Yoongi'nin hazırladığı bir akşam yemeğini yedikten sonra beraber salona gidip oyun oynadılar. Saat 00.00'a yaklaştığında Yoongi yavaşça elindeki oyun konsolunu kenarıya bırakıp Jimin'e döndü.
Yoongi: Ben gideyim Jimin
Jimin: Nereye?
Yoongi: Bilmiyorum
Jimin: Kalsana burada
Yoongi: Kalamam, ikimizde biliyoruz kalamayacağımı
Jimin:...sonra görüşecek miyiz
Yoongi: Elbette... Hoseok gelirse ona onu sevdiğimi söyler misin
Jimin:..tabii
Yoongi: Seni seviyorum Minnie
Jimin:...
Yoongi bir karşılık alamayınca yüzündeki ifadesiz yüz yerine bir sırıtış bırakıp ayağa kalktı. Yoongi kapıya giderken Jimin onu takip etti, kapıyı tam açacağı zaman onun kucağına atladı. Yoongi biraz sendelese de Jimin'i kalçalarından kavrayarak tutmuştu.
Jimin: Nereye gideceksin?
Yoongi:Bir yerlerden para bulmaya çalışacağım... işimi yapıcam yani, sen uyu tamam mı? Uyandığında evde olacağım
Jimin: Söz mü?
Yoongi: Evet, hatta al şapkam sende kalsın
Jimin: olmaz, o zaman tanınabilirsşn
Yoongi: Pekala... al telefonum sende dursun
Jimin: Hayır, sana güvenmemi sağla yeter
Yoongi: Gerçekten, geri geleceğim Jimin. Seni görmek için geleceğim
Jimin: Pekala, o halde yarın görüşürüz Yoongi
Jimin Yoongi'nin dudaklarına uzun bir öpücük bıraktıktan sonra kucağından indi, onu uğurladıktan sonra Jimin hızlıca odasına çıktı. Üstüne deri pantolonunu giyip bir de beyaz üzeri baskılı tişörtünü giydi. Tabanı kalın bir botunu giyip makyaj masasına geçti, eyelinerı çekmeye çalışsa da başaramayınca hızlıca mutfaktan bir bıçak alıp bıçak yardımıyla eyelineri çekip dudaklarına da doğal bir pembelik veren bir gloss sürdü. Omzunda pembe taşlardan kanatları olan bir deri ceket giydi, saçlarını da yaptıktan sonra sol bacağına da bacak kemerini takıp odadan çıktı.
Silahlarını tuttuğu alt kattaki odaya gitti, pembe keskin nişancı tüfeğini alıp gitar çantası görünümlü bir silah çantasına koyup yine aynı tonda pembe olan minigunı pantolonuna sıkıştırıp oradan çıktı. En hızlısından evine gidip arabasına geçti, sırtındaki silah çantasını koltuğa bırakıp telefonundan resmini çektiği adrese doğru sürmeye başladı.
Yoongi evden çıktıktan sonra yürüyerek adrese doğru ilerledi, üzerinden hiç ayırmadığı bıçağıyla onu öldüremezdi o yüzden kendini kaçmaya hazırlıyordu tıpkı bir korkak gibi. Adrese vardığında saat 23.52'ydi, bir sürü gökdelen manzaralı bir tepeydi, ama etrafında bir kaç bina vardı. Kimsesiz, terk edilmiş binaların ketasındaydı. Etrafa daha detaylıca bakındıktan sonra kafasını kolundaki saate çevirdi, saat tam 00.00 olduğunda bileğini indirip kafasını kaldırdı ve etrafa bakındı.
Jin küçük bir binanın içinden çıktı elindeki silahla, bir duvara yaslanıp ağzındaki lolipopuyla Yoongi'ye baktı. Yoongi olduğu yerde beklerken Jin yavaşça lolipopunu ağzından çıkarttı. Yoongi geriye doğru bir kaç adım attığı sırada neredeyse tüm binalardan siyahlı adamlar çıkıyordu. Jin'in adamlarından bir kaç tanesine birisi ateş ediyordu, Yoongi'nin arkasında kalan binanın çatısındaki birisi. Yoongi hızlıca binaya girip çatı katına çıktı, orda pembeli küçük prensini görmeyi beklemiyordu. Yoongi kahkahalar atarak onun yanına geldi.
![](https://img.wattpad.com/cover/342376809-288-k734381.jpg)
YOU ARE READING
Love or Obsession// Yoonmin
FanfictionBay Park'ın zengin oğlu insanları eğlencesine öldüren bir manyaktı, Yoongi ise babasının mirasını istemeyerekte gerçekleştirerek katil olmuştu. Her şey Jimin'le Yoongi'nin aynı adamın peşine düşmesiyle başladı, yani Namjoon'un.