Bölüm 8

997 118 2
                                    

 

8. BÖLÜM

"Büyü mü dedin?"

Yakamoz perisi, olup biteni yeni fark ediyor gibiydi. Yaşadığı heyecan ve şaşkınlık izlemeye değerdi. Sonay onu seyrederken, bir anlığına da olsa gerçeklerden kopmayı başarmıştı fakat bu çok uzun sürmedi.

"Sen Yakamoz perisi değil misin?"

Peri şaşkın bakışlarını yeni yetmeye çevirdi. "Elbette Yakamoz perisiyim, neden sordun?"

"Büyü falan deyince..."

"Ah, öyle bir şey değil. Uzun hikâye. Kısaca kural ihlali diyebiliriz sanırım. Sonuç olarak da, bu bana uzun yıllar süren bir cezaya mâl oldu. Ama nihayet kurtuldum." Sonay'ın ellerini tutup, sevinçle şakıdı. "Senin sayende, çok mutluyum. Ne kadar teşekkür etsem az."

Yeni yetme bu yakınlıktan rahatsızdı. Ellerini geri çekip, her ne kadar periden fazlasıyla etkilense de, mesafeli tavrını takındı. "Bana teşekkür etmek istiyorsan, arkadaşlarımı bulmama yardım et."

"Evet, elbette." Mutlulukla derin bir nefes aldı. "Biliyor musun, özgürlük harika bir duygu! Beyninin içinde yalnız olmak, tek başına düşünmek, tek başına hareket etmek..."

"Senin açından eminim mükemmeldir ama kendi açımdan baktığımda aynı şeyleri söyleyemem. Arkadaşlarımı bulmamın, kelebeklerle telepati kurmana bağlı olduğu düşünülürse... Beni anlayacağını umarım."

"Haklısın, sanırım zamanlama hatası oldu." Sinir bozucu sırıtışı, kızın asabını bozuyordu. "Bana ne yaptığını merak ediyorum. Büyüyü bozmayı nasıl başardın?"

"Emin değilim, ama sana içirdiğim suyla alakalı bir şey olmalı..."

"Bana su mu içirdin?" Oldukça şaşırmış görünüyordu.

"Evet, cennetin nadide ırmaklarından birine ait, iyileştirme özelliği olan bir suydu. Eğitmenim vermişti."

"İlginç, bu kadar basit olacağını hiç düşünmemiştim. Neyse, önemli olan büyüyü bozmayı başarmış olman. Sana minnettarım ve borcumu ödeyeceğim." Perinin sözleri üzerine, yola koyuldular...

Kelebeklerin nerede olduklarıyla ilgili, en ufak bir fikirleri yoktu. Sonay yol boyu öngörü almaya çalıştı fakat odaklanmayı bir türlü başaramıyordu. Bakışlarını, görkemli kanatlar ve parlak teniyle önünde yürüyen ayaklı şaheserden alamadığı sürece de, toparlanması imkânsızdı.

İlgisini Yakamoz perisinin üzerinden çekmek zorundaydı. Bu işkence her geçen dakika daha az katlanılır oluyordu.

"Nereye gittiğimizi biliyor musun?"

"Tabi ki, diğer perilerin yanına..."

Sonay olduğu yerde kaldı. Kekeliyordu. "Di-di-diğer neler?"

"Diğer Periler. Hani şu Yakamoz Perileri var ya! Türümün son örneği olduğumu düşünmüyordun değil mi?"

"Aslına bakarsan, öyle..."

Peri hafifçe güldü. "Hayır, toplam da üç peri var."

"Peki ya kelebekler?"

"Ne olmuş kelebeklere?"

"Yani, ben sanmıştım ki... Şeyyy... Onların Yakamoz perisi olduğunu sanmıştım."

 Peri şöyle bir kendine bakıp, ukala bir bakış eşliğinde cevap verdi. "Bana benzediklerini düşünmedin umarım."

Yeni yetme anlamsız bir hareketle karşılık verdi.

Peri aldığı cevap üzerine önünü dönüp, yürümeye devam etti. Konuşurken, bazen boynunu çevirip, kıza bakıyordu. "Onlar Abstre Kelebekleri!"

"Bana kızma ama onları daha önce hiç duymamıştım."

"Aslında, bende tam olarak öyle tahmin etmiştim. Abstre Kelebekleri hayalle gerçek arasındaki dengeyi sağlamakla görevlidirler."

"Biraz detay fena olmaz."

"Tamam... Hayal gücünün bir sınırı olmadığını söylememe gerek yok. Onlar da, hayal güçlerini kontrol altında tutarak, büyük hayallerin gerçeğe dönüşmesini engelliyorlar. En azından dünyaya ve ya da dengeye zarar vereceğini düşündükleri hayalleri kontrol altında tutuyorlar. Kimsenin sınırları aşmasına izin verilemez. Aksi halde, büyük kargaşalar çıkabilir."

"Anlaşılan hayal gücü, ilgi alanıma dâhil değilmiş. Beni çekmiyor."

"Yapma ama herkesin hayalleri vardır."

"Elbette vardır. Ancak, önemli olan gerçeklerle yaşamayı bilmek..."

"Her neyse, bu tartışmaya açık bir konu, sonraya erteleyebiliriz... Önce, senin şu arkadaşlarını bulalım, ne dersin?"

Yeni yetme başını sallayarak onaylarken, hayallerini düşünüyordu. Basit birkaç hayal dışında, üzerinde konuşmaya değer bir rüyası yoktu. Bilindik klişeleri; görevini tamamlamak, ailesini bulmak ve iyi bir görevle dünyaya gönderilmekten ibaretti.

Acaba görev sonrasında, yarışmaya kaldıkları yerden devam edebilecekler miydi, merak ediyordu. Belki de Gilmen, görevdeki performansını değerlendirir ve finale gerek bile duymazdı. Elbette ki işini şansa bırakmayacaktı fakat yarışmayı kazanmak için de, şansa ihtiyacı yoktu. Erce'yi havada karada yenebilirdi.

Peri iki saatlik yürüyüş sonrasında, nihayet durup ileriyi gösterdi. "İşte geldik..."

Önlerinde uzanan manzaranın, usta bir ressamın elinden çıkmış bir tablodan farkı yoktu. Uzanabildiğine uçurum, kızın başını döndürdü. Sonay kendini, aniden başka bir dünyaya geçmiş gibi hissetti.

Orman bir anda bitmiş, sonsuz gibi görünen uçurum yollarını kesmişti. Aşağısını, gece karanlığı el verdiğince seçebiliyordu. Sık ağaçlı orman, amazon ormanlarını anımsatıyordu. Bakışlarını kaçırmak istercesine, kafasını kaldırdı. İşte asıl şoku, o zaman yaşadı. Bu kadarı ona çok fazlaydı. Sendeledi. Destek almak için Yakamoz perisinin kolunu tuttu. Ancak peri ondan daha şaşkındı.

Düşünceleri uzaklara dalmış, düşmemek için ona tutunan yeni yetmeyi fark etmemişti bile. "Tuhaf bir koku var, sen de alabiliyor musun? Acı!"

Melekler Kampı 3 - GECE SELİ- (Tamamlandı) KİTAP OLUYORWhere stories live. Discover now