6

57 23 5
                                    

Jungkook şarkıyı dinlemek yerine heyecandan patlayacak kalbini dinginlemeye çalıştı. Deli gibi merak edip ortalığa bakıyordu. Sarışınını bulmak için bakmadığı yüz bırakmayacaktı.

Solistinkiyle beraber hemen arkasından bir ses duydu.

"Seni buldum ya."

Jungkook, arkasından bileğini tutmuş ve şarkıyı ona doğru söyleyen Jimin'i farketmişti. Şarkı sözünü devam ettirdi ve kısa boylu olana biraz daha yanaştı.

"Başka ne isterim?"

Jungkook kulağına doğru eğildi ve konuştu.

"Bugün buraya gelmezsin diye ödüm kopuyordu ve sonunda beni sen buldun."

Jimin gülümsemiş ve ellerini uzun olanın boynuna dolamıştı.

"Geleceğini biliyordum, bana bakışlarından ümitlenerek buraya seni görmeye geldim bende."

Jungkook utancından bir şey diyememiş ve heyecandan ne yapacağını şaşırmıştı. Jimin bunu farketmiş ve yanağına uzanıp küçük bir öpücük kondurmuştu.

Taehyung onları izleyip dolan gözlerini sildi şarkıyı söylemeye devam etti.

Jimin kollarını önünde bağlamış ve Jungkook ise arkasından belini tutmuş, şarkıya eşlik etmişlerdi.

Konser sonunda Jungkook Jimin'in belinden tutmuş ve kendine yaklaştırmıştı. Taehyung bile aralarındaki tensel temasın farkındaydı.

Onlara doğru giden ve o gün barda gördüğüne emin olduğu yakışıklı çocuğu görünce kolundan tutmuş, arkadaşının romantik anını bölmesini engellemişti.

"Hey yakışıklı, biraz ağır ol. Arkadaşın bugünlük benim arkadaşımla beraber."

Mint yeşili saçlarını hafif düzeltmiş ve dudaklarını aralamıştı. Bir şeyler diyecek gibiydi ama sonra vazgeçti.

"Adın neydi acaba?"

"Yoongi"

Taehyung kafasında adamdaki kusursuzlukları tartarken kendini de tanıtmış ve ortamı ısıtmıştı.

Bu çok yakışıklı bulduğu adamla arayı bulmuş ve konser alanından ayrılmışlardı.

Jungkook ve Jimin kendilerine öyle odaklıydılar ki onları hiç farketmediler bile.

"Eğer boşsan bugün benimle takılmak ister misin?"

Jimin sevimlice gülmüş ve büyük olanı onaylamıştı. Beraber Alaçatı'da ki Starbucks'a gitmiş ve kahve içip tatlı yemişlerdi.

İkisi de Busan'lıydı ve Jimin de İzmir'e 2 aylığına tatile gelmişti. Jungkook'tan sadece iki yaş küçüktü.

Jungkook onunla konuştukça kutsanıyor gibi hissetmişti.

"Nerede oturuyorsun peki? Seni Alaçatı'da sadece sahilde görmüştüm gece."

Jimin o geceyi hatırlayınca hafifça gülümsemiş ve kahvesinin pipetiyle oynamıştı.

"Benim evim Bornova, her gelmemde oradaki yazlığımda kalırım. O günde oradan yalnızca geçiyorduk."

Jungkook Bornova'ya hiç gitmemişti. Belkide gitseydi onu görürdü daha önce.

"Oraya hiç gitmedim geldiğimden beri, gitseydim daha çok görme fırsatım vardı seni."

Jimin ufakça gülmüş ve Jungkook'un elinde parmaklarını gezdirmişti.

"Şimdi tamda karşında duruyorum."

Jungkook sarışının flörtöz tavırlarından ve elinin üzerinde dolaşan parmak uçlarından donup kalmıştı. Tüyleri diken diken oluyor ve ensesinden aşağı ılık sular dökülüyor gibi hissediyordu.

Jungkook daha önce kimseden bu denli etkilenmediğine kalıbını basardı.

Sarışının parlatıcı sürülmüş dolgun dudaklarına bakarken derin bir nefes verdi.

"Tanrı'ya şükür ki buldun beni."

Tatlıları bitmiş ve bardakların dibinde kalan kahveler soğumuştu.

Oradan ayrılmış ve sahilde yürüyüşe çıkmıştılar.

Kumların üzerine oturmuş ve bir kaç deniz kabuğu toplamışlardı. Bu Jimin'in favorisi olduğundan Jungkook da artık favorilerine yeni bir şey eklemişti.

Jimin yıldızları çok seviyordu ve gökyüzünde gözüken iki yakın yıldıza kendi isimlerini verdiler.

Sahilde uzunca oturmuş ve derin sohbetlere dalmışlardı.

"Kaşındaki ve dudağındaki piercingler muhteşem duruyor."

Jungkook'un eli istemsizce dudak piercingine gitti. Jimin'in dudaklarına baktığını görünce sırıtmış ve piercingiyle oynamaya devam etmişti.

"Dudağındaki garip hissettiriyor mu peki sana?" diyip Jungkook'a biraz daha yaklaşmış ve piercingini incelemeye başlamıştı.

"Bilmem ki."

Jungkook gülümsemiş ve onu belinden tutup kendine iyice yaklaştırmıştı. Sarışının üst dudağını hiç vakit kaybetmeden kavradı.

Jimin anın şaşkınlığıyla ilkin duraksasa bile çok geçmeden Jungkook'un alt dudağını öpmüştü.

Jimin'in düşüncesindense piercingi ağzının içinde o kadar iyi hissettiriyordu ki öpücük kısa olanın şehvetlenmesiyle derinleşti.

Jungkook başlarda kibarca öperken küçüğün derinleşen öpüşlerinden sonra kendini frenlemeyi bıraktı. Sonunda nefes almak için istemeye istemeye birbirlerinden ayrıldılar.

Jimin bir kezde çenesinden ufakça öpmüş ve elini Jungkook'un yanağına çıkarmıştı. Alnını alnına yaslamış ve bu kez de yerleri değişmişlerdi.

Jungkook sarışının dolgun alt dudağını kapmış ve hafifçe dişlemişti. Sarışın buna nazaran kendini tutamayıp zevkten ufak bir inilti kaçırdı ağzından.

"Bana gidelim, hemen şimdi Bornova'ya gidelim."

Jungkook, küçük olanın ağzından kaçırdığı iniltiden beri kasıklarında oluşmaya başlayan ağrıyı göz ardı etti.

Elini küçük olanın tişörtünden içeri attı ve bel gamzesini okşamaya başladı.

Yanağından öpüp "Olur." diyebildi kısaca.

Dünyadaki hiçbir varlık Jimin'e hayır diyemezdi.

Yüzyüzeyken Konuşuruz 'JikookWhere stories live. Discover now