࣪𖤐 Kiss 🤭

269 28 11
                                    

İş yerine gittiğimde Haru içeri girdi. Ardından yine her zamanki yerine oturdu. Ona her zamanki kahvesini götürdüm. Her şey her zamanki gibiydi ama bu sıradan an için canımı vermeye hazırdım.

Müşterilerin kahvelerini hazırlarken, göz göze gelmemiz, bana olan gülümsemesi yada iltifatları.. her şeyiyle beni kendine bağlayan bu adam nasıl olur da mektupların yazarı olabilirdi?

Kahvesi bittiğinde masasından kalkıp yanıma geldi.

Haru: Y/N beraber dışarı çıkalım mı? İş çıkış saatinde?

Bu soru mu salak herif, tabii ki çıkalım.

Y/N: T-tabii, çok mutlu olurum Haru.

Haru: Tamamdır o zaman, iş çıkışında seni almaya geleceğim.

Samimi ve içtenlikle gülümsüyordu, Ren cidden nasıl şüphe edebilmişti? İliklerime kadar ısıtıp, huzur veren adam nasıl olur da mektupları yazan kişi olabilirdi? Onun yanında hissettiğim güveni başkası sağlayabilir miydi?

Y/N: Tamam, 21:00'da gel o zaman.

Haru: Bir saniye bile geç kalmayacağım.

Kahvesinin parasını uzattı ve çıktı. Akşama kadar saniyeleri saydım. Zaman bir türlü geçmiyordu. Onu hemen görmek, hemen vakit geçirme istediğim doruk noktadaydı.

En sonunda mesaim bittiğinde hızlıca arka tarafa gittim ve üstümde ki üniformayı çıkardım. Günlük kıyafetlerimi giyindim ve telefonumu dolabımdan aldım. Saat 20:53'ü gösterirken mutfak kısmına gittim.

Y/N: Çok heyecanlıyım! Nereye gideceğiz, yada ne yapacağız? Kalbim yerinden çıkacak gibi!

Ren: "Hadi bana gidelim" yada "bir manzara biliyorum çok güzel" diyecek olursa kesinlikle gitme. Zaten ondan şüphe ediyorum, bir d-

Kapıdaki zil çaldı, içeri biri girdi demek oluyordu. Hızlıca içeri koşarken Ren'e gülümsedim.

Y/N: Bir şey olmaz!

Mutfaktan çıktım, ve Haru'nun karşısındaydım.

Haru: Hadi gidelim.

Beraber arabasında bindik. Arabayı sürmeye başladı, nereye gittiğimizi merak ediyordum.

Y/N: Nereye gidiyoruz?

Haru: Bir şey yapmaya, gideceğimiz yerden hoşlanır mısın bilmiyorum ama eminim ki çok güzel olacak.

Y/N: Ne yapmaya ve nereye?

Haru: Söylersem sürprizi kaçar.

Zorlasam da söylemek gibi bir niyeti yoktu. Yolda dakikaları sayıyordum. Kıyafetleri normaldi, çok da özel bir yere gitmiyorduk belli ki. Ren zaten içime şüphe düşürmüştü. Ona canlı konum attım. Bu sayede yerimi takip edebilirdi. Düşünceler arasında boğulurken, gelmiştik. Arabayı park etti ve indik.

Y/N: Çocuk gibi lunaparka mı geldik?

Haru: Hadi ama bunun çocuklukla alakası yok, yani varsa da biraz var.

Lunaparka girdik, oyuncaklara bindik, lunapark da olsa beraber zaman geçirmek çok boştu.

En sonunda, beni dönme dolaba binmek konusunda zorladı. Kabinde iki kişiydik, kabin küçük olsa da dönme dolap da büyüktü.

Y/N: Dönme dolaplar çok sıkıcı.

Haru: Bunun özel olabileceğini düşünmüştüm..

Y/N: Hayır, zaten çok özel, tek sorun dönme dolaplar çok yavaş ve diğerleri gibi heyecanlı değil.

Haru: Evet güzel yanı da bu, tam olarak yavaş olması gerekiyor.

Y/N: Ne için?

Bir süre yanıt vermedi, zirveye çok az kalmıştı.

Haru: Dışarısı çok güzel parlıyor.

Y/N: Dönme dolapların tek güzel yanı bu.

Haru: Y/N.. okuduğum bir hikayede yazdığına göre, dönme dolapların en tepesinde öpüşen çiftler sonsuza kadar mutlu ve beraber kalır.

Y/N: Yani.. sen?

Haru: En tepedeyiz, yani müsaadenle..

Öne doğru eğildi, dudakları benimkilere değerken heyecandan kalbim yerinden çıkacak gibiydi.

Bir kaç saniye sürdü, kısaydı. Ama o saniyeler ömrümde ki en güzel bir kaç saniyeydi.

Haru: Yani.. şu an, sevgiliyiz...

Karşımda yine aynı, içtenlik ve samimiyet içeren gülümsemesiyle gülümsüyordu.

Aşk-ı Yandere Where stories live. Discover now