ÖLÜMÜN NEFESİ

828 62 18
                                    


İyi okumalar.🩷

Mardin'de tehlike çanları şimdiden çalmaya başlamıştı. Yalan üzerine iki hayat kurulmuş, gerçekler açığa çıkmıştı.  Nitekim bu odadada olanları Dilvan hamımdan başka duyan olmamıştı.

Yaşlı kadın duyduklarına daha fazla dayanamayarak kapıyı çarparak içeri girdi. Öldürücü bakışları oğlu ve gelinin üzerine çekildi. "Ben az önce ne duydum?"

Annesinin sesini duyan genç adam nefesini tuttu. Titrek gözleriyle kendisine bakan karısına pişmanlıkla bakıyordu. Durmaması gerek her şeyi duymuştu Dilvan Hanım.

Genç adam ağır ağır arkasını döndü, annesinin ateş saçan gözlerini görünc bıkkınlıkla aldığı nefesi aynı şekilde geri verdi. "Yade..."

Küfür eder gibi konuştu yaşlı kadın içeriye girerek. "Sen bu kıza...bu kıza iftira mı attın? Bunları...bunları benim oğlum mu yaptı!?"

Baştan aşağı iğrenir bir şekilde oğlunu süzdü yaşlı kadın. "Birde kalkmış karına, iftiralar attığın karına, yengesini sevdiğini söylüyorsun!"

"Yade, bu olay seni hiç ilgilendirmez. Welat Ağa da aşiretide rezil olmayı hak etti! Ben onlara az bile yaptım!"

Elini yumruk yaparak bir kaç gere gerdanına vurdu Dilvan hanım. "Ben bağrıma taş bastım! Ben bağırıma taş basarak kızımı düşmanıma verdim! Ben o kızımı göndereceğim günün gecesinde Allah'a dua ettim! Kızım kollarımda can versin, yine de o konağa gitmesin diye dua ettim!"

Yüreğine hançer saplasalar, Ejder ağanın camı bu kadar yanmayacaktı. "Yade..."

"Bana, sakın anne deme! Sen benim büyüttüğüm oğlum değilsin! Ben kızımdan kaç gündür haber alamıyorum! Sağ mı, aç mı, açıkta mı? Ona nasıl davranıyorlar diye günlerdir düşünürüm!"

Titreyen genç kız kaynanasının haline acıyordu. "Daye, aklın...aklın orada kalmasın... Şer...ağabeyim öyle biri değil..."

Başını olmuşuz yönde iki yana doğru salladı yaşlı kadın. "Ağabeyimden şüphem yok ama, bn kızımı şeytana emanet ederim, yine de O Kürdistan'a emanet etmem! O kadının nasıl bir yılan olduğunu en iyi ben bilirim!"

Yaşlı kadın haksız sayılmazdı. Karabaş konağında kızının Karabaş konağında ne durumda olduğunu bilmiyor değildi.

Ejder'in vicdanı kardeşine her şeyi anlatmasına rağmen rahat değildi. "Yade..."

Ağlayan yaşlı kadın daha fazla içini paramparça edemezdi. "Ben...ben kızımı almaya gideceğim, Ejder! Ben kızımı o cehennemden çıkaracağım! İster seni toprağa vereyim, ama... Ama ben...ben masum kızımı bile bile ateşe atamam."

Bu karar geç verilmişti. Zira Helen Cevdan o konağa gelin gitmişti.

O cehenneme girmişti!

O cehennemde yanmıştı!

Helen Karabaş'ın payına düşen küllerinden yeniden doğmaktı.

Annesi o konağa gidip her şeyi açığa dökerse eğer, Helen Karabaş küllerinden doğamayacak, aksine külleriyle birlikte yok olacaktı!

***

Gözlerine vuran güneş ışınlarıyla yeni bir güne daha uyandı genç kadın. Yatakta oturur pozisyona getirdiğinde gözleri berjerde uyuklayan kocasına takılı kaldı.

Bu hale gelmelerinin tek sebebi kocasıydı. Böyle olması Lawiy içinde zordu. Zira böyle olmasını kendisine istemiyordu.

Welat'ı affedebilecek miydi bilmiyordu. Fakat kocasının içinde açtığı yaralar kendini hep hatırlatıyordu.

KADINLARIN MATEMİWhere stories live. Discover now