jeonlous pt.2

1.8K 223 136
                                    

bolumun yarisi duzyazi yarisi text, duzyzi gorunce gecmeyin hemen 😭🤏🏻 cok uzun bi bolum ozlem gidericez 😔


Jungkook arabasından inmeden önce yan koltuğundaki çiçek buketini aldı ve uzun süredir koltukta durmaktan biraz yamulmuş çiçekleri tek tek düzeltti.

Sabah birkaç işini halletmek için evde erken çıkmıştı bugün. Taehyung uyurken çıktığı için de onun kendisine biraz kızgın olduğunu anlamıştı. Bunu anlamasında da aldığı "günaydın" mesajının tek n harfi ile yazılması oldukça yardımcı olmuştu tabii. Bu kızgınlığı küçük bir sürprizle geçirebileceğinden de emin olduğu için eve dönmeden önce küçük, tatlı bir buket çiçek almıştı.

Arabadan ellerinde çiçeklerle indi ve ön bahçeyi süzdü önce. Taehyung'un ya ön bahçede ya da arka bahçede oturup bir şeylerle uğraştığına emindi. Böyle güzel bir havada Taehyung asla evde oturup güneş ışığını heba etmezdi.

Bir elinde işleri ile ilgili olan evraklar, diğer elinde çiçekler varken zorla evin kapısını anahtarı ile açıp içeri girdi. Sabah hava serin olduğu için giderken üstüne giydiği keten gömleği çıkarıp sandalyeye bırakmadan önce evrakları da masanın üstüne koydu.

Ardından da çiçeği ile beraber yavaş adımlarla arka bahçeye ilerledi. Önce sevgilisinin nerde olduğuna baktı. Bahçenin tam ortasında, sırtını eve dönmüş bir şekilde, çiçeklerin ve çimenlerin arasında serdiği örtüde oturuyordu Taehyung. Yanında boyaları, fırçaları bir de bir bardak bitki çayı vardı. Önündeki deftere bir şeyler karalarken bir yandan da tatlı tatlı şarkı mırıldanıyordu.

Jungkook onun arkasının dönük olmasını fırsat bilerek yavaşça arkasından yaklaştı, eğildi ve elindeki çiçekleri birden onun göreceği şekilde gözünün önüne tuttu. Taehyung bu beklemediği hareketle olduğu yerde hafifçe sıçrarken Jungkook boştaki eliyle onun çenesini tutup kafasını hafifçe geri yatırmış, dudaklarına tersten küçük bir öpücük kondurmuştu.

"Sabah yalnız uyandığın için özür dilerim." dedikten sonra Taehyung'un konuşmasına fırsat vermeden bir kez daha öptü.

Taehyung ise neye kızgın olduğunu çoktan unutmuş, sadece gözlerindeki gözlere ve önünde duran çiçeklere odaklanmıştı. "Hoş geldin. Yanıma otursana." dedi dişleri gözükecek kadar gülerken. Bu bir anlamda 'affettim, kızgın değilim' demekti. Jungkook da bunu çok iyi bildiği için çiçeği sevgilisinin kucağına bırakıp örtüdeki boş yere doğru bıraktı kendini.

Bir koluyla yerden destek alarak yarı yatar bir pozisyonda Taehyung'un yanındaki yerini aldı rahatça. Uzun saçlarına parmaklarını geçirip geriye attı yüzüne düşen tutamları, sonra da önünde duran küçük kasedeki meyveden attı bir tane ağzına.

Bu sırada sevgilisinin suratını sanki ilk defa görüyormuş gibi hayranlıkla izledi. Bir farklılık vardı sanki Taehyung'da bugün. Güneş ışıkları yüzüne ve sarı saçlarına vururken cildi göz kamaştıracak şekilde parlıyor, saçları sanki mis gibi kokusunu bütün çevreye salıyordu.

Ve evet, saçları sarıydı. Saçlarını boyamak istediğine uzun zaman önce karar vermiş, ama ne renk yapmak istediğine bir türlü karar veremişti. Sonra da hem daha önce yaptığından, hem de Jungkook'un bunu seveceğinden emin olduğu için sarı yapmıştı. Aslında tam sarı değil, biraz karamel gibiydi öncekinin aksine ama böyle de beğendiği için daha fazla değiştirmedi.

"Jeongguk?" dedi Taehyung üçüncü ya da dördüncü kez. Bir elini de Jungkook'un gözünün önünde salladı dikkatını çekebilmek için.

Jungkook daldığı yerden kaşlarını kaldırarak ve gözlerini kırpıştırarak dikkatini topladığında da "Yorgun musun?" diye ekledi Taehyung.

paper rings, tkOù les histoires vivent. Découvrez maintenant