05

369 45 83
                                    

"Vay, vay, vay. Sonunda evinize teşrif edebildiniz demek, Doktor Bey." İzuku bunu bile bile eve geldiği için içten içe gülmek istedi kendine. Aptal mıydı? Evet, aptaldı. Sarı saçlı olan kız atlaya zıplaya yanına gelmişti. "Mükemmel birisin İzuku!" İzuku dişlerini sıktı. "Adımı ağzına alma." Toga güldü. "Yoksa ne yaparsın, özgünlüksüz?" İzuku birşey demedi. Bu özgünlüğü kimsenin bilmemesi daha iyi olurdu. Özgünlüğünün bilinmesindense özgünlüksüz bilinmeyi tercih ederdi.

"N'oldu? Sustun bakıyorum." İzuku yine birşey demedi. "Dabi, hallet şunu." Siyah saçlı, yanmış derileri yüzünün yarısını kaplamış adam ona yaklaştı. Elinde ipler vardı, bağlayacaklardı onu. "Elindekiler sence beni durdurabilecek mi?" dedi İzuku. Dabi güldü. "Ne de kendini beğenmiş biriymişsin." İpleri tutmuş, İzuku'nun ellerini birbirine bağlamaya çalışmıştı. Lakin İzuku o bağlayamadan ayağıyla tekme atmıştı kasıklarına.

Dabi kasıklarını tutmuş, yere çökmüştü. Toga bu hamleden sonra elindeki iğneleri İzuku'ya saplamaya çalışmış ama İzuku çocuk oyuncağıymışçasına onlardan kurtulmuştu. Kaşla göz arasında ellerindeki ipleri alıp ikisinin etrafına bağladı ve ikisini birbirine yaklaştırarak sıkı bir düğüm attı. Tam ayağa kalkmıştı ki arkasında birini hissetti. Bu o mavi saçlı adamdan başkası değildi. İzuku'nun elindeki ipe dokunduğu gibi çürüyen iplerle diğer ikisi de kurtulunca ortalarında kalmıştı İzuku. "İşimizi zorlaştırma, Bir Numara'nın en değerlisi."

Ve ondan sonrası yoktu.

***

Gözünü açtığında karşılaştığı kiremit rengi duvarlar evine çok yabancıydı. Loş bir ışığın aydınlattığı odada gözleri etrafı taradı. Kimse yoktu. Kendi haline gülmeye başladı. Nefret ediyordu özgünlüğünden. Buraya getirildiğine göre Bakugou'nun çoktan evine gidip onu aramaya başlaması gerekiyordu. Keşke, dedi içinden. Keşke biraz daha hızlı olabilseydin Bakugou.

O tam gözlerini kapatmıştı ki kapı gürültüyle açıldı. İçeri kafası yerinde dumanlar olan biri girdi ve kapıyı kapattı, elinde de bir tepsi bulunuyordu. İzuku ellerinden destek alarak doğruldu yatakta. Kurogiri yaklaştı ve "Uyanmışsın çok şükür." dedi. İzuku çatık kaşlarıyla adamın her bir hareketini izledi. "Sen kimsin?" dedi. Kurogiri tepsiyi önüne bıraktı ve ellerini tutup kaldırdı. İpleri çözmeye başladı. "Ben Kurogiri." İzuku iplerden kurtulan bileklerini ovmaya başladı. "Yemek yemelisin." dedi. "Daha sabah yedim-"

"İki gündür uyuyorsun. Asalak Dabi çok sert vurmuş." İzuku'nun gözleri kocaman açıldı. İki gün boyunca uyumuş muydu cidden? "Oha." dedi. Kurogiri güldü. "Yemek ye hadi." İzuku şüpheyle baktı tepsiye. "Nerden bileceğim zehir olup olmadığını?" Kurogiri omuz silkti. "Amacımız seni öldürmek olsaydı, buraya getirmeden keser doğrar kahramanın önüne atardık." dediğinde İzuku yutkundu. "Merak etme, niyetimiz öldürmek değil. En azından Dabi, Toga, Twice ve benim. Shigaraki'yi bilmiyorum."

"Çok rahatlatıcı oldu, teşekkürler." Kurogiri birşey demedi ve tepsiyi kucağına bıraktı. "Yemelisin. Yoksa açlıktan bayılacaksın." İzuku kaşığı yavaşça eline aldı. Hala şüphe duyuyordu. Kaşığı çorbaya daldırdı ve ağzına götürdü. Bir süre bekledi. Bir rahatsızlık hissetmedi ve yavaş yavaş yemeye başladı. Kurogiri yemek bitene kadar bekledi yanında. Yemeği bittiği zaman Kurogiri tepsiyi alıp kapıya yönelmişti ki İzuku "Kurogiri," dedi. Adını duyan adam durdu ona döndü. "Beni öldürmeyeceklerini söyledin. O zaman amaçları ne?"

"Dynamight'a acı çektirmek." İzuku'nun anlamsız bakışlarını yakalayan Kurogiri iç çekti ve tepsiyi eski şifonyerin üstüne koyarak yatağa oturdu. "Barda duvara birşey yazmışsın. Bizimkilerde seni takip edip hakikaten Dynamight ile görünce böyle bir plan yapmışlar. Bak, biz birini öldürmeye niyetli değiliz. Shigaraki'den emin olamıyoruz. Tahminimce sadece işkence edecekler." Bunu normal birşeymiş gibi söylemesi bile İzuku'yu dehşete düşürmüştü. Kurogiri çocuktan cevap gelmeyince kalktı ve çıktı odadan.

doktor civanımWhere stories live. Discover now