Öğretmen Hanım

1.5K 89 49
                                    

Bu hikaye bir önceki hikayeden bağımsızdır.

İyi okumalar ;)

________________________________________

1995

Şırnak - Silopi Otobüs Garajı

İstanbul'dan gelen otobüsün kapıları açıldığında saatlerdir yapılan yolculuk son bulmuştu. Birkaç kişi otobüsten iner inmez garın tuvaletlerine doğru yürümeye başlarken geri de kalanlar bavullarını bulmak için küçük bir kalabalık oluşturmuştu bagajın orada. Kalabalıktan, insanlardan izin isteyerek çıktı kadın. Biraz daha uzaklaştığında rahat bir nefes aldı. Etrafa kısa bir göz gezdirdi daha sonra.

Hiç bilmediği, tanımadığı bir yere gelmişti Songül Acarerk. Memurların korkarak geldiği, çoğu zaman istemediği yerdi doğu şehirleri. Terör örgütlerinin geceleri köylere yaptığı baskınlar haber kanallarında söyleniyor, kaç kilometre öteden bile kanlarının donmasına sebep oluyordu. Buna rağmen Songül isteyerek gelmişti bu şehre. Kendisinin erişebildiği imkanları, köylerde yakalayamamış çocuklara, hatta büyüklere yol gösterici olmak istemişti.

Öğretmen olarak atandığı köyün, bir önceki öğretmenini nasıl kaybettiği gazetelere de manşet olmuştu iki ay önce. Vahşice katledilmişti köye yapılan bir baskında. İçini, atama isteği yaptığı günki gibi korku kapladı kısa bir an için. Ancak çabuk toparladı kendini. Aklındaki olumsuz düşünceleri geri yollayıp elinde valiziyle ilerlemeye başladı.

Etrafa baka baka yürürken üniformalı üç askerin üzerine doğru geldiğini gördü. Aralarından mavi gözlü, bıyıklı askerle göz göze gelse de çok uzun sürmemişti bu bakışma. Karşılıklı ilerlerledikleri yolda yan yana geldiler ve hızla uzaklaştıklar birbirlerinden.

Songül minibüslerin olduğu kısma geldiğinde gideceği köyün ismi yazan araca son anda yetişti. Şoföre bir sivil parası verip boş kalan bir yere oturdu. İçinde tarif edemediği bir heyecanla arabanın köye varmasını bekledi.

*

Birkaç dakika önce Songül'ün yanından geçen askerler İstanbul'dan gelen otobüsün yanına yaklaştılar. Gözleri aracın yanındaki adamlarda gezindi. Rütbeli olan asker seslendi etrafta bulunan insanlara.

"İstanbul'dan gelen muallim burada mı?"

Bir kıpırtı, bir konuşma duymayınca sıkkın bir nefes verdi. Yanındaki askerlerden birini öğretmeni bulması için lavaboya yolladı. Ancak garajda 'ben öğretmenim' diyen kimseye rast gelmemişlerdi.

"Yüzbaşım, belki muallim gelmekten vazgeçmiştir." dedi askerlerden biri. Yüzbaşı kaşlarını çattı.

"Tayinini buraya isteyen kendisiymiş. Gelmek istememe gibi bir durumu yok." diye cevapladı daha sonra.

Asker omzunu silkti. "Korkmuş olabilir." diye ekledi daha sonra. Yaşanmamış bir olay değildi ne de olsa.

"Biraz daha bekleyelim bakalım. Belki buralardadır." dedi yüzbaşı.

Yarım saate yakın bir süre geçmesine rağmen bulamamışlardı öğretmeni. Çocukların sevinci yarıda kalmıştı bir kez daha. Üç asker garajın dışında bıraktıkları jandarma aracına doğru ilerledi. Arabanın dışında onları bekleyen başka bir asker arkadaşlarının yanında farklı bir yüz göremeyince surat astı. Onca yolu boşa gelmişlerdi.

*

Songül tıklım tıklım olan minibüsten indi en sonunda. Köyün meydanında, kahvelerin önünde indirmişti şoför insanları. Herkes dağılmaya başlarken o olduğu yerde dikilmeye ve etrafına bakmaya devam etti bir süre. 'Muhtarlık' yazan tabelayı arıyordu gözleri. Kaybolmamak adına kahvede oturanlara sormaya karar verdi.

SadGül - Oneshot Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin