41

10.8K 494 148
                                    

Merhaba,
41. bölüme gelmişiz..
Bu gerçek biraz 'vay be' dedirtti bana.
Ne kadar daha gideceğimizi de bi sorgulattı açıkcası..
Bölüm biriktirmekte bana göre olmadığı için bunuda atıyorum. Artık nasip kısmet :/
Desteklerinizi bekler, iyi okumalar dilerim 🫶🏻

Sabah babamla ciddi bir sohbet gerçekleştirip bizi rahat bırakması konusunda anlaşmıştık. Karşı atağa geçecek olmasam her seferinde burnumdan getireceğini bildiğim için en başından önlemimi almıştım.

Saat ikiye yaklaşırken , saçımı da örmeyi bitirmiş ve tamamen hazırlanmıştım.Bi türlü ne giyeceğime karar verememiştim. Geçen gün aldığım beyaz elbise gözüme çarptığında sırt dekoltesi olan ama günlük giyilebilecek bir bluz bulmuş, kot pantolon üzerine geçirmiştim. Sırt dekoltesi seven sevgilime minik bir sürpriz olacaktı.

Odamıda üstün körü topladığımda evde ki işim bitmiş ve aşağıya inmiştim. Dakika geçmeden Bedirhan'ın arabası geldiğinde o inmeden hemen sağ koltuğuma geçtim.

"Selam." son hecesini uzatarak yüksek modda selam verdiğimde minik bir öpücük kondurup arkama yaslandım.

"Selam." dediğinde her hareketimi izliyordu. Kemerimi bağladıktan sonra çantamı da kenara sıkıştırıp , gözlerine baktım.

"Şimdi gidersek biraz fazla erken olmayacak mı ya?" Fırsattan istifade edip erken gelmesine bir şey dememiştim ama buradan gidişimiz en fazla yirmi dakika olacaktı. Ve baya baya erkendi.

"Gideceğimiz yeri bulalım da oyalanırız." der demez arabayı çalıştırmış ve yola çıkmıştı. Bana göre hava hoştu. Zaten yarım saat belki kırk dakika gibi bir süre kalıyordu. Bir şekilde o vakti değerlendirir , keyifli zaman geçirebilirdik.

Tahminimizden daha erken geldiğimizde, seramik yapacağımız yerin yanında ki boş araziye arabayı park ettik. Önümüzde mogan gölü birazda olsa görünüyor. Bu şekilde deniz kenarında olmak isterdi bu gönül ama konum..

"Tırnakların kötü olmayacak mı şimdi?" diye sorduğunda bir yandan da bacağımın üzerinde ki elimi tutmuş inceliyordu.

"Olmaz heralde, çamur gibi bir şey sonuçta yıkayınca çıkar. Olmaz değil mi ya? Üzülürüm erkenden başına bir şey gelirse." İçime kurt düşürmüştü. Aklıma gelmişti aslında ama bir şey olmaz diye düşünüp umursamamıştım.

"Bilemem ben, olmaz heralde. Güzel olmuş." üçüncü kez güzel olduğunu söylüyordu. Parmaklarımda parmak uçlarını gezdiriyordu. Fırsat bulduğu her an temas ediyordu.

Cilveli ve enerjik bir şekilde teşekkür ettiğimde yandan bir gülüş atarak gözlerini bana çevirmişti. Üst parmak boğumlarıma dudaklarını bastırıp elimi bırakmadan bana doğru döndüğünde hareketlerine gülüyordum.

"Beyefendi misin sen ya?" soruma karşılık o da güldüğünde birazcık bana yaklaşmıştı. Aksi mümkün değil gibiydi zaten.

"Aşık bir beyefendiyimdir." dediğinde tek odaklandığım nokta 'aşık' kısmıydı. Şaşkınlığım yüzümede yansımış olmalı ki karşımda fazla gülüyordu. Aşık. Yüzümde şapşal bi gülümseme meydana çıktığında göz gözeydik.

"Aşık mı dedin sen?" hala gülüyordum. Öyle ki sesime de fazlaca neşe bulaşmıştı.

"Evet?" cevabına karşı 'yaa' diyerek öne atıldığımda yanaklarını bi hafifçe sıkmış sonrada yüzüne doğru bi yanaşmıştım.

Voleybolcu | Yarı TextingWhere stories live. Discover now