✮Giriş

646 29 76
                                    


"Nefretin aşktan daha iyi bir hafızası vardır."

- Honoré de Balzac

•❅──────✧❅✦❅✧──────❅•

Yaz İstanbul'da bunaltıcı geçmiş, bir çok kişi kış mevsimini belki de büyük bir heyecanla bekliyordu. Yaz, ülke topraklarında ne kadar bunaltıcı geçerse geçsin bazı insanların yüreğindeki hasret kadar yakıcı olmuyordu.

Kimilerin yüreğinde kor izi bırakıyor,
kimilerin yüreği ise İstanbul gibi alevler içinde kalıyordu.

Güneşli günler geride kalırken İstanbul bu geceden itibaren kışa kavuşuyordu.

En azından umut ediyordu.

Boğaziçi manzarasına eşlik eden Beylerbeyi Sarayı bu gece onlar için önemli olan kişinin gelişini kutlamak için kalabalıktı. Tarihin toz yutmuş sayfalarında kimilerine zindan, kimilerine ise yasak aşk olan bu saray bu gece herkesi ağırlayan konaklama yeri olmuştu.

Bu gece Ataman Ailesi, Beylerbeyi Sarayı'nın sahibiydiler.

Kırmızı halılar, altın işlemeler, deniz ve gemi motifleriyle süslü duvarlar insanların oluşturduğu kahkaha silsilesinde bir cevher gibi parlıyorlardı. İş adamları, avukatlar, gazeteciler, her camiadan insanlar ve aile üyelerinden çeşit çeşit insan grupları sarayın odalarına dağılmış aralarında gece bitene kadar sohbet ediyorlardı.

"Şu sarayın güzelliğine bak! Nefesim kesildi resmen." Elinde şampanya bardağını sıkı sıkıya tutan gazeteci bir kadın yanındaki bir başka gazeteci arkadaşıyla çoktan çene çalmaya girişmişti. "Gerçekten muazzam. Sadece bir davet verebilmek için koskoca Beylerbeyi Sarayı'nı tutmak mı? Gösterişin de böylesi!" İki kadın da nutku tutulmuş bir şekilde etrafı incelerken az önceki kadın yeniden konuşmuştu.

"Ataman Ailesi hakkında sence de az şey bilinmiyor mu haber dünyasında? Ve buna rağmen Türkiye'nin en gözde ailesi ve şirketinin sahibiler." Diğer kadın içkisinden bir yudum alarak düşünmeye başladı. Ardından, "Bir strateji olabilir. Gözlerden uzak kendimize yakın mantığı belki?" Soruyu soran kadın hafifçe omuzlarının silkmesinin ardından, "Yine de bir kaç haber verseler fena olmaz. Biz de işimizi yapalım değil mi?"

İki kadın da küçük bir kıkırtı ile birbirlerine güldükten sonra içkiyi çok seven kadın bardağındaki alkolü bitirip yanından geçen garsondan yenisiyle değiştirdi. "Denk geldin mi bilmiyorum ama," Dedikten sonra bardağını eline alıp fısıldayarak konuşmaya başladı. "Bazı söylentiler var. Neymiş aslında Ataman Ailesi şirket görünümünün altından gizli işler de yürütüyormuş. Haberin var mı?" Diğer kadın başını iki yana salladı ama böyle söylentilere inanmayacak kadar profesyoneldi.

İşini riske atmaz, sağlam gazetecilik yapardı. "Bana kanıt lazım, canım. Söylentilerle vakit kaybedemem. Ayrıca bana pek mantıklı da gelmiyor sonuçta başarıları gözler önünde. Ataman ailesinin ismi bilindik iki kişisi var. Daha doğru bilindik abi-kardeş diyelim." Hatırlamak için biraz duraksadı ve ardından devam etti.

"Yanlış hatırlamıyorsam kardeşlerden büyük olan burada, Türkiye de ki şirketin başında. Diğer küçük olan kız kardeş ise yurt dışında ki şirketin başında. Gerçekten ikisi de ismini duyurmuş insanlar, hele küçük olan." Kadın başını iki yana salladı. "Kadın resmen yurt dışında el üstünde tutuluyor. Daha bir yeni haberini gördüm. Büyük bir marka onlara ortaklık teklifi götürmüş ve kim olduğunu hiç kimse bilmiyor. Toplu bir basın açıklaması olacakmış. Hayran olunası gerçekten. Genç yaşta bu kadar önemli işlere imza atmak... Kıskanmıyorum değil."

Diğer kadın da onaylarken, "Ya abisi?" Dedi. "Resmen ülkenin en iyi şirketleri arasına ilk üçü zorluyor. Biraz daha çabalasa ilk sıraya da oturacak gibi. Buradan biriyle ortaklık kursa yıkılır tüm haber siteleri! Adamın duruşu, sözleri, bakışları zaten herkesi alt eder. Haksız mıyım?" Az önceki kadın başını ağır ağır sallayıp, "Haklısın vallahi." Dedi.

"Umarım böyle devam ederler. Gerçi hiç pes edecek gibi durmuyorlar." İki kadın yeniden karşılıklı güldüklerinde salonda oluşan sesler gitgide kısılıyordu. Bir süre sonra herkes sustuğunda sarayın büyük merdivenlerinden bir adam inmeye başladı.

Herkesin bakışları yirmili yaşların ortasını çoktan geçmiş, otuza basamak basamak çıkan adamdaydı. Adamın siyah smokinin içinde biçimli ve tek bir kusuru bile olmayan yüzü saraydaki insanların yüzünde tek tek gezindi.

Yeşil gözleri memnuniyetle parladı.

"Değerli misafirler, geldiğiniz için teşekkürler!" Salonda bir alkış koparken genç adam elini kaldırıp oluşan sesi kesmek zorunda kaldı. "Bu gecenin amacı her ne kadar sizlerle yeniden buluşmak, görüşmek olsa da benim için bir önemi daha var."

Adam memnuniyetle gülümserken herkes onun kim olduğunu biliyordu.

Ataman Ailesinin Türkiye de ki sarsılmaz hakimiyetini ayakta tutan büyük kardeş, Meriç Ataman'ın ta kendisiydi.

"Değerli misafirler, izninizle." Elini az önce indiği merdivenlerin başına doğru uzatırken boş merdivene doğru gülümsedi. Yeşil gözlerine altın işlemeler yansırken, "Size taktim edeyim. Bu gece yalnız değilim. Kız kardeşim Sara Ataman bizlerle!"

Salonda ilkinden daha büyük bir alkış koparken merdivenlerin başında sarı saçları ve masmavi gözleriyle bir kadın belirdi. Alkışlar devam ederken genç adam bu sefer onları susturmadı. Alkışların asıl sahibini o da çok iyi biliyordu.

Genç kadın elbisesinin eteklerinden tutup yavaşça merdivenlerden inerken son kalan basamakları abisinin elinden tutarak inmişti. Genç kadın onu alkışlayan kalabalığa hafif bir gülümseme ile selam verirken yandan abisinin sert ve melodik sesini duydu. Ona döndüğünde abisi gülümsüyordu.

"Evine hoş geldin Sara Ataman." Dedi.

Genç kadın başını hafifçe eğerek abisine teşekkür etti.

"Evime hoş geldim Meriç Ataman."

Tüm mesele neydi?

Aşktan gücü vâr etmek miydi?

Yoksa vâr olan güçle aşkı mı hapsetmekti?

•❅──────✧❅✦❅✧──────❅•

Merhabaaaa!!!!!!

Çok heyecanlıyım çok heyecanlıyım asla yerimde duramıyorum!!!

Sonunda o gün geldi ve giriş bölümünü okudunuz, çok teşekkür ederim bunun için 🤍

Umarım beğenmişsinizdir ve sizin için ilk bölümü bekletmeden kısa bir süre sonra paylaşacağım.

Bunun için takipte kalın ve oy vermeyi unutmayın...

İG/ Ssadeceyazarr

KIRIK SAFİR Where stories live. Discover now