Bölüm 7

23 7 2
                                    

Bip...

Ben geldim... Nasılsınız? Ben Trabzon'da nem ve sıcakla büyük bir sınavdan geçiyorum. Sizlerde durumlar nasıl? Mina ve Tuna'nın hikayesi nasıl gidiyor sizce? Hadi yorumlarda buluşalım...

Klasik...

Ne diyoruz?

Keyifli ve bol yorumlu okumalar tatlişlerim...

Mina sahilde kar yağışı eşliğinde yavaş adımlarla yürüyordu. Yürüyüş için yanından hızlıca geçen insanları tebessümle izliyordu. Bir bankın üzerinde oturup saatlerce denizi izlemek istiyordu. Ama zamanı yoktu. Fırından ekmek alıp eve gidecek ve kahvaltı hazırlayacaktı. Evdekiler henüz uyanmamıştı. Planı onlara mükellef bir sofra kurmak vardı. Fırına gittiğinde sıcak ekmeğin yarım saat sonra çıkacağını söylediklerinde kendini sahilde bulmuştu. Kendini o kadar huzurlu hissediyordu ki! Akşam ailesine kararından bahsettiğinde onların verdiği cesaret onu umutlandırmıştı. Başarabilirdi. Eğer isterse her şeyi başaracak kadar cesaretli hissediyordu kendini.

Tuna bütün gün girdiği toplantıların yorgunluğu ile kendini eve atmıştı. Burak dışarı çıkmaları konusunda baskı yapmıştı. Ama o istememişti. Eve girdiğinde lambaları yakmadı. Karanlıkta ezbere bildiği merdivenleri çıktı. Her zaman yaptığı gibi kendini sıcak suyun huzurlu kollarına teslim etti. Bütün gün yoğun olmasına rağmen aklında dört harflik tek bir kelime yankılanıp durdu.

"Mina" Onun hakkında her şeyi bilmek istiyordu. Kimdi Mina? Kaç yaşındaydı? Okuyor muydu? Ya da en önemli sorularından biri sevgilisi var mıydı? Tüm gün aklı onda kalmıştı. Şimdi suyun altında yine yüzü gözlerinin önündeydi. Onu görmek için koskoca bir gün daha beklemesi gerekecekti. Duştan çıktığında karanlıkta telefonun ışığını gördü. Baktığında arayan Burak'tı. Saçını kurularken sesi hoparlöre alıp işine devam etti.

"Beni aramışsın."

"Evet"

"Hayırdır?"

"Sana iki gündür ne oldu?""

"Ne olmuş bana?"

"Sanki başka bir Tuna ile zaman geçiriyorum gibi geliyor bana."

"Abartma"

"Oğlum bugün toplantıda sadece bedenin oradaydı. Kaç kere ayağına vurdum hatırlamıyorsun galiba."

"Biraz yorgunum."

"Bahaneye bak. Kırk derece ateşle toplantılara katıldığın zamanları biliyorum. Sen kime neyi anlatıyorsun? Sende başka bir hal var."

"Farkında değilim."

"Ulan böyle söyleyince daha çok işkilleniyorum."

"Bilmiyorum Burak. Bende bana ne olduğunu bilmiyorum."

"Gelmemi ister misin?"

"Yok. Yatacağım."

"Sana bir şey söyleyeceğim. Ama kızmak yok." Tuna'nın sessizliği biraz uzayınca

"Sana o sabah restorandaki kızı gördükten sonra bir şeyler oldu." Sessiz kalmaya devam etti.

"Ve duyduğuma göre o akşam yine aynı restoranda yemek yemişsin." Yine sessizlik. Devam etti Burak.

"Tahmin etmiştim." Sonunda

"Neyi?" Diyebilmişti.

"Sen o kızı kafaya takmışsın."

TESADÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin