10: ağlama jimin

1.6K 185 103
                                    

Jungkook

Kapıdan gelen zil sesiyle gözlerimi açtım. Ve ardından gelen kapı tıklatma sesleri. Ben duymazdan geldikçe daha sert kapıya ulaşan yumruklar.

Yayıldığım koltuktan kalkıp kapıya doğru yöneldim. Kapı deliğinden baktığımda Jimin'i görmüştüm. Kapıyı aralayıp seslice konuştum "Evine dön Jimin. Benimle uğraşma." dedim. Tam kapıyı kapatacağım sırada Jimin karşı taraftan kapıyı ittirmeye başlamıştı. Ruhen ve bedenen yorulduğumu o an anlamıştım.

Ne kadar uğraşsamda Jimin ısrarcıydı. Elini ve ayağını kapının önüne koydu. Artık çarem kalmamıştı. Yavaşça kapının önünden çekildim.

Jimin içeri girdiğinde beni süzdü. Gergin ve endişeliydi. Hiçbir şey demeden birbirimize bakıyorduk. O benim tükenmiş olan bedenime ve hala geçmemiş olan bazı morluklar. Ben ise onun sağlıklı bedenine bakıyordum.

Bir süre konuşmadan sadece birbirimizi izledik. İlk konuşan ben oldum "Kapıyı kapat içeri soğuk giriyor." jimin şaşkın yüz ifadesinden kurtulup kapıyı kapattı ve içeri girdi. Sarılmak maksadıyla bana yaklaşmaya çalışıyordu ama heryerim ağrı içindeydi. Onu kollarından tutup durdurdum. "Jimin, Seni gördüğüme sevindim. Bir süre temastan kaçınmam lazım sadece. Anlayışla karşıla."

Jimin birşeyleri anlamış gibi biraz düşündü. Daha sonra da hemen geriye çekildi. Onu salona doğru yönlendirdim. Evi biraz inceledi. Evimin her zaman kasvetli bir havası olmuştur. Bu hoşuma gidiyor. Bir koltuğa oturdu. Bende karşısındakine. Otururken belim acıyordu her seferinde. Jimin'e birşey belli etmemeye çalışıyordum.

Şimdi ne olacaktı? Benimle ne konuşacaktı? Nasıl buraya gelmişti? Kafamda birsürü düşünce vardı.

"Jungkook" diye seslendi düz bir ses tonuyla. Halıdan gözlerimi kaldırıp ona baktım.

"Lavabo ne tarafta?"

Sanırım o da ne konuşacağından emin değildi.

"Soldan 2. kapı."

O salondan çıktığında derin bir nefes verdim. Sanırım cümlelerini toplamaya ihtiyacı vardı.

...

Birkaç dakika sonra geri geldi. Yine aynı yere oturdu. Ve konuşmaya başladı.

"Jungkook, neden buradayım biliyor musun? Neden senin için bu kadar endişelendiğimi ve seni bu kadar özlediğimi?"

Dikkatlice sözlerini dinliyordum. Bana ne demeye çalıştığını ve ne söyleyeceğini. "Bilmiyorum Jimin." dedim kısık sesle.

"Bilmiyorsun. Evet. Benim için değerlisin çünkü. Sen beni belki bir hiç gibi görüyor olabilirsin yada bir arkadaş olarak bile görmüyor olabilirsin. Bu üzücü. Ben ise seni her zaman en iyi arkadaşım olarak gördüm ve.. ve bazen daha fazlası olarak... Ki genellikle daha fazlası olarak."

Jimin heyecanlı ve oldukça endişeli bir şekilde bana birşeyler anlatmaya çalışıyordu. Sonucu nereye varacak bilmiyordum. Onu seviyordum ve değer veriyordum. O benim arkadaşımdı. En iyi arkadaşım. Tek arkadaşım Hoseok ve Jimin'di. Sözünü kestim "Jimin. Sana seni değersiz gibi hissettirdiysem özür dile-" Jimin sözünün kesilmesini istemiyordu anlaşılan. Konuşmaya devam etti.

"Jungkook. Anlıyorum. Ama sen beni anlamıyorsun. Uzun zamandır, Sen benim arkadaşım değilsin. Demeye çalıştığım. Sen, benim için.. Herşeyden fazlasısın. Bu duyguyu anlamlandırmak benim içinde zordu. Bana ne olduğunu anlamak uzun sürdü. Sen ortada yokken anladım Jungkook. Ben..."

Derin bir nefes verdi. Sesi titriyordu ve yanakları kızarmaya başlamıştı. O an anladım. Ahh. Nasıl olabilirdi ki? Nasıl daha önce anlamamış olabilirim.

Behind The Mask | TaekookUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum