•5 (m)

1.8K 182 91
                                    

[bu bölüm cinsellik içermektedir. rahatsız olanlar atlayabilir.]

dudaklarıma bıraktığı küçük öpücükle ikimizde aynı anda gelirken adımı inledi. "minho." han jisung ismimi istediği kadar telaffuz edebilirdi. özellikle de bu anlarda.

"han jisung, sen bir tur daha yapabilir misin?"

-

don't refuse, just say 'i'll do it'.

han jisung's pov

bay lee, kesinlikle çok cezbedici bir varlıktı. aynı zamanda fazlaca tehlikeli.

yaklaşmamam gerektiğini biliyordum, kesinlikle sonrasında pişman olacaktı. benim gibi biriyle birlikte olması, geçmişinde istemediği bir anı olarak kalacaktı.

ah, daha ne kadar aptallaşabilirdim? o benim bedenimi istiyordu, bu gerçek kalbimi bu kadar acıtmalı mıydı?

"hey, han jisung. sana bir soru sordum," mor saçları terden olsa gerek birbirine yapışmıştı. dudaklarını yine hafifçe araladı, bay lee. bu kadar tapılası görünmesi gerçek olamazdı. "bir tur daha yapabilir misin?"

bay lee, inanın bana. değil bir tur, gücüm yetse bin tur bile yapabilirim.

fakat bunu yüzünüze söyleyemeyecek kadar öz güvensizim, asıl acıtan da bu.

"bay lee..." ellerinden birini hafifçe tuttum ve sağ yanağıma okşaması için yaklaştırdım. ince parmakları yanağıma bir tüy misali dokunurken gözlerimi bay lee'ye çevirdim. "istediğiniz kadar yapacağım, lütfen izin verin."

gözleri kısıldı, gülümsemesini bana bahşetti ve elini yanağımdan çekti. "han jisung, sen kibar birisin." demesiyle şaşkın bir şekilde gözlerimi kırpıştırdım. bay lee sürprizlerle doluydu, ummadık anlarda ummadık kelimeler söylebiliyordu.

ah, kesinlikle koca bir siktir.

"bay lee, eliniz..." titrek bir nefes verdim. "elinizi çekmeniz mümkün mü?" muzip bir şekilde cevap verirken aletimi eliyle daha sıkı kavradı.

"neyden elimi çekmem gerekiyor, sungie?" elini biraz daha kaydırırken ağzımdan çıkan inlemeye engel olamadım. madem oyun oynamak istiyordu, istediğini yerine getirmeliydim.

onun elini aletimin üzerindeyken tuttum ve gözlerini bana döndürmesini sağladım. "bay lee, iyi bir oyuncu olabilirsiniz..." ardından elini hızlıca geri ittim ve üzerine doğru eğildim. bana şaşkınca bakarken onun kasılan deliğine parmağımı yaklaştırdım. "ama bu oyunun kurucusu benim."

bir parmağım deliğiyle buluştuğu sırada bay lee'nin gözleri buğulandı ve inlemelerini saklama gereği duymadı. mor saçları iyice yastığa yayılmış, beli yukarı doğru kıvrılmış ve elleri sırtımı çizer şekildeydi.

bay lee, kesinlikle mükemmeldi.

"davetiye mi bekliyorsun hâlâ?" bay lee, parmaklarımın içinde yetersiz olmasından sıkılmış olacak ki, sinirli bir şekilde söyledi. davet bile almıştım oysa, beklemek değil anın tadını çıkarmaktı yaptığım. "üzgünüm bay lee..." dudaklarımı büküp konuştum. gözleri çoktan ısırılıp izler bırakılmış boynumda takılı kalırken daha fazlasını beklemedim.

"siktir," içine girdiğim an ilkinden daha geniş hissettirse de bu sıcaklığa alışabileceğimi düşünmüyordum. bay lee'nin gözleri hafifçe kapanırken akan yaşları görebiliyordum. içindeki hareketlerimi hızlandırırken bay lee'nin görüntüsünü hafızama kazımaya çalışıyordum.

kalbimde böylesi bir etki bırakması normal miydi? buna iznim var mıydı, hiçbir şey bilmiyordum. yanaklarım ısınıyordu, ilk defa tattığım bu hislere bağımlı olmadan durabilir miydim? bay lee'yi incitmek ya da onun da beni incitmesini istemiyordum.

"jisung!" bay lee'nin de gelmeye yakın olduğunu anladığımda elimle onun aletini çekiştirip işini kolaylaştırdım. her şeyi, her hareketi güzel olabilir miydi bir insanın? artık bay lee sayesinde biliyordum, olabilirdi.

ikimizde rahatlarken onun menisiyle kaplanan karnına ve elime baktım. "han jisung, o elin kirli." demesiyle kaşlarımı çattım. "kirli olmadığını kanıtlamamı ister misiniz?" aklımdan türlü türlü şeyler geçerken artık kendime engel olmak için çok geç biliyordum.

"nasıl kanıtlayacakmışsın, sincap çocuk?" bay lee alaycı bir şekilde sordu- sincap çocuk mu? bu biraz...gurur kırıcı bir hitaptı. çocuk olmamam ayrı, sincap mı? sincaplar hakkında ne düşündüğünü bir ara sormayı aklıma not ettim. şu an bununla ilgilenemezdim.

"böyle kanıtlayabilirim, bay lee." diyerek meniyle kaplanmış parmaklarımdan birini ağzıma yaklaştırdım. bu onu inandırmamı sağlayacaksa çılgın şeyler yapabilirdim. bay lee gözleri büyümüş bir şekilde bana bakarken bir anda parmaklarım onun tarafından çekildi.

"deneme bile, bu kadarı sana fazla gelir sungie." yine bana hitap şeklini değiştirmişti, ardından kirli olduğunu söylediği elimden beni çekerek ayağa kaldırdı. ah, bay lee çıplakken bile ciddili çok iyi gözüküyordu.

eğer sadece ben görüyorsam.

"banyon nerede? duş almamız lazım..." beraber mi? beraber mi demek istiyordu? anında yüzüm kıpkırmızı olurken bay lee bana döndü. "eh, utanıyor musun şimdi de?" başını iki yana salladı kıkırdayarak. "gerçekten de sürprizlerle dolusun."

istemsizce dudaklarımı birbirine bastırdım. hayır bay lee, bunları yaptığım kişi siz olmasaydınız böyle hissedeceğimi hiç sanmıyorum.

yine de elini bırakmadım ve o hala sırıtmaya devam ederken banyoya yöneldim. duş biraz küçüktü ama sorun değildi, bay lee için bekleyebilirdim.

kapıyı açıp önden girmesine izin verdim. sıcak suyu açarken bay lee'nin etrafa bakmasını komik buldum. muhtemelen lüks kelimesiyle alakası olmayan bir banyoda ilk defa yıkanacaktı. yüz ifadesinden bunu anlamak zor değildi.

tebessüm etmeme engel olamadım. suyun gerekli olan sıcaklığından emin olduğumda bay lee'ye seslendim. "bay lee, önce siz temizlenin lütfen." ardından bana döndü ve dudaklarını kıvırarak konuştu.

"hah, neyden bahsediyorsun han jisung? beni sen yıkayacaksın."

eh, sanırım bugün olacak diğer şeyleri kalbim kaldırmayacaktı.

--
YAZMAYI BASARDIM ARKADASLAR KOTU DE OLSA KISA DA OLSA ILK ADIMI ATTIM cok mutluyum hadi alkis

boss bitch •minsungWhere stories live. Discover now