二十七

7.6K 981 417
                                    

taehyung çökmüş omuzları ve halsiz vücuduyla elindeki anahtarı iki kez çevirerek kapıyı açtı, birkaç adımla içeri girip arkasından uyuşukça kapattı.

birkaç hafta öncesinde olsa hemen biraz sonra jeongguk'un patırtı yapan ayak sesleri duyulur, yüzündeki kocaman gülümsemeyle kolları sıkıca taehyung'un boynunu bulurdu.

ama şimdi, taehyung yalnızca koca bir sessizlikle yüzleşiyordu.

elindeki anahtarı portmantoya gelişigüzel fırlatıp kahverengi deri ceketini askıya astı. havalar biraz soğumuş olsa da taehyung bunu hissetmiyordu. yine de kapının yanında, jeongguk'un koymuş olduğunu düşündüğü ayılı terliklerini görünce ufakça gülümsedi, terlikleri ayağına geçirip salona doğru adımladı.

her zaman kendininkilerin yanında bulunan mavi terliklerin yokluğunu fark etmemişti.

salonun büyük camına bitişik olan masanın üstündeki ufak akvaryumda gözlerini gezdirdi. yemlerini vermeyi elbette unutmuyordu ama bazen, sadece jeongguk yüzünden, onları aksatmayı bile düşünmüştü. belki de böylece jeonguk gelip çatık kaşları ve havaya kalkmış işaret parmağıyla onu azarlar, 'çocuklarımızın öğünlerini aksatma' diye mızmızca söylenirdi. yine de taehyung balıklar konusunda dikkatliydi.

jeongguk'un değer verdiği her şey onun için de değerliydi.

balıkların yemini hallettikten sonra mutfaktaki masaya kuruldu. eve bir türlü sığamadığını düşünüyordu. oysaki her yer boştu. onun için kocaman bir alan vardı ama taehyung sıkışıp kalmış gibi hissediyordu.

masanın üzerinde yan yana duran iki bardağa gözü çarptı. eli telefonunu bulduğunda biraz daha jeongguksuz kalırsa kafayı yiyeceğini düşünüyordu.
tüm bu sahte sevgili işlerinden, şirket oyunlarından ünden ve koşuşturmacadan yorulmuştu. taehyung'un tek hayali kendi halinde müziğini yapıp akşamları biricik sevgilisiyle ufak balkon sohbetleri paylaşmaktı. işlerin ne zaman bu denli karmaşıklaştığını anlayamamıştı. jeongguk'u düşündüğünden de çok özlüyordu.

telefonunun güç tuşuna bastığı anda duyduğu kapı ziliyle elleri dondu. kalbi ritmini kaybedercesine hızlanmıştı. kapının ardındakinin jeongguk olabileceği düşüncesi ona hiç tatmadığı bi heyecanı tattırdı. aklına jeongguk'un anahtarı olduğu ve kapıyı çalmayacağı bile gelmemişti.

girdiği şaşkın ruh halinden sıyrılıp hızlı adımlarını kapıya yöneltti ve bir saniye dahi beklemeden kapıyı  hışımla açtı.

sevgilisinin dalgalı saçlarıyla buluşmayı bekleyen iri gözleri, beklediğini bulamayınca eski halini aldı. karşısındaki, jeongguk'la evin sözleşmesini imzaladığı emlakçıydı.

"bay kim rahatsız etmedim umarım, sizinle konuşmam gereken şeyler var."

taehyung adamın sıradan aidat meselelerinden bahsedeceğini düşünüyordu. o an kafası o kadar doluydu ki bununla uğraşamayacağını hissetti.

"aslında, jeongguk bir süre evde yok. onun gelmesini beklerseniz beraber konuşabiliriz. ev hakkında tek başıma bir şeyler yapmam doğru olmaz."

"sadece sizinle konuşmam gerek bay kim. uzun sürmeyecek, inanın."

taehyung derin bir nefes alıp verdi. bir an önce kurtulmak istediğinden biraz kenara çekildi ve adamın geçmesi için alan tanıdı.

"pekala, buyrun. mutfağa geçin lütfen en rahat orada konuşuruz."

adam kafasıyla onaylayıp mutfağa adımladı. biraz sonra taehyung'un karşısında oturuyordu ve elinde birkaç belge vardı.

"kapıdaki konuşmanıza bakılırsa haberiniz yok..." diye başladı elindeki dosyalara bakarken. taehyung gerildiğini hissetti. kapıda jeongguk'tan bahsetmişti. jeongguk'la ilgili neyden haberi yoktu ki?

"direkt konuya girin lütfen, bekleyen işlerim var bay choi."

adam dikdörtgen camlı gözlüklerini eliyle ittirdi. gergin bir aura yaydığı gözle görülür bir gerçekti.

"yeni bir ev arkadaşı bulmanız gerekecek gibi gözüküyor-"

adamın konuşması yarıda kesildi. aslında kesilen adamın konuşması değildi. sadece taehyung devamını dinleyemeyecek kadar afallamıştı. yeni bir ev arkadaşı ne demekti? kira arttığından mı böyle söylüyordu yoksa kastettiği şey başka mıydı? taehyung başka bir şeye ihtimal vermek istemedi. veremiyordu.

gözlerini kırpıştırıp yumruğunu sıktı. kendini duyacakları için hazırlıyor gibiydi. "anlayamadım, bay choi ne demek istiyorsunuz? kira arttığından mı yeni ev arkadaşı bulmalıyım? yani- eğer bundan bahsediyorsanız kira konusunu hallederim para sıkıntımız yo-"

"bay kim, söylediklerimi duymadınız mı?"

taehyung kafasını hafifçe salladı.

"bay jeon, evden ayrıldı. kira sözleşmesinden adını silmemizi istedi. sizin için yeni bir ev arkadaşı önerebilirim ya da tek başınıza da yaşayabilirsiniz."

taehyung kalbinin göğüs kafesinde büzüştüğünü hissetti. gerçekten anlayamıyordu. doğrusu, buna ihtimal veremiyordu. jeongguk ona evi özlediğini söylemişti.

"sanırım hemen karar veremeyeceksiniz. ben daha sonra tekrar uğrarım. iyi günler bay kim."

taehyung hala öylece duruyordu. dış kapının kapanma sesi kulaklarına doldu. masanın üstündeki yumruğu eklemlerini ağrıtacak kadar sıkıydı. taehyung jeongguk'u suçlamıyordu.

taehyung sadece hayalkırıklığı hissediyordu.

hayal kırıklığını tüm vücudunda, ağırlaşmış göğsünde ve parmak uçlarında hissediyordu.

jeongguk'un söylediklerini düşündü.

çok fazla kalmayacağım.

ben de evi özledim.

bu sadece bir ara taehyung, temelli gitmiyorum.

çocuklarımıza iyi bakmazsan seni öldürürüm.

tüm bunlar öylesine miydi? jeongguk döneceğini söylerken bile gitmeyi mi düşünüyordu.

taehyung aklına gelen şeyle birden durdu. gözleri aralandı. jeongguk onların evlerine ev demezdi, evimiz derdi. taehyung sayesinde edinmişti bu alışkanlığı ve şimdi eve döneceğim derken başka bir yeri kastediyordu. belki de eski evinden- koreye dönmekten bahsediyordu.

taehyung yanaklarında hissettiği ıslaklığa şaşırdı. en son ne zaman ağladığını bile hatırlamıyordu- ki şu anda biri onu görse ağladığına emin olamazdı. suratı öylece donuktu. taehyung pişmanlığı yüzünden ağlıyordu.

jeongguk'u gitmek istediği için, gittiği için bile suçlayamazdı. yıldız gözlü elinden geleni yapmıştı. taehyung yine de kırgınlığının önüne geçemedi. emlakçının ağzından duyduğu cümle hala hayal gibi geliyordu.

onu hayalkırıklığına uğratan da buydu. jeongguk bir veda bile edemiyor muydu? bu kadar mı kaçmak istemişti.

en azından senden duysaydım.

taehyung masaya sertçe vurdu. vücudundaki duygu yoğunluğunu nereye sıçratacağını bilmiyordu. bir kez daha vurdu. elinin acısını hissedemiyordu. en sonunda elini masanın üzerine savurduğunda elinin çarptığı şeyle donup kaldı.

jeongguk'un çok sevdiği çilek motifli bardaklardı.

taehyung onların yere düşüşünü ağır çekimde izliyor gibiydi. vücudu anında pişmanlıkla kavrulmuştu. jeongguk'un bu bardakları ilişkileriyle masıl bağdaştırdığını biliyordu.

sen beğenmezsen olmaz. bunları çift olarak kullanmamız gerekiyor.

almışsın! çilekli bardaklar... sevmediğini düşünmüştüm, çok teşekkür ederim!

niye çilekli bardakları kullanıyorsun? ya kırılırlarsa? biri kırılırsa bu çok üzücü olur.

kullanabilirsin ama çok dikkatli ol tamam mı?

taehyung engel olamadı. gözünün önündeki bardağın onlarca parçaya ayrılmasını izledi. o kırıkların hepsi göğsüne batıyor gibiydi şimdi.

kaybettim diye düşündü. tamamen kaybettim.








-
nabr

affection | tkTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang