1 BÖLÜM 2 KISIM

3 2 0
                                    

       Evimizin birkaç kilometre ötesindeki bir İngiliz gündüzlü
okuluna gittim. Bahçe tenisi oynadım,notlarım hep iyiydi hem okul arkadaşlarım hemde öğretmenlerim ile aram hep iyiydi on üçüncü yaş günümden önce cinsel konular üzerine hatırladıklarım şunlardan ileriye gitmiyordu; öncelikle okulun gül bahçesinde Amerikalı bir çocukla beklenmedik ergenlik çağı gelişmeleri üzerine giriştiğimiz son derece ciddi,resmi ve oldukça kurumsal bir konuşma...

     Bir de otelin okuma odasındaki
okunmaktan yıpranmış
'Craphic' dergileri yığınının altından çekip çıkardığım Pichon'un 'Beşeri güzellik adlı eski moda kitabını
karıştırırken gördüğüm, inci grisiyle karışık sepya tonunda bazı yumuşacık kıvrımlı hanımları
gösteren fotoğraflara çocuk bünyemin gösterdiği ilginç tepkiler... daha
sonraları babam, o kendine özgü
sevimli, neşeli haliyle bana cinsellik konusunda bilmem gerektiğini
düşündüğü her şeyi anlatmıştı.

1923 sonbaharında, üç sömestr okuyacağım Lyon'­
daki liseye gönderilmemden önceydi bu. Ne yazık ki,
o yaz Madam R. ve kızıyla İtalya gezisine çıkmıştı
babam, derdimi açacağım, öğüdünü alacağım kimsecikler yoktu.

                                    3

       Bu satırların yazarı gibi Annabel'in de soyu oldukça karışıktı; anne babası yarı İngiliz yarı Avustralyalıydı. Bugün yüzündeki çizgileri catherinayı tanımadan Bir kaç yıl öncesi hatırladığımdan daha az hatırlıyorum şimdi.iki çeşit görsel hatırlama vardır ; biri
aklınızın laboratuarında bir görüntüyü ustalıkla yeniden
kurduğunuz zamanki hatırlama (böylesi söz konusu olduğundan
Annabel'i 'bal rengi ten', 'zayıf
kollar', 'kumral kahküllü saçlar', 'uzun kirpikler','dolgun parlak 
dudaklar' gibi genel tanımlamalarla
hatırlıyorum) öteki ise gözlerinizi kapadığınızda, gözkapaklarınızın
iç tarafında sevilmiş bir yüzün ek-
siksiz optik izdüşümünü, tüm doğal renkleri içinde küçük bir hayaleti
hemen çağrıştırıverdiğiniz hatır-
lama. ( işte bende catherinayı böyle hatırlıyorum)

          Öyleyse bırakın da annabel'i tanımlarken benden bir kaç küçük kız çocuğu olarak tanımlayım . Annesiyle babası teyzemin eski arkadaşı. Ayrıca teyzem kadar can sıkıcılar . Otel sophia'dan az ötede ev tutmuşlardı.annabelle ben daha önceleri havadan sudan konuşmuştuk. Tekrar tekrar kumları avuçlar, parmakların arasından dökülmesini izlerdim. Kafa yorduğumuz konular, bizim zamanı-
mızla çevremizin ergenlik öncesi A vrupa'lı çocuklalarının kafa
yorduklarına denkti.

         Ne üzerinde canlıların yaşadığı
başka dünyalar olduğu yolundaki düşuncelerimize , tenis
karşılaşmalarına, sonsuzluğa ne
de tekbenciliğe vb. ilişkin ilgilerimizde kişisel deha
pırıltıları bulunabileceğini sanmıyorum. Yavru hayvanların
yumuşak ve hemencecik incinebilir oluşlarının ikimize de hala aynı
derin acıyı duyurduğu zamanlardı.
O, açlıktan kırılan herhangi bir Asya ülkesine hemşire olarak gitmek
istiyordu, ben ise ünlü bir casus olacaktım.

         Hemen birbirimize deli gibi, sakarca,utanmazca, ızdırap içinde birbirimize aşık olduk; umutsuzca diye de eklemeliyim. çünkü birbirimize sahip olmak için
duyduğumuz delicesine karşılıklı arzu ancak birbirimize bedenemizin
ve ruhumuzun son zerresine kadar
sahip olmak, birbirimizin içinde erimekle doyacak gibiydi.ama işte
ayaktakımı çocuklarının bile
bulmayı becerebilecekleri türden bir çiftleşme fırsatı bulamaz durumdaydık.onların bahçesinde gi-
riştiğimiz çok cüretli bir denemeyi izleyen günlerde elimizdeki tek
başbaşa kalma fırsatı plajın kalaba-
lık kısmında büyüklerin, sesimizi duymasalar da gözlerinden uzak
olmayacağımızı bildikleri bir yerde
oturmak olmuştu. Orada yumuşacık kumların üzerinde büyüklerden birkaç adım ötede bütün sabah kaskatı kesilmiş , bir arzu nöbeti içinde uzanıp birbirimize dokunmak için zamanın ve mekanın en küçük irkilmelerinden yararlanmaya çalışır. Her fırsata şükrederdik.

             Yarısı kuma gömülü eli yavaş yavaş bana doğru sürünür,
ince esmer parmakları uykuda
yürür gibi yaklaşır, yaklaşır, opal saydamlığında parlak dizleri
sakına sakına uzun, temkinli bir yolculuğa çıkardı.
Bazan rastlantı olarak çocukların yaptığı kumdan bir kale,
arkasında birbirimizin tuzlu
dudaklarını tadacak kadar bir gizlenme fırsatı verir, bu hiçbir
zaman tamamlanmayan birleşmeler sağlıklı ve deneysiz genç
bedenlerimizi öyle bir yorgunluğa sürüklerdi ki, ta dibine dalıp birbirimize  deli gibi kucakladığımız
serin mavi sular bile bizi rahatla hatla tamazdı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 04, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

CATHERİNAWhere stories live. Discover now