Kızılcık Şerbeti

633 131 291
                                    


İnsan sevmeli… Bazen bir insanı, yahut bir ağacı ya da kanadı kırık bir kuşu… Zaten sevmese insan olur mu?

Sabahın gün ışıkları dükkanın kirli sarı camından vururken göz kapaklarını araladı Nazlı... Kollarını gerdi. Başını sağa sola çevirdikten sonra kendisi ile aynı koltukta uyuyan Alinin arkasına geçti. Saçlarını okşadı. Dün akşam birlikte dans ettikten yorgun düşüp uyuyakalmışlardı. Ali tüm yorgunluğun arasında uyumaya devam ederken, Nazlı nazikçe parmaklarını sevdiği adamın sakallarında gezdirdi. Yanağını öptü. Yorgunluktan ağrıyan gözleri sanki umut ararmışcasına ona doğru baktı. Çatlamış olan kuru ses, melankolik bir mahlaz eşliğinde ağzından dökülüverdi.

"Ali..."

Nazlının yanında narin bir fısıltı ile seslenmesi Aliyi uyandırmaya yetti. Görmeyen gözlerini, karanlık dünyasına bir kez daha açtı. Nazlıya döndü. Refleksel olarak elini beline, alnını yüzüne doğru tuttu. Konuştu.

"Günaydın Nazlı."

"Günaydın..."

Alinin birlikte uyuduklarını anlaması birkaç saniyeyi almadı. Utanılacak bir hareket yapmış gibi yüzü kızardı. Ellerini sevgilisinin belinden geri çekti.

"Özür dilerim. İstemeden oldu."

Nazlı gülerek Alinin ellerini tekrar beline tutturdu.

"Bundan sonra isteyerek olsun. Olur mu ?"

"Hı hı..."

Biraz daha öylece kalakaldılar. Nazlı Aliye, Ali ise Nazlıya isteyerek sarıldı. Ardından ayağa kalktılar. İkisininde beli küçücük koltukta uyumaktan tutulmuştu. Nazlı kollarını gererken ihtiraslı bir şekilde söylendi.

"Her yerim ağrıyor... Hele ki sırtım fıtık olmuş gibi."

Ali gülümseyerek Nazlıya döndü.

"Merak etme, eve gittikten sonra önce kahvaltı eder ardından kızların odasında uyumaya gidersin. Nasıl olur ?"

"Bundan daha iyi bir fikir olamaz..."diyerek iç ısıtan bir yüz ifadesine büründü Nazlı." Fakat Ali, şey... Sana söylemem gereken ufak bir durum daha var."

"Nedir ?"

Nazlı yutkunarak titrek bir ses tonu ile gözlerini kaçırdı.

"Sana söylemedim ama ben dün akşam evi terkettim Ali. Annemin bana çektirdiği ızdarabı geçtim, sana söyledikleri asla yenilir yutulur şeyler değil. O yüzden bu akşam sizde kaldıktan sonra birkaç günlüğüne bir otelde kalırım, sonra ufak bir iş bulurum, ardından da kira-"

"Hayır."

Nazlı aldığı cevap karşısında afallayarak Aliye baktı. Karşısında, suratındaki kızgınlığı her halinden belli olan bir adam duruyordu. Nazlı duyduğu cümleleri anlamamazlığa vurarak gözlerini kıstı.

"Pardon ? Ne demek Hayır ?"

"Duydun işte."diye konuştu Ali." Hayır."

"Niyeymiş peki ?"

"Çünkü hali hazırda bir evimiz varken senin otel köşelerinde sürünmene izin veremem Nazlı. Hadi diyelim ki evi buldun. Peki ya iş ? Hadi tamam işi de buldun diyelim. Peki ya kira ? Burası İstanbul Nazlı. En kötü evler 7-8 bin tlden başlıyor. Maaş ve kira arasındaki farkı ödeyebilecek misin ? Hele bu devirde okumak bile çok zorken ?"

"Bunları söyleyerek bana hiç yardımcı olmuyorsun."diye sitem etti Nazlı." Peki ne yapacağım söyle ? Eğer sizin evde kalacaksam baştan anlaşalım ben bir işim olmadan o evde hayatta kalamam Ali. Kendime yediremem."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 23, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Sahaf (AlNaz)Where stories live. Discover now