10 - cinsel gerilimlerle başa çık(ama)ma

118 8 14
                                    

keyifli okumalar 💙💙

•••

Bir şeyi çok iyi bildiğini düşündüğün anda hata yaparsın. Rehavete kapılıp karşındakileri kendinden küçük gördüğünde, insanların fikirlerine kendi fikirlerinden daha değersizmiş gibi muamele yaptığın anda mutlaka bir sorun yaşarsın.

Babam bana ilk kez araba kullanmayı öğretmeye başladığında on bir yaşındaydım. Karne günüydü, ebeveynlerim karnemi almaya benimle gelmişti. Notlarımın çok iyi olması onu gururlandırmış olacak ki bana arabayla bir tur atmayı teklif etti. Heyecandan nasıl terlediğimi hatırlıyorum hala. Annem bunun için çok küçük olduğumu ileri sürdü, ayağım pedallara bile yetişmezmiş. Neyse ki babam onu rahatlattı. Bu konuda ebeveynlerimin yeteneklerini aldığımı ve öğrenmeye çoktan hazır olduğumu söyledi. Bu sözler annemin içini ferahlatsa da emin olmak için arka koltuğa geçip bize sessizce göz kulak olmaya karar verdi. Annem böyle ilgili bir kadındır işte, gözü her zaman üzerimizdedir. Başımıza ne gelirse gelsin babamı da beni de korumak ister, onun bize olan sevgisinden daha kudretli bir şeyle karşılaşmadım daha önce hiç. Ortak noktalarına bakınca Tay'ın annesiyle iyi anlaşmalarına şaşırmamak gerekiyor.

Annem arka koltukta babam yanımda, tıpkı bana anlattıkları gibi arabayı çalıştırdım. Onların talimatıyla şeritten çıkmadan birkaç kilometre düz gittim. Erken saat sebebiyle çok fazla araba yoktu ve arabayla dur kalk yapmak sandığımdan da kolaydı. Üstelik annem ve babam da beni sürekli övüyordu. Kontrolü elime almayı bildiğimi, bu konuda doğuştan yetenekli olduğumu falan söylüyorlardı. O gün bedenimde biriken fazla özgüven yüzünden neredeyse başka bir arabaya çarpıyordum. Onların sözlerine kendimi kaptırıp yan şeride fazla sapmıştım. Zaten en başından beri tedirgin olan annem çok korkmuştu, bu kadar yeter eve gidelim artık diye söyleniyordu. Babam arabayı kenara çekmeme yardım ettikten sonra sürücü koltuğuna geçti, ben de onun yerine oturdum. "Evlat," deyişini unutamıyorum. "Bir şeyi çok iyi bildiğini düşündüğün anda hata yaparsın. Hiçbir zaman sanki senden daha iyileri olmayacakmış gibi bir hayat yaşama, bir dahaki sefere kaza yapmanı engelleyecek kadar yakınında duramayabilirim."

Anne ve babamın sözlerine her zaman çok kıymet verdim. Belki de verdiğimi sandım. Onların hayat tecrübesine güvenip söyledikleri her şeyi dikkatle dinlersem kafam hiç karışmaz, geleceğim daha kolay ve parlak olur diye düşündüm. Yanılmışım. Başkasının tecrübesi benimkiyle bir olmazmış çünkü herkesin çıkardığı dersler kendineymiş, ne kadar kaçarsam kaçayım olacak olan beni bulurmuş, eğer ders çıkarmazsam hayat ben o dersi çıkarana kadar bana aynı şeyleri tekrar tekrar yaşatırmış.

Anahtarı kilide sokup çevirdiğimde kapı kolayca açıldı. Kendimden fazla emin olmak mı sebep olmuştu Tay'la aramın bozulmasına? Belki de arkadaşlığımızdan fazla emin olmaktı. Tay gözümde öyle garanti biriydi ki ne olursa olsun ne yaşarsak yaşayalım bir şey olmaz sanmıştım. Gun'a olan hislerim ciddi birer problemken bile aklımın ucundan geçmemişti onun ne hissedeceği. Sanki düşüncesiz ve hişsiz biriymiş gibi davranmıştım ona karşı, üstelik ne yaptığımın farkına da varmamıştım. Düşününce bu sadece ona yapılan bir ayıp değil aynı zamanda on bir yaşında sürücü koltuğuna ilk kez oturmuş küçük Jumpol'e karşı da bir ayıptı. Küçüklüğümün gurur duyacağı biri olmam gerekiyordu. Öyle olduğumu sanırdım, belki de öyleydim. Ama eminim ki küçük Jumpol arkadaşımı kırdığımı duysa bana kızardı.

Evin ışıkları açıktı. Gun salondaki koltukların birinde öylece duruyordu. Geldiğimi fark etmesine rağmen kafasını bana doğru çevirmedi. Bugün kafede pek eğlenmediği sessizliğinden ve ifadesiz yüzünden açıkça belli oluyordu. Onun da bana kırgın olduğunu tahmin edebiliyordum. Her şeyi konuştuğu sırdaşıyken bir anda ona haber vermeden çekip giden patronuna dönüşmüştüm. Patron duruşum onun bende sevmediği tek şey olabilirdi. Bunu biliyordum, işe nasıl geleceğini sormadan ya da onun hakkındaki hiçbir şeyi ona danışmadan kararlar verip kavgalar ediyordum. Bunları düşündükçe içi içini yiyor olmalıydı. Belki biraz yumuşar diye düşündüğümden elimdeki çantayı ve beş saniye önce çıkardığım ceketimi odama bıraktım, lavaboya uğrayıp ellerimi yıkadım sonra da varlığımın farkında olsun diye susamadığım halde mutfağa su içmeye döndüm. Mutfak ve salon ayrı değildi, bu yüzden dikkatini çekerim ve benimle konuşur sanmıştım ama Gun hareket bile etmedi. Son çare olarak yarısından fazlası suyla dolu olan bardağı tezgâhın üstünde bırakıp onun oturduğu koltuğa doğru yürüdüm. Yanına oturduğum sırada sonunda gözleri beni bulmuştu. "Yorucu bir gün müydü?" diye sordum yumuşak bir sesle. Gizleyemediğim bir yorgunluk vardı sesimde.

draw me crazy // offgunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin