28

1.8K 164 66
                                    


lan bölümü yazıyordum, bir baktım bin kelime.

dedim oha nasıl dalmışım.

iyi okumalar yavrular.

bir de unutmadan, yorum ve oy lüüütfenn.

""""

iki ay, yedi gün, on dört saat...

ve taehyung hala benimle değil.

o gün namgil hyung telefonu açtığında yüzünde dehşete düşmüş bir ifade vardı. ona ne olduğunu sorduğumda bana taehyung kaza yapmış olabileceğini söyledi. evden nasıl çıkıp hastaneye gittiğimi hatırlamıyordum bile. oraya gittiğimde onu ameliyata almışlardı. durumunun riskli olduğunu söylemişlerdi. fakat yaklaşık altı saat sonra taehyung ameliyathaneden çıkmış, yoğun bakıma alınmıştı. normal odaya geçeli ise bir ay oluyordu.

ben ise bu iki ay boyunca neredeyse hiç eve gitmemiştim. banyomu yapıyor, hastaneye geliyordum. yemek yemek istemiyordum, sadece bebeklerim için yiyordum. oldukça zayıflamıştım. taehyung bu halimi görse eminim ki bana kızardı.

bebeklerim dört aylık olmuşlardı. artık karnımda gözle görülür bir şişlik vardı, oldukça belli oluyordu. onları hissetmek bu süreçte benim en büyük desteğimdi sanırım.şimdiyse taehyungun başında oturmuş, elini tutuyordum. gözlerim yüzünün, bedeninin her yerinde geziyordu. çok güçsüz duruyordu. fakat böyle bir şeyin imkansız olduğu oldukça açıktı, bunu herkes biliyordu.

taehyungun o kazadan sağ çıkmasının mucize olduğunu söylediler. arabasına tır çarpmış, yol taehyungun olmasına rağmen adam kontrol etmeden çıktığı için onun arabasına çarpmış. araba taklalar açmış. onu gördüğümde her yeri yara bere içindeydi. kendimi çok suçlu hissediyordum, belki de onu dinlemeliydim. 

yaraları iyileşmiş, kırıkları yerine oturmuştu. serumlarla beslendiği için çok zayıflamıştı, yüzü çökmüştü. iç çekip kafamı sedyeye yaslamıştım ki günlerdir beklediğim bir şey oldu. ellerimin içinde duran eli hareket etti. gözlerimi hemen ona çevirdiğimde kirpiklerini kırpıştırdığını gördüm. uyanıyordu! 

onun elini bırakıp kapıya doğru koştum ve telefonla konuşan namjoon hyunga seslindim. "hyung, uyandı!" beni duyar duymaz telefonu kapattı ve odaya doğru koşmaya başladı. içeriye girdiğimizde taehyung  gözlerini açmış etrafına bakınıyordu. gözleri ilk önce namjoon hyunga kilitlendi. sonra bakışlarını bana çevirdi ve hiç beklemediğim bir şey ssöyledi.

"sen kimsin?"

dediğiyle gözlerim şokla açılırken namjoon hyungunda benimle bir farkı yoktu. adımlarımı onun yanına doğru getirdim ve elini tuttum fakat elini tutmamla kendisini geri çekmesi bir olmuştu. gözlerim hızla dolarken ağzımı araladım ve içime kaçan sesimi bularak konuşmaya başladım. "taehyung, benim, jeongguk. şaka mı yapıyorsun?"

"öyle birisini tanımıyorum."

"taehyung, emin misin? bebeklerimiz... onları da mı hatırlamıyorsun?" bu dediklerime karşı kaşlarını çatmıştı. "ne bebeğinden bahsediyorsun sen? erkek olduğunun farkında mısın? şu saçmalığa son ver ve siktir git odadan." hayır hayır hayır, olamazdı. beni unutamazdı, bebeklerimizi unutamazdı. bu olmamalıydı. üstümdeki onun tişörtünü sıyırdım ve karnımı gösterdim. 

"bak, bunlar bizim bebeklerimiz. iki aydır benimle beraber senin uyanmanı bekliyorlar. hatırlamaya çalış, lütfen taehyung." kendisini zorluyordu. farkındaydım fakat bir işe yarıyor gibi görünmüyordu. gözlerini namjoon hyunga dikti ve, "hyung, doğru mu söylüyor bu?" diye sormuştu. bana bu denli sert davranması alışık olduğum bir şey değildi. başım çok fazla dönüyordu ve midem de bulanıyordu. namjoon hyung kafasını onaylar şekilde kafasını salladı. "evet taehyung, doğruyu söylüyor. o senin sevgilin, ve karnındaki de senin bebeklerin."

düşünüyordu, hatırlamaya çalışıyordu fakat hatırlamıyor gibi görünüyordu. "beynimde bir boşluk var. bir süreden sonrası yok gibi." hafıza kaybı yaşıyordu, gözlerimi çaresizce namjoon hyunga çevirdim. "doktorla konuşup geliyorum." dediğinde kafamı onaylar manada salladım. o odadan çıktığında taehyung gözlerini yeniden bana doğru dikti. "otur."

yanına gittim ve günlerdir hep oturduğum sandalyeye otudum. "anlat dediğinde kaşlarımı çattım. "neyi?"

"nasıl tanıştığımızı, aramızda ki ilişkiyi, bizimle ilgili olan her şeyi." dediğinde olumlu anlamda kafamı salladım. biraz zor olacaktı.

"aslında en başını, ilk beni gördüğün zamanı bende hatırlamıyorum, arabının önünde bayılmışım, sende beni alıp evine getirmişsin. gözlerimi açtığımda hiç bilmediğim bir yerdeydim. sen başımda dikilmiş beni uyandırmaya çalışıyordun. ve o gün bana özel asistanın olmamı söyledin. bir nevi olmam için beni tehdit ettinde sayılabilir." derin bir nefes çektim. bunları anlatırken gülümsediğimin farkında bile değildim. gözlerimin dolduğununda.

"senin yanında çalışmaya başladım. ilk defa birisi bana sahip çıkmıştı, bunun için sana minnetardım ve hayrandım. sana güveniyordum, beni her şeyden koruyacağının farkındaydım. bir gün birden eve bir baskın yapmışlardı, jimin ve beni kaçırmışlardı. bir depodaydık. o adam... eğer sen gelmeseydin bana tecavüz edecekti. sen geldin ve o adamı vurdun ve biz de vurulmuştuk. yani, jimin hyung, ben ve yoongi hyung. hastanedeyken sen bana 'sen de onlar gibi gitme.' demiştin. bunu hala bana anlatmadın." sesim titriyordu, anlatmakta zorlanıyordum fakat durmayacaktım.

"seninle aramızda çok garip bir ilişki vardı, öpüşüyorduk, sarılıyorduk fakat sevgili değildik. birbirimizi sevdiğimizi de hiç söylememiştik. fakat senin davranışların o kadar güzeldi ki, sana tekrar tekrar aşık oldum. bana çok güzel bakıyordun taehyung, incitmeye korkar gibi. şimdi ki gibi değil..." dolan gözlerimi kırpıştırdım ve anlatmaya devam ettim.

"bir gün beni akşam kumsalda bir yemeğe çıkardın. bana dedin ki, 'ben seni sevgilim olarak öpmek istiyorum'. o gün sevgili olduk. doya doya öptüm seni, doya doya baktım dudaklarının tadına." kaşlarını çatmış hatırlamaya çalışıyordu. gözleri bir anlık karnıma gitti ve geri gözlerime çıktı.  "peki ya, bebek. o nasıl oldu?" dediğinde yüzüne boş boş bakmaya başladım. "yani, nasıl oldu, nasıl birlikte olduk?"

yüzüm alev alev yanıyordu. "bir davete gitmiştik, birisi içeceğime viagra koymuştu. onda." kafasını onaylar anlamda salladı ve karşıya doğru bakmaya başladı. ben ise hala orada oturmuş ellerimle oynuyordum. birden kapı açıldı ve içeriye doktor, namjoon hyung, jin hyung, yoongi hyung, jimin hyung ve hoseok hyung girdi. doktor taehyungun yanına geldi ve ışıkla gözlerine baktı. daha sonra ayağına, kollarına ufak, çekiçe benzer bir şeyle vurarak ihssedip hissetmediğini sordu. "pekala, en son hatırladığın şeyin ne olduğunu hatırlıyor musun?" dediğinde oturduğum yerde hafif doğruldum. midemin bulantısı artmıştı fakat göremezden gelmeye çalışıyordum. "net bir şey hatırlamıyordum fakat, sanırım ondan sonrasını hatırlamıyorum." demişti beni göstererek.

doktor olumlu anlamda kafasını salladı ve, "kalıcı bir şey olduğunu sanmıyorum. fakat ne zaman hatırlayacağını bilemeyiz. belki bir gün, belki bir hafta, belki de yıllarca. onu yormayacak şekilde anılarınızı anlatın ya da yaşadığınız şeylerin aynısını yapın. beyninde ki yapboz parçaları yavaşça yerine otaracaktır."

doktor odadan çıktığında herkes sessizce birbirine bakıyordu. ben ise sadece boş boş duvara bakıyordum. midemin bulantısı artmış, gözlerimin karartısı artmıştı. "ben iyi hissetmiyorum, biraz nefes alacağım." diyerek ayaklandığımda jimin hyung, "bende geleyim seninle." demişti. kafamı onaylar manada salladım fakat bu benim başımı daha fazla döndürmüştü. 

tam kapıyı açacakken dengemi kaybettim fakat jimin hyung beni hızla tutmuştu. gözlerim kararırken en son gördüğüm jimin hyungun endişeli yüzüydü.



""""

yine ne yaptım lan ben dediğim bir bölüm ile merhaba.

öbür bölüme görüşmek üzere ballar.

seviliyorsunuz.


I'M WITH YOU- TaeGgukWhere stories live. Discover now