3.BÖLÜM: KALBİMDEN KOPAN PARÇA

28 12 0
                                    

 "Allah aşkına sabah sabah kim arıyor!" Telefon neden bu kadar erken saatte çalıyordu? En önemlisi beni hangi akıllı sabahın altısında arıyordu?

Söylenmeyi bırakıp telefonu açtım. Uykulu olduğum içim arayanın ismine de bakmadım. "Alo?" Kim aradıysa umarım önemli bir şey söyleyecektir.

"Alo Zehra!" Yanlış mı duydum yoksa bu telaşlı ses dayıma mı aitti? "Dayı?" Neden bu kadar telaşlıydı? "Dayı ne oldu? Hayırdır İnşallah. İyi misiniz?" Korkuyordum. Dün ki korkumdu bu. "Ben iyim ama..." Cümlesini tamamlamaya gücü yok gibiydi. Bir anda aklıma gelen şey yüzünden gözlerim dolmuştu. Umarım korktuğum şey değildir.

"Dayı korktuğum şey mi?" Aslında bu soru mantıklı değildi. Dayım beynimin içini nereden bilsin ki! Aynı şeyi mi düşünüyoruz lafına hep gıcık olmuşumdur. Beyninizin içini mi okuyorsunuz da evet diyorsunuz. Yok beynim almıyor. Galiba bunları düşünmenin sırası değil.

"Zehra söyleyeceğim ama sakin ol." Dayımın sesiyle düşüncelerimden çıktım. Derin bir iç çekti. Anlaşılan durum kötüydü. "Anneanneni kaybettik..." Evet, aklımdan tam olarak da bu geçiyordu!

Telefonu kapattım. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Duyduklarıma inanmakta zorluk çekiyordum. Anneannemin beni bıraktığını kabullenmek istemiyordum. Sesimi duymuş olan babaannem yanıma geldi. O da almıştı haberi.

"Anneannem..." gerisini getiremedim babaannem bana sıkıca sarıldı. Kokusunu içime çektim çünkü anneannemle benzer kokuları vardı. Onu yanımda hissediyordum. Apar topar bir minibüse bindik. Hemen köye gittik. Cenazeden sonra babaannem beni kenara çekti. "Bak kuzum, güçlü olmalısın. Zor biliyorum ama toparlanmalısın. Evet önce annen ve baban, şimdi anneannen... Yakında okulun başlıyor. Lütfen toparlan. Ne olursa olsun güçlü ol." Bana tekrar sarıldı.

Siz bilir misiniz önce annenizi ve babanızı sonra baba yerine koyduğunuz adamı ve en sonunda anne yerine koyduğunuz insanı kaybetmeyi? Ben çok iyi biliyorum. Ne olursa olsun ailenize şükredin. Ona sahip olamayanlarda var. Ruh gibiyim. Anneannem benim yüreğimden kopan bir parça. O benim annemdi.

Babaannemle vedalaştım. "Dediklerimi unutma Zehra." Başımı salladım. Unutmayacağım. Babaannemin İstanbul'da evi vardı ve orada kalıyordu ama biraz köyde kalmak istediği için onu köyde bırakıp şehre giden otobüse bindim. Dilek arıyordu. Açmadım. Aramaları sessize aldım. Kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başladım. Gözlerimi kapattım. Şarkı çok haklıydı.

Hiç anlatamadım. Hiç anlamadılar. Acılarımı hiçbir zaman anlamadılar. Dilek bile. Bazen acılarımı ve korkularımı anlamıyor. Gülüp geçiyor.

Otobüsten inince aramalarıma baktım. 60 cevapsız arama ve 200 mesaj! "Yuh, Dilek acaba işin gücün yoktu da oturup 60 kere arayıp 200 mesajı nasıl attın?" Gözlerim açılmış ekrana bakıyordum.

Dilek'i aradım. "Zehra! İyi misin?" Çok telaşlıydı. "İyi değilim Dilek." Sesim durgun çıkmıştı. "Kızım sen niye açmıyorsun? 200 mesaj attım. Birine bile bakmadın. Neredesin sen ve neden iyi değilsin?"

Dilek benim için merak etmişti ama bu kadarda olmaz. Ya da bal gibi olur. Canım arkadaşım benim. "Cenazedeydim." Durağa doğru ilerliyordum. "Kimin cenazesi! Psikolojik olarak iyi misin?" Dursa da anlatsam. "Anneannemin." Sesim titreyecek vakti bulmuştu.

"Başın sağ olsun. Özür dilerim, bu konuyu üstelememeliydim." Gülümsedim. "Önemli değil Dilek." Eve gidene kadar konuşmaya devam ettik. Beni teselli etmeyi biliyordu. Tek isteğim eve gidip uyumaktı.

"Zehra bölümler belli olmuş. Listeyi atıyorum." Sabah sabah belli olduğu için Dilek erkenden aramıştı. Dünün yorgunluğunu atamasam da biraz daha iyiydim. Mesajlara girdim ve Dilek'in attığı listeye baktım. Elena'yla sınıf arkadaşıydık.

Psikoloji en kalabalık bölümdü. 9'umuzda aynı üniversitedeydik. Psikolojide Dilek, Açelya ve Can vardı. Sena hukuk bölümündeydi. Tıpta Serhat ve Berk vardı. Ege bilgisayar mühendisliği bölümündeydi.

"İstediğim yeri tutturmuşum. Sen de." Sevincimi paylaşıyordum. Eve geldiğimde evimin az ilerisinde siyah bir araba gördüm. Arabanın plakasıyla Ege'yi çağıran kişinin arabası aynıydı. Sanırım Ege'nin arabasıydı.

Tahminim doğruydu. Ege'nin sesini duydum. Ege bağırıyor muydu bana mı öyle geliyordu? Kulak misafiri olmuştum. "Rahat bırak beni! Bana karışamazsın!" Ege'nin kimle tartıştığını anlayamadım.

Ama o ses Ege'yi o gün çağıran sesti. "Sana avukat olacaksın dedim!" Ege'ye göre biraz daha sakindi. Ama o da bağırıyordu. "Ailemiz hep avukat oldu. Sende avukat olacaksın bu kadar!" Ege'nin avukat olmasını istiyordu.

Ama Ege bilgisayar mühendisi olmak istiyordu. Aile kavgasıydı. Karışmak olmazdı ama Ege gerçekten çok öfkeli ve haklıydı. "Babam bile bana bu kadar karışmıyordu! Sen hangi hakla karışıyorsun!" Ege kontrolden çıkmıştı.

"Yine kontrolünü kaybettin. Arabadan in! Öfken geçince gelirsin eve! Tabii eve gelecek cesareti bulursan!" Ege kapıyı çarparak arabadan indi ve bir taşa oturdu. Siyah araba gitmişti.

Beni görmemişti ve öfkeyle konuşuyordu. "Avukat olacakmışım. Çok saçma! İstemediğim bir mesleği neden yapayım! Keşke babam burada olsaydı da beni korusaydı. O bile bilgisayar mühendisi olmamı onaylamıştı! O kim oluyor da istediğim mesleğe karışıyor!" Öfkeyle bağırıyordu. Herkesin bağırmasını beklerdim ama Ege... O nazik, iyi çocuktan eser yoktu.

Derin bir nefes aldım ve Ege'nin yanına gittim. Belki de yapılması gereken son şeydi bu ama yaptım. "Ege?" Yanına varmıştım. Yüzüme baktı ve öfkesi yavaş yavaş yok olmaya başlamıştı. Gözlerindeki öfke sisi kalkıyordu.

"Zehra?" Şaşırmıştı. "Ege iyi misin?" Yutkundu. Artık gözlerinde öfke yerine korku vardı. "İyiyim." Durdu. "Ne kadarını duydun?" Yüzüne bakıyordum. "Zehra ne kadarını duydun? Lütfen cevap ver!" Sertleşmişti. "Arabadaki kişiyle konuştuğun bazı şeyleri ve buraya oturduğunda söylediğin her şeyi..." Sinirleniyor gibiydi.

"Özür dilerim. Kulak misafiri olmak istemedim." Ege yüzüme baktı. "Zehra bana 5 dakika verir misin?" Başımı onaylarcasına salladım ve geriye doğru adımlar attım. Biraz zaman geçtikten sonra yanıma geldi.

"Zehra özür dilerim. Konuştuğum kişi abimdi. Benim avukat olmamı istiyor. Ama ben istemiyorum. Babam bile karşı çıkmazken o kim oluyor da bana karşı çıkıyor." Haklıydı.

"Haklısın Ege." Sorup sormamak arasında kalmıştım. "Baban nerede Ege?" Bana baktı. "Gel." "Ne?" Nereye götürecekti beni? "Benimle gel. Babamın yanına gidelim." Babasının yanına mı? Yoksa bu adam bu çocuğu terk mi etti? Sormamalıydım.

Biraz gittikten sonra bir mezarlığın önüne geldik. Gözleriyle mezarları aradıktan sonra bir mezar buldu. Mezarın yanına gitti ve mezar taşının tozunu sildi. Mezar taşında Ahmet Durmaz yazıyordu. Çömeldi ve toprağı okşadı. "Baba ben geldim. Oğlun. Baba biliyor musun oğlun bilgisayar mühendisliğini kazandı." Gözünden akan yaş yüreğimi parçaladı.

Bende babamı kaybetmiştim. Ama ben babamı hiç görmemiştim ve mezarını bile bilmiyordum. Ege'nin yanına gittim. "Baba keşke burada olsaydın da abimin bana neler dediğini ve neler yaptığını görseydin. Benim avukat olmamı istiyor. Bölümümü değiştirmemi istiyor." Ege'nin babasına olan hasretini görebiliyordum.

"Ne zaman kaybettin onu?" Bana baktı ve bir şey demedi. Cesaret bulunca "2 yıl önce 15 Kasım'da" Bir dakika. Ne? Benimde annemle babam da o tarihte ölmüştü. Tabii benim ailem 17 yıl önce ölmüştü. "Benim de ailem ölüm günü ama benim ailem 17 yıl önce öldüler." Şaşkınlıkla bakıyordu.

Babasının mezarına eğildim. "Merhaba Ahmet Amca. Ben oğlunuzun arkadaşı Zehra. Keşke gitmeseydiniz. Oğlunuz sizi çok özlüyor. Bende babamı kaybettim ama ben onun yüzünü hiç görmedim. Onu çok özlüyorum. Mezarı nerede bilmiyorum ve kimsede söylemiyor. Ama o benim için yaşıyor." Kalbimi tuttum. "Burada yaşıyorlar ve sizde oğlunuzun kalbinde yaşıyorsunuz."

Bunları söyledikten sonra ayağa kalktım. "Ege ben seni yalnız bırakayım. Sen kafanı dinle. Eğer yanında paran yoksa kartımı al. Yazın biriktirdiğim param vardı. Hepsi içinde bir otelde kal." O da kalktı. "Abim kartımı iptal edene kadar param var. Zaten okullar açılınca okulun yurduna yerleşirim. Beni merak etme." Gülümsedim. Yakında okul vardı ve hazırlanmalıydım. Yurda gidiyordum. Kedimi Asya'ya bırakacaktım daha.

FISILTILAR VE KORKULAR -tamamlandı-Where stories live. Discover now