Ayna

18.3K 749 481
                                    

►Hikayelere olan ilginiz için çok teşekkür ederim. Şimdiden 2.3K ile 2. sıraya yerleştik. :) Bu arada bana Facebook'tan da ulaşabilirsiniz. Profilimde var linki. :) Keyifli okumalar..


Aynaların bedenimizi yansıttığı gibi bedensiz varlıkları da yansıtabilme gibi bir yeteneği var derler. John yeni taşındığı evde tuhaf şeyler yaşar ve hep daha kötüsüne hazır olmak zorundadır.


Yeni taşındığımız yazlık evin yatak odasında, çok eski hatta antika sayılabilecek aynanın tam karşısındaki yatakta oturuyordum. Bu eve ilk yerleştiğimizde tavan arasında bulduğumuz bu aynadan annem bir hayli etkilenmişti. Ama onların yatak odasında zaten bir ayna olduğundan dolayı benim odama koymaya karar vermiştik.


Değişimden nefret ediyordum ve bu evde geçirdiğim her yeni gün bana bir şeylerin yanlış gittiğini hatırlatmaktan vazgeçmiyordu. Tek yaptığım yatmaktı. Yatıp uyuyup dayanılmaz oluncaya kadar aynaya bakmak... Ama artık bundan daha fazlasını yapamayacağının bilincindeydim.


Bu yüzden yatağımdan kalktım ve akşam yemeği için aşağıya indim. Elektriklerin böyle ıssız bir yer için kesik olması normaldi fakat bundan hiç hoşlanmamıştım. Ailemin tarafından her şey harikaydı, mum ışığında yemek yememizin bile eğlenceli olduğunu düşünüyorlardı.


O gece daha sonra biraz etrafı keşfetmeye karar verdim. Arka bahçemizde küçük su dolu bir kuyu vardı. İlk başta gökyüzündeki yıldızlarla bezeli ay'ın yansımasının suya düşüşünü izledim. Daha sonra uzun bir sopa alarak küçük küçük dalgalanmalar yaptım. Bu sırada uzaktan gelen kötü niyetli hayvanların seslerini duyabiliyordum.


Hava biraz daha soğumaya başladığından dolayı geri dönmek için başımı çevirmek üzereyken suda bir hareketlenme fark ettim. Muhtemelen kurbağa diye düşünürken tekrar dikkatlice baktım. İlk bakışta görülecek bir şey yoktu. Sonra hala elimde tuttuğum sopayı biri yavaşça çektiğinde aşağı doğru düşmeye başladı fakat kuyuda herhangi bir ses duyulmamıştı. Hızla kuyudan uzaklaşırken bir yandan da çığlık atıyordum.


"John iyi misin ? Bembeyaz görünüyorsun!" Annem bahçe kapısından girdiğimde telaşla neler olduğunu sordu.

"Bir şey olmadı, sadece düşüyordum. Yorgunum, uyumak istiyorum." derken odama doğru gitmeye başlamıştım. Kapıyı açtığım sırada beni karşılayan bir diğer korkunç şeyse yağmurdu. Yakın zamanda biteceğe benzemiyordu ve ben yağmurlu gecelerde asla uyuyamazdım.


Saatlerce yatakta gözlerim açık, tavana bakarken yine aklıma kuyuda olanlar geldi. İşte o zaman odamda yalnız olmadığımı hissettim. Yataktan doğrularak yarı uykulu bir şekilde etrafıma baktım.

Gözlerim aynaya ulaştığında bir süre bekledim. Soluk ay ışığı penceremden yansıyıp odamı aydınlatırken aynadaki görüntüm beni rahatsız ediyordu.


O anda aynada görünen bir başka şeyde arkamı yasladığım duvarın üstündeki çerçeveydi. Daha önce bu çerçeveyi hiç fark etmemiştim bu yüzden panikle arkamı döndüm fakat birden kayboldu. Tekrar aynaya baktığımda bir kez daha çerçeveyi gördüm. Çerçevenin içinde küçük bir çocuğun kuyuya düşerken çekilen bir fotoğrafı vardı.


O geceden hatırladığım son şey bu.


Sabah yüzüme vuran güneşin ışığıyla uyandım. Sersem gibiydim. Dün geceki resmi hatırlar hatırlamaz hızlı bir şekilde aynaya baktığımda duvar bu kez bomboştu. Sadece bir rüya olduğunu varsayarak yüzümü yıkayıp aşağıya kahvaltı için indim. Merdivenlerin yarısındayken annemin ve babamın sessiz konuşmalarını duymuştum.


"Bu evin eski sahipleri, çocuğu kuyudan düştüğü için taşınmışlar. Kuyuyu bir an önce kapatmamız gerek." Babam bunları dediği anda şok olmuş bir şekilde odama çıktım. Artık buraya dayanacak bir saniye tahammülüm bile yoktu. Evin ruhsuz haliyle, geçmişiyle, gıcırdayan tahtalarıyla, yaşanacak hiçbir şeyi kalmamıştı.


Gece tekrar üstüme karabasan gibi çöktüğünde gözlerimi kırpmadan uzun süre aynadaki yansımama baktım. Dayanılmaz bir hal alınca uyuyabilmek için elime kitabımı alıp sayfayı açtığım sırada küçük bir çocuğun sesi kulağıma fısıldadı. Bu gerçek miydi ? Kesinlikle mantıklı bir açıklama bulamıyordum.

Yatağımdan kalktım ve kitabı aynaya doğru fırlattım. "Artık dayanamıyorum! Kim var orada ?" dediğimde kapım açıldı ve annem içeri girdi.


"John, neler oluyor burada ? Niye bağırıyorsun ?"

"Seni uyandırdığım için özür dilerim anne. Sende bazı sesler duydun mu ?"

"Evet, borular ses çıkartıyor. Biliyorsun burası eski bir ev." dediğinde başımı sallayarak artık gidebileceğini söyledim.


Tekrar yatağıma yattığımda kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Gözlerim yorulmaya başlarken uykuya dalacağım sırada aynada bir şey yakaladım. Odamın yansıması aynada gözüküyordu fakat bütün eşyalar farklıydı. Kesik nefesler alıp gözlerimi aynadan ayırmadan izlemeye devam ediyordum.

Uzun elbiseli bir kadın kapıdan odaya süzüldü ve yatakta yatan bir çocuğa yaklaşarak ellerini boğazına götürdü. O sırada boğulan çocuğun çerçevedekiyle aynı olduğunu fark ettim. Çocuk ölene kadar onu boğmaya devam etti. Artık ölmüştü...


Korkuyla çığlık attığımda kadın başını bu kez bana doğru çevirdi. Gözleri ardına kadar açık, korku dolu bakışlarla tam gözlerimin içine bakıyordu. Panikle yere düştüğümde son duyduğum ses kapımın gıcırtısıydı.


Gözlerimi tekrar yatak odamda açtığımda derin bir nefes alarak rahatladım. Sadece korkunç bir kabustu. Ayağa kalkıp aynaya doğru döndüğümde gördüklerim ellerimi terletmeye başlarken, dizlerimi zayıf hissediyordum. Yerde yüz üstü yatıyor ve ailem başımda ağlıyordu. Yüzümse... hiç olmadığı kadar beyaz ve solgundu.


Önce sadece ben ve ailem vardı aynadaki yansımamda. Sonra sesler eklendi onlara. Bir çocuğun kahkahalarını işitmeye başladım. Ama toprağın üstünden gelmiyordu bu sesler. Toprağın alrından, ölülerden geliyordu. Şimdi aynada sadece ben ve o vardık.

Gülümseyerek kulağıma "Artık kuyuyu kapatmalarına gerek yok! " diye fısıldadı ve uzaklaştı.

Sonra görüntüler ve sesler sonsuza dek kayboldu...

Kısa Korku Hikayeleri '2'Where stories live. Discover now