Bölüm 6: Bankamatik

412 23 17
                                    

hello!

yine ben, yine ben ve yine ben!

👮🏻

"

Of!" diye söylenerek önümdeki iki kişiye ve onların önünde bankamatikte para çeken veya yatıran adamda gözlerim gezindi. Yaklaşık bir saattir bankamatik sırası bekliyordum. Güneş başıma vuruyor, boncuk boncuk terlememe sebep oluyordu. Ayakta beklemekten, belim ve boynum ağrıyordu.

Gözlerim bu sefer bankamatikte, herhangi bir işlem yapan adama kaydı. O anda da adam arkasını döndü. Galiba işi bitmişti. İçimden bir şükür çektim. Sıra ilerlerken, sadece on beş dakika gibi bir vaktimin kalmasının mutluluğunu yaşıyordum. Gözlerim ayaklarıma doğru eğildiğinde, "Hırsız!" diye bağırdı biri. Kime, kimin bağırdığını görmek için başımı kaldırdığımda gördüğüm ile donup kaldım. Az önce işini bitirmiş olan yaşlı adam, bana dönmüş bağırıyordu. "Ne diyorsun, dayıcığım?" diye sordum. Ne dediğini veya ne îma ettiğini anlayamamıştım.

"Basbayağı baktın şifreme! Yaşlı falan deme, kaçmaz gözümden! Hırsız! Herkes şahit! Çabuk karakola gidiyoruz! Yoksa polis çağırırım!" diye bağırdı, tekrardan, yaşlı adam. Ay çağırsana dayı, n'olur, hatrım kalır.

"Dayıcığım, polis ruhsatı alacağım yakında, sen bana hırsızsın diyorsun. Sence ben hırsız olacak insan mıyım?" diye sordum şaşkınlıkla. Yaşlı adamı ikna etmeye çalışıyordum, çünkü işim uzasın istemiyordum. Zaten güneşin altında bir saattir bekliyordum, bir de karakola git, ifade ver ile uğraşamazdım.

"Ha sen diyorsun ki, polis çağır. Bekle, arıyorum polisi." dedi, adam cebinden ufacık bir telefonu çıkartırken. Alo diyor mu, dayı? "Dur dayı, dur. Zaten bekliyoruz kaç saattir güneşin altında, bir de polisle uğraştırma. Gel, ben yakın bir karakola gidelim. İfade verelim de kurtul dayı, lütfen. Uğraştırma." dedim, yalvaracak bir kıvamdayken. Babamın çalıştığı karakol buraya çok yakındı. Oraya gidecektik. Tabii, adam bunu bilmeyecekti.

👮🏻

"Memur Bey, ben gördüm, kamera vardı. Ona bakar mısınız? Lütfen. Ortaya çıksın suçsuz olduğum da eve gideyim artık." dedim karşımda oturan polise. Adam diretiyordu kameraya bakmamak için. "Bakın, isterseniz babama haber vereyim. Babam bu karakolun komiseri," dedim, devam ederek. Bu sefer polis alayla güldü. "Allah Allah, kimmiş senin baban?" dedi, henüz gülerken.

"Komiser İlyas Soylu, Mira'nın babası oluyor. Ayrıca Orhancığım, bende Mira'nın sevgilisi oluyorum. Şimdi, o kameralara doğru dürüst bak. Staj defterini doldurmam, ciddiyim." diye sert bir ses duyuldu arkadan. Kulaklarım bu sesi çok iyi tanıyordu, fakat dediklerine inanamıyordu. Bu ses Atalay'ındı. Ve o ses bana sevgilim diyordu. Üç hece... hiç bu kadar güzel olmamıştı.

"Atalay Bey, ben... bilemedim. Tamam, bakacağım kameralara. Yeter ki doldurun defteri." dedi, az önce artistlik taslayan Orhan. "Aferin aslanım. Hadi güzelim, odama geçelim." dedi, Atalay. Son söylediği cümleden sonra, mantığım bedenimden ayrılmıştı. Hiç tanımadığı uzak diyarlara bir yolculuğa çıkmıştı sanki, fakat bu sefer bir daha dönmeyecekti.

"Gidelim, sevgilim." dedim, bir yerlerime kaçmış sesimi bularak. Ardından yavaşça yerimden kalktım. Ortadaki sehpa benzeri masaya bıraktığım çantamı aldım. Tam koluma takacakken, Atalay çantayı eline aldı. Kalbim tekledi. İçeri de, pır pır atmaya başladı.

Sağ eli çantamı sarmıştı, sol kolu ise belimi. Kalbim yerinden çıkacaktı, emindim. Yerinden çıkıp Atalay'ın sağ göğsüne kavuşacaktı. Ne de olsa benim kalbim ona aitti.

"Dua et, Mira. Dua et baban erken çıktı. Bu hâlimizi görse... Bana çok kötü şeyler olurdu." dedi ve yutkundu. Son cümlesi kıkırdamama sebep oldu. "Babam o kadar da gaddar değil." dedim ve bir erkek sesi duydum.

"Mira!"

Ardından bir kadın sesi.

"Atalay!"

👮🏻

bölüm kısa, biliyorum.

fakat uzun uzun yazdığım
çoğu bölümün, düzenlerken,
o kadarda uzun olmasına gerek
olmadığını fark ettim.

umarım beğenirsiniz.

görüşmek üzere,
sizleri seviyorum🤍


KIZ BANA POLİS ABİ!  -yarı texting- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin