilirim.

Ben onun mükemmelliğini izlemeye dalmışken bacaklarını kollarımın arasından çekip hızlı adımlarla banyoya yöneldi, bu sefer arkasından ben de gitmiştim.

Kimsesiz AliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin