11

487 414 172
                                    

Multimedya: Amanda

Haftalar geçti, Emily hastaneden çıktı ve sağlıklıydı. Hala şaşkındım, Jane ve Emily kardeşti. Sert bir tepki vermek istemedim ne de olsa bu Jane'in hayatı idi. Ben nasıl hissediyorum bilmiyorum. Kabuslar devam ediyor ve ölüme git gide yaklaştığımın farkındayım. Bu dünyadaki son günlerim olabilirdi. Bunun stresi ve polemiği beni germeye yetiyordu. Telefonuma gelen mesajla yatağımdan doğrulup telefona baktım.

Emily

Babam bu akşam yemek yiyelim, diyor. Sen de gelir misin?

Tanışma yemeği gibi bir olaydı bu. Babasıyla tanışacaktım ve nasıl davranacağımı bilmiyordum. Of, neden bunlar hep benim başıma geliyor? Kabul etmek dışında bir seçeneğim yok gibi gözüküyordu. Hem şu an kaçmak mantıksızdı. Jane de benim yerimde olsa tanışmayı seçerdi, yani umarım.

Tamam

Dedim ve beklemeye başladım. Çok geçmeden geri cevap gelmişti.

Emily

Tamam ben sana adresi gönderirim. Akşam 6 gibi buluşuyoruz o zaman.

Tamam

Telefonu kapatıp komodinin üstüne geri koydum. Tüm gün yataktan çıkmamayı planlıyordum ama akşam Jane'in babası ile yemeğim vardı. Belki Jane'in kazasıyla ilgili birkaç bilgi edinebilirdim. Saçmaydı belki ama bilmiyorum aklımda şu sıralar o kaza da vardı, araştırmak istiyordum ve bu yüzden herkes ile konuşmak istiyordum. Kapı çalınca yatağımdan söve söve kalktım. Kim gelmişti ki? Kapıyı açtığımda Liam'ı gördüm.

"Hoş geldin!" dedim. Uzun zamandır onunla oturup konuşmamıştım ve bu onu özlememe neden oldu. Ne kadar bugün hiçbir şey yapmak istemesem de Liam'a ayıracak vaktim vardı.

"Hoş buldum." dedi, gülümsedi ve salona geçti.

"Bayadır görüşemiyoruz." dedim koltuğa otururken.

"Manita yaptın beni unuttun." dedi gülümseyerek.

"Unutmak değil de..." devamına ne diyeceğimi bilemedim.

"Değil de, ne?"

"Ay, geçelim bunu. Hangi rüzgar attı?"

"Emily rüzgarları..." dedi gülerek.

"Dur, yiyecek bir şeyler hazırlıyorum. Ben gelene kadar sakın anlatma!"

"Tüh ya, duvarları bekleteceğiz şimdi." Gülerek mutfağa geçtim. Kahvaltı yapmamıştım.

"Tost ister misin?" diye bağırdım mutfaktan.

"Aç değilim, kendine hazırla."

"İçecek bir şey ister misin?"

"Kola."

"Cips de yer misin?"

"Yerim." dedi ve mutfağa damladı bir anda. Kendime tost hazırlıyordum.

"Cips nerede?" diye sordu etrafa bakarak.

"Şurada." diyerek yan tarafımdaki abur cubur çekmecesini açtım.

"Kızım bunlar ne?" Bir sürü çikolata, bir sürü cips, bisküvi ve çeşit çeşit abur cubur vardı. "Ne bu, zombi saldırısına karşı hazırlık mı?"

"Reglim ağır geçiyor." Aslında bu tamamen bir bahaneydi. Abur cubur benim yaşama sebebimdi. Eğer evlenebilseydim bir çikolata ile evlenirdim. Ama o zaman çikolata mı doğuracaktım? Aman, neyse işte. Çok seviyorum kısacası.

KATİL MAKTUL |tamamlandıWhere stories live. Discover now