15: Bir Avuç Huzur

183 21 16
                                    

Selam!

Bölüme geçmeden önce soruları cevaplayın lüten:

Kitapta okumak istediğiniz sahneler var mı?

En çok hangi çifti yan yana görmek istiyorsunuz?

Kitapta sizi bunaltan yerler var mı?

Sizce gelecek bölümler de neler olacak?

Diana'nın geri dönebileceğini düşünüyor musunuz?

Şimdiden teşekkürler.

Vote vermek unutulmasın!

Yorumlarda buluşalım^^

Keyifli okumalar dilerim <3

♪ Sertap Erener — Olsun♪

(Dikkat: Bu bölüm olumsuz ögeler barındırmaktadır!)

Çantamdan kulaklığımı çıkartarak kendimi müziğin kollarına bıraktım. Müzik dinleyerek yürüyüş yapmayalı uzun zaman olmuştu. Aslında ne zaman üzülsem kafamı dağıtmak ve biraz olsun huzur bulmak için bunu yapardım.

Huzur.

Ne garip bir kelimeydi.

Ona sahip olan insanlar çok şanslıyken benim gibi her yerde onu arayan insanlar da vardı. Ne garipti, belki de aramayı bıraksam bana gelecekti. Ama bu benim elimde olan bir şey değildi. Çaresizce içinde bulunduğum kaosta bir avuç huzur arıyordum. Bu, zifiri karanlıkta ışık aramak gibiydi. Ya da etraftrafınızda konuşup duran insanların bir anda sessizliğe gömülmesi kadar uçuk ve imkansız bir fikirin hayat bulması gibiydi.

Kırmızı neon ışıkla aydınlanmış 'Market' tabelasının ledinin bir kısmı sönmüştü. Otomatik kapı beni algılayarak güçlük ile açıldı. Aslında buraya neden geldiğim konusunda hiçbir fikrim yoktu. Eve biraz alışveriş yapmıştım. Muhtemelen 20 yaşlarında olan kasiyer kapıda sigara içiyordu. Beni fark ettiğinde son bir nefes daha içine çekerek peşimden içeri girdi.

Hafif kilolu, açık kumral saçlı bir kızdı. Dudaklarına pembe bir gloss sürmüş, saçlarını bukleler halinde omuzuna salmıştı.

Markette amaçsızca dolaşırken gözüme takılan alkol reonuna doğru ilerledim. Normalde alkol kullanmayı pek sevmezdim, hayattan çok bunalmadığım sürece de sarhoş olacak kadar içmezdim.

Bir şişe kırmızı şarabı kucağıma alarak kasaya doğru yürüdüm, kasiyerin arkasına dizilmiş sigaralara biraz göz gezdirdim. "Bir paket Marlboro Touch Red alabilir miyim?" Kasiyer arkasına dönerek paketi aldı ve onu da okutarak bana döndü. "62 dolar." Cebimdeki iki yüzlüklerdem birisini uzattım. Kasada para üstünü ayarlarken göz ucuyla bana baktı. "Zor bir gün müydü?"

Bakışlarımı diktiğim zeminden kahverengi gözlerine çevirdim. "Ah şey, aslında..." Ufak bir tebessüm ederek dudaklarımı birbine bastırdım. "Zor bir haftaydı diyelim." Aynı şekilde sıcak bir tebessümle bana baktı.

"Bazen ben de bu lanet olası hayatta ne bok aradığımı sorup duruyorum kendime."

"Ben de." Dedim, dalınca başımı sallayarak onu onaylarken.

Bir Dilek Tut | Stiles StilinskiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora