16.Bölüm

291 18 5
                                    

Emir yine ve her zamanki gibi ders çalışırken ben yatağa yüz üstü uzanmış önümde ki deftere bir şeyler karalıyordum. Bir resim yapmaya özenmediğim kalmıştı! Ama bugün bir sürü renkli boyanın içinde deli gibi tuvalı boyayan, yani onlarin ki deli gibi boyamak değildi tabii ki ama ben öyle yorumlamıştım, insanları görünce ne kadar eğlenceli olduğunu düşünmüştüm. Şuan ise çizim yapmaya çalışıyordum ama tam bir fiyaskoydu. Acaba Emir'in böyle yetenekleri var mıydı? Sağ dirseğimi yatağa yaslayıp vücudumun ağırlığını vererek Emir'in çalışma masasına doğru döndüm. Kalemin ucunu dişlerim arasındayken Emir'i çizip çizemeyeceğimi düşündüm sonra içimden bu düşünceye güldüm. Çöp adam bile çizemiyordum.

"Emir" dediğimde bana bakmasını bekledim ama bakmadı. "Emir" diyerek sesimi yükselttiğimde sıçradı. Gerçekten bazen çok dalıyordu. "Efendim" diyerek bana doğru döndüğünde 'Hayırdır?' der gibi göz kırpmıştı. "Çizim yeteneğin var mı?" diye sordum.

Gözleri dişlerimin arasında ki kaleme ve karaladığım kağıda iliştiğinde aceleyle kağıdı ters çevirdim. İğrenç çizimlerime maruz kalsın istemiyordum. "Yani" dedi elinde ki kalemi bırakıp yanıma geldi ve yatağa oturdu. "İyi resim yaptığımı söylerler" dediğinde ve kağıda uzandığında iki elimi kağıda kapattım. "Kendimi rezil edemem" diye sızlandığımda gülerek "Merak ettim ama" dedi.

"Çöp adam bile çizemiyorum...Saçma bir hevesti sadece" diyerek başımı kağıt ile arasına eğdiğimde dudakları yukarıya kıvrıldı ve benim içim gitti.

Beni tam şuan öpebilir miydi? "Benim de sesim kötü" dediğinde tam istediğim gibi yüzünü yüzüme yaklaştırmıştı, nefesi nefesime karışıyordu ama öpmüyordu.

"Bir şarkı sözü var biliyor musun?" dediğimde "Neymiş?" dedi. "İçinden geliyorsa," dedim iç çekerek "Tutup öpsene beni" diye devam ettiğimde genişçe gülümsedi ve "İçinden geliyorsa eğer" dedi ve sağ elini kaldırıp aramıza giren birkaç tutam saçımı geriye itti. "Sen öp"

Madem öyleydi yapacak bir şey yoktu. Elimi ensesine atarak dudaklarımızı birleştirdiğimde bunun sadece öpüşmekle sınırlı kalmayacağını anlamış bulunmaktaydım ya da öyle umut etmiştim.

Dudakları dudaklarımdan koptuğunda gözlerime baktı. "Hilal" dedi, nefes alır gibi. "Seni çok özlüyorum...Yanımda olamadığın her saniye hemde"

"Hıhı" dedim inanmazcasına. Çünkü kendisi geliyor, duş alıyor ve direkt masa başına geçiyordu. Bu nasıl özlemekti? "Kesin..." dediğimde kaşlarını çattı. "O ne demek?"

"Hiç öyle değilsin demek...Sınavlar başladığından beri yanıma bile yaklaşmıyorsun, hep tek uyuyorum" dedim çocuksu bir edayla.

"Özür dilerim" dedi ciddiyetle. "Gerçekten özür dilerim" dediğinde "Bu kadar da ciddiye alma...Anlıyorum ben sınavların senin için önemli" dedim

"Hiçbir şey" dedi dudakları dudaklarıma değdi. "Senden önemli değil"

"Ama madem öyle" deyip elleri üzerimde ki tişörtün eteklerine gitti.

"Telafi edelim" tişört üzerimden ayrıldığında dudakları boynumu buldu. Üzerimdeki her bir parça yeri boyladığında tenime değen elleri nefesimi kesiyordu. "Sevgilim" dediğinde nefesini kulağımda hissettim.

"Seni çok seviyorum" dediğinde hızla inip kalkan göğsüm ile gözlerine baktım. "Bende seni çok seviyorum" dediğimde gözlerim üzerinde gezindi. O neden hala giyinikti? Ellerim tişörtünün eteklerinden sıkıca tutarken "Soyunur musun artık?" dediğim için evdeki herkesin duyduğuna emin olduğum bir kahkaha atmıştı.

Müzik KutusuWhere stories live. Discover now