Bölüm 13: Hastane

26 4 11
                                    

Zira ben çok ağladım, tek bir gözyaşı dökmeden.
~Özdemir Asaf~

Şu hastane duvarları bence çoğu yerden daha fazla tanıdı insanları. Çünkü bu koridorlarda kimi zaman biri için kahroluş göz yaşları döküldü, kimi zaman sevinç aktı gözlerinden. Aşklar kavuştu, sevenler ayrıldı. Asla aynı ortama girmeyecek insanlar beraber sevindi ve ağladı. İnsanlığın belkide en az kötü halini gördü bu duvarlar. Hatta o an hepsi birer yarım çocuktu. Hastaneler insanların hep hem iyi hem kötü tarafını görür. Benim hariç...

Hayatımda sadece 4 kere hastaneye gittim. Birinde annem, birinde halamlar birinde ise babam, biri de Yakut Bey için.

Hastanelerde hep ben bir yarımı kaybettim. O kadar çok yarımı kaybettim ki artık kalbim eksi konumda. Ve ben bu sefer Yakut Bey için atıyorum bütün o adımları. Ve bu bir ilkti. İlk defa hastaneye geldiğimde biri ölmemişti! Yakut Bey yaşıyordu ve bu beni sevindiriyordu.

"Burası" dedi doktor bir kapının önündeyken. "İkiniz de girebilirsiniz. Yalnız hastayı çok yormayın." İkimizde cevap vermeden hemen odaya girdik. İçerisi beyazdı neredeyse her şeyi beyaz olmayan tek şey Yakut Bey'in saçlarıydı. Bembeyaz odanın ortasında ki kömür gibiydi. Başı cama dönüktü, dışarıyı izliyordu. Tam benim sesleneceğim sırada Ozan kulağıma fısıldadı.

"Benim çıkmam lazım ama birazdan gelirim. Hadi size de fırsat olsun. Ama çok yorma adamı ha." Sert bir bakış attım. Umursamadı ve odadan çıktı. Gücümü topladım. Tam konuşacakken bu kez Yakut Bey konuştu.

"Nehir Hanım iyi mi? Umarım o adam ona zarar vermemiştir. Yoksa o adamın benden çekeceği var." Beni hemşire sanmıştı ve bana direk beni sordu. Kalbim hızla atmaya başladı.

"Ben iyiyim Yakut Bey." Yakut Bey yavaşça kafasını bana çevirdi. Size yemin ederim ki bom boş bakıyordu gözleri ta ki benim gözlerime bakana kadar. Birden sanki bir ışık hüzmesi inmiş gibi parladı ve hafiften doldu gözleri. Doğrulmaya çalıştı ama acı dolu bir inleme ile geri kısmen yatan pozisyona döndü. "Yakut Bey! Sakın kıpırdamayın."

"Bu sen yanımdayken imkansız." Hafifçe gülümsedi sonra geri ciddiyete dönüp beni süzdü.

"O lanet adam mı seni bu hâle getirdi yoksa!"

"Adam bana dokunmadı bile. Hem ne hali? " Rahatladı ve bana gülerek hemen onun yanında duran aynayı gösterdi. Aynanın dibine gidip kendime baktım ve... Yakut Bey'e hak verdim. Gözümde ki rimel hafif akmış, dudağımda ki ruj biraz yana taşmış ve gözüm ile göz altlarım kıpkırmızıydı. Saçlarım hafif dağılmıştı.

"Hadi be!" dedim seslice Yakut Bey beni kolumdan tutup çekti. Yattığı yataktaki boş yere oturdum. Ve yanda ki ıslak mendille yüzümü silmeye başladı.

"Merak etme bu halinle bile mükemmelsin." İlk önce dudağımı sonra göz altlarını sildi. Sonra bana bakıp yine pisçe sırıttı. "Şuan seni kısmen yatağa atmış oldum. Ama ben bunu benim evimde hayal etmiştim. Neyse bir dahakine." Ona da sertçe bir bakış attım ama o kahkaha atınca yeniden yumuşadım.

"Dua et senin için o kadar endişelendim ki şuan sana kızamıyorum."

"Sen benim için endişelendin mi?" Bakışlarımı kaçırıp kafamı salladım. Evet lanet olsun ki endişelendim. Ve evet Ozan gelmeden önce neredeyse kendimi yoldum!

"Nehir... O zaman kendini hırpalayan sensin." Yine başımı salladım. Tam kalkmaya yeltenicekken Yakut Bey beni belimden tuttu ve bana sarıldı. Ben yapmadım yine ama o yaptı. "Özür dilerim seni üzmek istemedim." Saçlarımı kokladı sonra ayrılıp elimi tutup dudağına götürdü. Uzun bir öpücük kondurdu. Ve göğsümde ki kanlı yere elini koydu. "Kalbin kanıyor ama sen yaşıyorsun Nehir." Sonra alnını alnıma dayadı tam bir şey diyekken oda bir anda kapı çalındı.

"Yakut Ab- Hassiktir gene mi böldüm yaaaaaaa!" Ozan Bey abartılı bir şekilde dudak büzdü.

"Ne bölmesi lan!"dedi Yakut Bey bir anda. Ozan Bey sırıttı

"He doğru ben oturayım siz devam edin." Ayağa kalkıp ve Ozan Bey'e baktım.

"Ozan Bey abartmayın isterseniz."

"Abartma mı?! Ulan ben gelmesem Yakut seni nehirden su içer gibi sömürecekti be! AA abartmaymış. Abartırım!"

"Ben bunu döverim bir gün ama ne zaman onu bilmiyorum." dedi Yakut Bey arkasından.

"Hele bir döv valla levye ile vururum müstehcen yerine. Sonra Nehir'den çocuğu olmayınca ağlarsın!" Gözlerimi devirdim.

"Sen benim için endişelenmemişsin belli." dedi Yakut Bey trip atarak.

Ozan Bey hafiften yumuşadı. Ve telefonunu aldı, bir açıp Yakut Bey'e doğru götürdü ve bir video açtı. "Nehir sende gel." Yanlarına gidip videoya baktım.

Yakut Bey'i vuran adam yerde baygın yatıyordu yüzü kan revan içindeydi. Normalde bu tür şeylerden çok zevk almam ama bu aşırı zevkliydi. Video bitti sonra Ozan Bey, Yakut Bey'e döndü. "Biri benim abime karışacak bende öylece oturacam." Sonra ikisi bir birine sıkıca sarıldı. Yakut Bey kendini uzaklaştırıp Ozan Bey'e baktı.

"Ne demiştik birimiz dayak yerse diğerimiz dayak atacaktı."

"Ama sen kurşun yedin o yüzden benimde kurşun atmam lazımdı." Yakut Bey kıkırdadı. Ve biraz Ozan Bey'e baktı. "Çok çabuk büyüdün lan."

Ozan Bey de gülümseyerek başını salladı. Dedim ki Nehir al sana fırsat hemen telefonu çıkarıp fotoğraf çektim. Ozan Bey bana döndü şaşkınlıkla.

"O neydi?"

"Hep sen mi benimle dalga geçiceksin al buda seninle Yakut Bey'in düğününün davetiyesinin üstüne bastıracağım fotoğraf olsun!"

"Biz zaten nişanlıyız demi Yakut?" Yakut Bey, Ozanı itti.

"Ozan saçmalama ben gay değilim."

"Ha sanki ben gayim! Bizde şaka yapıyoruz herhalde." Sonra bana döndü. "Bu arada Nehir düğünümüze bekleriz sen de Yakut'un beni gelin odasında aldattığı kişi olursun." Kendi kendine güldü. Ve ben yine göz devirdim.

"Ne kadar çalışamayacağım?" dedi Yakut Bey merakla.

"Yaklaşık 1 hafta kadar ama yarın taburcu olabilirmişsin." dedi Ozan ciddiyetle.

"O zaman Zehra'yi tek başına araştırmalısın Nehir."

"Hayır!"
"Hayır!"

Ozan Bey ile aynı anda demiştim bunu. Sonra devam ettirdim. "Bence çok yorulmadığın sürece gelebilirsin Yakut Bey."

"Benim yanında mı olmamı istiyorsun?"

"Evet." dedi hiç düşünmeden onu yanımda istiyordum. Çünkü sadece o yanımdayken Nehir olmaya biraz uzaktım. Birazcık da olsa ben Nehir değildim onun yanında Yakamoz Savcısıydım ve bu beni iyi hissettiriyordu.

"O zaman geliceğim. Kim ne derse desin sikimde değil." Hafifçe gülümsedim. Ozan Bey bana baktı.

"Nehir acaba biraz dışarıda bekliyebilir misin? Özel bir şey konuşmamız lazım da."

"Tabi ki." Dedim ve hemen dışarı çıktım. Oradaki koltuklardan birine oturdum ve arkama yaslandım. Ve Yakut Bey'in sözünü düşündüm.

Ve evet gelirdi. Biliyorum ne olursa olsun ben ne yaparsam yapayım o gelirdi. Çantamdan bir kaset alıp açtım.

"KASET NO: 228
TARİH: 18 Aralık 2032
SAAT: 20.46
Beni özledin mi ben? Evet ne zamandır kaset doldurmuyorum çünkü çok ihtiyaç duymadım. Ama bugün Yakut Bey vuruldu ama yaşıyor. İlk defa bir hastaneye geldin ve kayıp vermedin ama dur pardon verdin Nehir. Verdiğin kayıp sensin. Yeniden kendini kaybediyorsun. O siyah silüet belki sana gerçeği bulduracak ama hayır istemiyorsun. Bende istemiyorum ama şuan konumuz sensin Nehir Gümüşyay. Sen tam bir korkaksın."

Ve kaseti kapattım. Ve haklıyım ben tam bir korkağım...




SELAMMMMM! Nasıl gidiyor? Bölümü sevdiniz mi? Bu arada diğer bölümlerin birinde Tarihi yanlış yazmışım kafanız karışmasın. Bölüm hakkında görüş ve ya diğer bölümler hakkında ki tahminlerinizi alayım. Oy ve yorum atarsanız beni çok mutlu edersiniz! Sizi seviyorum<333

Kelime Sayısı: 1092 kelime

İntiharWhere stories live. Discover now