27

1.9K 218 351
                                    

chaeyoung lisayla buluşmak için sözleştikleri cafeye erkenden gelip arkadaşını beklemeye başlamıştı. lisa dün akşam mesaj atmış,her zaman gittikleri cafede buluşmaları gerektiğini söylemişti.en sonunda bu konuşmayı yapacaklarını biliyordu. siyah saçlı kız neden jeon'un kendisinden hoşlandığını elbet soracaktı,ikisi de jungkook'a aşık olduklarını söyledikleri günden beri bu konu hakkında sadece ikisinin konuştuğu hiç olmamıştı.lisa kaçınacağı bir insan olmadığı için içi rahattı. onunla her şeyi konuşabilirdi ve birbirlerini anlarlardı.

hava bugün çok güzel olduğu için şirin cafenin bahçesinde güneşin onu rahatsız etmeyeceği bir yere oturmuştu. bu cafeyi dört arkadaş da çok seviyordu. sayısız anılara sahiplerdi ve bu cafede onları çok kez konuk etmişti. sahipleri genç bir çiftti. ders çalışmak için,hayattan kaçmak için,dertleşmek için ve daha birçok şey için buraya geliyor kapanana kadar oturuyorlardı.

hafif esen rüzgar sarı saçlarını havalandırıyor,kızı güzel bir ruh halinin içine çekiyordu. chaeyoung grubun en kırılganıydı. ilk kez adım attığı bir ortamda ne jennie gibi gözler üstünde olsun isterdi - ama olurlardı.- ne de lisa gibi eğlenceye anında adapte olabilirdi. önce bir köşede beklemeyi severdi. gözlem yapmaktan hoşlanırdı. yanına çok fazla erkek gelir,ona bir içki teklif ederlerdi ama chaeyoung genelde onları kibarca reddederdi.

kalp kırmayı hiç istemezdi.

çok absürt bir şekilde jeon'a tutulması ona komik geliyordu çünkü jungkook kalp kırmakta ustaydı. genç kızın kalbini defalarca kırmıştı. ona ilk aşık olan kendisiydi ama lisa söyleyene kadar arkadaşlarına açılacak cesareti bulamamıştı kendinde. şimdi bulsam da bir önemi yokmuş zaten diye düşünüyordu. jungkook'un kendisine ve lisa'ya davranışları arasındaki fark neyin ne olduğunu anlaması için yeterliydi.

lisa'ya hiç kızmamıştı bu durum yüzünden. öfkesini hak eden tek kişi maalesef aşık olduğu çocuktu. ama chaeyoung birine kin tutmaktan hoşlanmazdı. o kişi hayatına hiç girmemiş gibi davranmayı tercih ederdi. öyle bir yok sayardı ki karşısındaki insanı varlığından şüphe ettirirdi.

buluşma saatlerinin üstünden on dakika geçmişti. lisa ne gelmiş ne de bir mesaj atmıştı. geç kalmak huyu olsa da haber vermemek yapacağı bir şey değildi. minik çantasından telefonunu çıkarırken ona doğru yaklaşan bedenle duraksadı. duraksamak zorunda kaldı.

jeon jungkook tüm yakışıklılığıyla -hala onu yakışıklı bulduğu için kendine çok kızıyordu.- kendisine doğru yaklaşıyordu. o da mı lisayla buluşmaya gelmişti? hala ortalıkta olmayan arkadaşının amacı neydi? aklına saniyesinde bir sürü olumsuz düşünce hücum etmişti.

ya bir ilişkiye başlamaya karar verdilerse ve bana yüz yüze söylemek istiyorlarsa?

chaeyoung bu düşünceye daha fazla katlanamayarak ayaklandı. jungkookla aynı ortamda olmak istemiyordu. o saygısız bir çocuktu. her ne olursa olsun buraya gelmemesi gerekiyordu. yanındaki sandalyeye bıraktığı çantasını hızlıca alıp ayaklandı. burada onunla oturacak değildi.

yanından geçerken genç çocuk onu seri bir hamleyle yakaladı. chaeyoung en ufak temasta bile rahatsız hissetmişti. ''bırak.'' genç kız hiç olmadığı kadar hırçındı. jungkook buna şaşırıyordu ama hak ettiğini de biliyordu. ''konuşalım chaeyoung.''

star sprinkleWhere stories live. Discover now