16. Bölüm

1.2K 83 9
                                    

Rüzgardan

Bu gün muratımın cenaze töreni vardı. İlk defa resmi üniformamı giymekten bu kadar nefret ediyordum. Giyinip dışarı çıktığımda ölüm timi beni bekliyordu. Cenaze arabası kışladaydı. O arabayı görmek istemiyordum. Alparslan en önümüzde, can bir elimi barbaros bir elimi tutmuş, mehmed ise arkamızda cenaze arabasına gidiyorduk. Muratımın tabutunu ölüm timi ve akif yarbay taşıyacaktı. Kendi timi görevde olduğu için maalesef törende bulunamayacaklardı. Hepimiz cenaze arabasına yerleştik ve şehitliğe doğru yola çıktık. Arkamda kardeşimin cansız bedeninin yattığını bilmek iğrenç bir duyguydu. Tüm yol boyunca yedi yaşında verdiğimiz sözü hatırladım. Ben ilk defa istklal marşını söylemek istemiyordum. Çocuk aklımla hiç bunu düşünmemiştim. Şehitliğe geldiğimizde bir çok asker ve ailesinin burda olduğunu gördüm. Zühal teyzeyi asla görmek istemiyordum. Ona oğlunu koruyamadığımın açıklamasını yapamazdım. Buna hazır değildim. İstem dışı bir adımımı geriye atmamla bir bedene çarptım. Ama kokusundan bunun alparslan olduğunu anladığım için herhangi bir harekette bulunmadım. Alparslanda bunun üzerine kollarını omzuma koyarak sarıldı. Bir süre kendimi toparlamayı bekledim. Orda asker olarak bulunacaktım ve ağlayamazdım. Kendimi biraz daha topladığımda başıma işaret verdim ve muratımın tabutunu sırtladık. Önde fotoğrafını taşıyan asker arkasında biz şehitliğe giriş yaptık. O sırada zühal teyzemin acı çığlığı yankılandı şehitlikte.

Z-" oğlum, muratım. Daha sana doyamamışken."

Bir anda tabuta sarıldı. Hepimiz durduk ve zühal teyzenin feryatlarını dinledik. Tabutu bıraktıktan sonra bana sarıldı.

Z-" rüzgar bir şey de. Birşey yap ölmemiştir benim oğlum. Sen ölmesine izin vermessin. Korumuşsundur onu. Bana cevap ver bişey de kızım"

Ne diyebilirdim ki. Koruyamamıştım oğlunu. Zühal teyzenin beni sarsması üzerine zor da olsa boğazımdaki yumruyu yok sayarak fısıltı şeklinde konuştum.

R-" koruyamadım zühal teyze. Özür dilerim. Hakkını helal et."

Daha başka ne diyebilirdim ki. Artık göz yaşlarım benden bağımsız akıyordu. Akif amcanında sessizce göz yaşlarını akıttığını duyabiliyordum. Zühal teyze beni bıraktı ve akif amcanın yanına gitti. Ona da bağırdı çağırdı. Ne kadar acıydı. Oğlunun cansız bedenini kızı ve kocası taşıyordu. Taşınan oğlunun cansız bedeniydi. Bir süre sonra muratın tabutunu indirmiştik. Gömülme işlemine başlarken, mezarının başına geçtim. Hazır ola geçip elimi alnıma dayadım ve gür sesimle bağıra bağıra istiklal marşını okumaya başladım. Benim başlamamla herkes hazır ola geçmişti. Zuhal teyze bile. İkinci kıtaya geldiğimde ölüm timide bağırarak bana eşlik ediyordu. Ölüm timiyle beraber kalan dokuz kıtayıda okumuştuk. Muratıma verdiğim sözü tutmuştum. Ağlamalarla geçen tören sonrasında kışlaya dönmüştük. Alparslandan izin alıp odama geçmiştim. Akif amcada zaten bir haftalık izin alıp zühal teyzeyle dönmüştü. Gözyaşlarımı artık tutamıyordum. Sırtımı duvara yasladım, dizlerimi karnıma çektim ve ağlamaya başladım. Bu gün sondu. Ağlamamın ve sızlamamın son günüydü. Yarın kardeşimin intikamının peşine düşecektim. Bir süre sonra kapı açıldı. Kimin girdiğine bakmak için kafamı kaldırmıştım. Alparslanı gördüğüm gibi ayağa kalkarken alparslan yanıma gelip buna engel oldu. Tam konuşucakken beni böldü ve konuşmaya başladı.

A-" şimdi değil rüzgar. Bu gün komutanın değil dert ortağınım. Sırtını duvara değil bana yaslaman için burdayım."

Buna ihtiyacım vardı. Hayır diyemezdim. Kafamı sallamamla beraber alprslan bacaklarını açtı ve beni bacaklarının arasına doğru çekti. Bir kolu belimi sararken bir kolu kafamı göğsüne yaslattırmıştı. Daha fazla kendimi tutamayarak ağlamaya başladım.

Alparslandan

Rüzgarla yerde oturuyorduk. Rüzgar benim bacaklarımın arasında, kafası göğsüme yaslıyken hıçkırarak ağlıyordu. Bir elim saçlarını okşamaya başlamıştı. Ne kadar süre böyle kaldık, ne kadar süre rüzgar ağladı bilmiyorum. Ama rüzgar ağlaya ağlaya uyuya kalmıştı koynumda. En ufak hareketimde uyanırdı biliyorum. Bu yüzden iki saate yakın bu şekilde durdum. İki saatin sonunda kapıdan ufak bir tıkırtı geldi ve fısıldayarak gel dedim. Kapı çok yavaş bir şekilde açıldı ve tim içeri girdi. Hiç biri konuşmadı. Uzun süre baktılar halimize. Rüzgarın içimizden birinin yanında bu kadar güçsüz gözüküceğini hiç birimiz tahmin etmiyorduk. Mehmed uzun süredir bu pozisyonda durduğumu fark ettiği için sessizce arkamda çöktü ve sırtını sırtıma yaslayarak beni rahatlattı. Bunu gören can ve barbarosta aramıza yerleşti ve dördümüzde sırt sırta verip oturduk. hiç birimiz rüzgar uyanmasın diye tek kelime etmiyorduk. Barbaros yavaşça oturduğu yerden kaltkı, üzerindeki parkayı çıkartarak yavaşça rüzgarın üstüne örttü. Ona gözlerimle teşekkür ettim. Oda karşı cevap verdiğinde eski yerine oturdu. Tim rüzgara karşı olan duygularımın farkındaydı. Bende uzun süre önce emin olmuştum. Seviyordum. Ama ne yeri ne de zamanıydı. Nişanlısının hain olduğunu yeni öğrenmişti, timini ve kardeşini yeni kaybetmişti. Ona bunu şuan söyliyemezdim. Bir süre sonra hepimiz uyuya kaldık.

6 saat sonra

Bir kamera sesiyle uyanmıştım. Akif yarbay odadaydı ve resmimizi çekmişti. Bir anda ayaklandığım için tüm tim uyanmıştı. Yarbayı gören timde ayaklandı ve hazır ola geçtik. Yarbay konuşmaya başladı.

A-" çocukalr rahat. Odalarınıza baktım ama hiç birinizi göremedim. Hepinizi yerde bulmayı beklemiyordum. Kaynaşmanıza sevindim. On dakika içerisinde toplantı odasında olun."

Dedi ve gitti. Hepimiz onunla beraber dağıldık ve hazırlanmaya gittik. On dakika sonra hepimiz topalntı odasındaydık. Yarbay olayı açıklamaya başladı.

A-" çocuklar iznimi iptal ettim çünkü dünkü baskınla alakalı bilgiler edindik. Planı ridvan kurmuş. Uzun zamandır aranan bir terör lideri. Yerini tespit ettik. Bu gece operasyona çıkıyosunuz ve alıyorsunuz."

Rüzgarın elleri dizlernin üzerinde yumruk olmuştu. Elimi yumruk olan elinin üzerine kapattım ve sıktım. Barbarosta elini rüzgarın dizine koyup okşamıştı. Bu operasyon çok önemliydi. Başarısız olmak gibi bir ihtimalimiz yoktu. Yarbay kordinatları vererek plan yapmamız için çıkmıştı. Bizde ekranda kordinatlara bakıyorduk. Kafamda bir plan oluşmuştu ve anlatmaya başladım.

A-" konum düz bir ova. Mayına ve pusuya çok müsait ama keskin nişancının yerleşmesi çok zor. Barakanın arkası dağa baktığı için arkadan kaçmaları çok zor olur. Bu yüzden ön taraftan saldırıcaz. Anlaşılmayan veya birşey eklemek istiyen var mı.

C-" komutanım, arazi çok düz. İkiyüz metre bile yaklaşamadan kesinlikle görülürüz. Adam kaçar."

A-" başka bir planın var mı?"

Can sustmuştu. Bir süre sonra rüzgar konuşmaya başladı.

R-" benim var. Ben tek başıma barakanın arkasındaki dağda mevzi alıcam. Sizde benim mevzi alacağım dağdan iniceksiniz. Arkası dağlık olduğu için tüm piçlerini barakanın önüne yığmıştır. Sessiz bir şekilde önce nöbetçileri halledicez. Genelde baskın yapıcağımız saatte kampın yarısından fazlası uyuyor oluyor. Nöbetçiler halletikten sonra barakanın etrafına patlayıcı döşememiz gerekiyor ne olur ne olmaz diye. Karakol baskınını yeni yaptılar. Olası bir operasyona hazır bekliyor olabilirler. Bombalar döşendikten sonra dışarıdan çatışma başlatıcaksınız. Bende konumlandığım yerden size yardımcı olucam. Hem beni bulamicaklar hemde arkadan kaçmaya çalışan olursa direkt benim kucağıma düşücekler."

Planı çok mantıklıydı. Timle ortak karar alarak bu plana onay vermiştik. Hepimiz toplantı odasından çıkıp dinlenmek için odalarımıza geçtik. 4 saat sonra operasyona çıkacaktık.

Vatan EvlatlarıWhere stories live. Discover now