6 Eylül

54 40 6
                                    







Gözlerim aradığını bulmuş olacak ki gülümsedim. Çınar ağacının altındaki bankta oturmuş bi' şeyler okuyordu dikkatle. Açık bıraktığı kumral dalgalı saçları rüzgarın etkisi ile sağa sol uçuşuyordu. Üzerinde sarı renkli düz üstü dar bir elbise vardı. Dudaklarımdaki gülümseme giderek büyüyordu.

Adımlarımın durduğu nokta bankın karşısıydı. Geldiğimin farkına varmış olacak ki başını kitaptan kaldırarak yüzüme baktı. Belli bellirsiz bi gülümseme hakimdi dudaklarında. Kitabın sayfasını kavrayarak kapattı "İyi görünüyorsun." Kafamı aşağı yukarı salladım onaylayarak. Çünkü haklıydı. Hapşırıklarım hâlâ devam etse de vücudumdaki kırgınlık kaybolmuştu.

"Sevindim." Dudaklarını büzdü "Mesajıma görüldü atmışsın." Kırgın bakıyordu bu sefer. Sabah attığı "nasılsın?" mesajına uykulu olduğum için sonra cevap veririm diye cevapsız bırakmıştım. Daha sonra aklımdan çıktığı için mesajı cevapsız kalmıştı.

"Gerçekten tek suç uyku ve unutkanlığımın." Sevimli şekilde gülümsediğimde bu ona da bulaştı ve kafasını iki yana salladı.

Yanına oturduğumda bakışlarım elinde tuttuğu kitaba ilişti. Siyah mat kapaklı bir şiir kitabıydı. Merakla dudaklarım aralandı "Ne okuyorsun?"

Kıvrımlı dudaklarını büzdü masum çocuk gibi. "Dün internette bi' yazı çıktı karşıma. Bi aşk hikayesi hakkındaydı. Ünlü bi şairin aşk hikayesinden bahsediyordu."

"Hangi hikayeymiş bu?"

Yüzüne gelen saçını kulağının ardına verip hevesle konuşmaya başladı "Şair Şehriyar'ın Peri ismini takdığı sevdiği bi kız varmış. Süreyya. Çok severlermiş ikisi de bir birini. Şöyle ki geleceklerini birleştirmeyi planlıyorlarmış. Fakat Peri'yi şahın sarayında çalışan bir devlet adamı satın almış. Şehriyar bir gün son kez Tahran'ın Behçetabad mahallesinde buluşmak için Periy'i çağırmış. Fakat gelmemiş sevdiği kadın. O da bugüne kadar farsca yazmasına rağmen sabaha kadar çektiği acısını türkce ifade ederek Behçetabad hatırası şiirini yazmış." Hüzün çöken bakışları benimle birleşti. Bakışları bir çocuğun bakışları kadar masumdu. Dudaklarını büktü "Çok etkilendiğim için okumaya karar verdim. O kadar büyüleyici ki. Aşk, sevgi hissedilerek anlaşılan bi' duygudur. Büyüklüğünü anlatacak kelimeler bulmaksa, kolay mesele değil." Pelin ona karşı önyargılarımı teker teker yıkmakta kararlıydı. Afallamıştım. Şiiri tabii ki okumuştum. Sevdiğim şiirler listesinde ön sıralarda geliyordu. Fakat uzun zamandır okuduğu satırları hissederek etkisine kapılan başka bi' insan ile karşılaşmıyordum. O Uzay'la vedalaşalı uzun zaman oluyor çünkü.

"Çaresizliğini iliklerime kadar hissettim. Çünkü sebebi farketmeksizin çaresizlik, empati yapacak lüksümün olduğu konu değil." Gözleri mi dolmuştu yoksa ben mi yanlış görüyordum. Cümlelerinin büyüsünden sıyıran son kelimeleriydi. Gözlerimi kıstım. Soru sormak için dudaklarımı aralayacaktım ki dolan gözlerini kamufle ederek gülümsedi.

"Yarın lale ekelim mi birlikte?" Duygu değişimleri karşısında afallarken o ise konuşmaya devam etti "Sarı lale. Şimdi ekersek. Yaza kadar büyür." Heyecanla benden cevap beklerken tereddüt etmeden kafamı salladım onaylayarak.

Pelin bu zamana kadar hayatıma dahil olan en tuhaf kişiydi. Tuhaf ve galiba güzel. Birden, beklemediğim anda gelmişti. İçeriye buyur etmeme müsade etmeden kendi bildiğini okuyarak dalmıştı hayatıma. Yeniden gülmeyi, eğlenmeyi, heyecanı hatırlatmıştı bana. Belki de altı gündür tanıdığım bi kız hakkında bunu söylemem tuhaf olacak. Ama gâliba Pelin bana iyi geliyordu.

Eylül /Kısa hikayeWhere stories live. Discover now