Yeni Okul Yeni Hayat

128K 5.2K 1.1K
                                    

Hayatımda tek bir şey bile normal gitmiyordu ve ben kaldıramayacak kadar yorulmuştum. Sadece huzur dolu bir gün istiyordum başka bir şey değil. Kıyafetlerimle dolu küçük bavulumu sürükleyerek kapıdaki görevlinin yanına gittim.

"İsminiz?" Sert görünümlü görevli sadece konuşması gerektiği zaman şeklini bozuyordu. Onun dışında heykel gibi hiç kıpırdamadan duruyordu.

"Cora, Cora Lawson" İlk defa soyadımı söylerken içim parçalandı. Her zaman gururla söylediğim bu ad artık bana ait değildi.

"Geçebilirsiniz." Yanında duran düğmeye basınca büyük demir kapı geriye doğru açıldı. Derin bir nefes alıp bundan sonraki hayatımın kapısından içeriye girdim.

Her şey olması gerektiği gibiydi. Gruplar halinde gezen popüler kızlar ve bir de ezilenler, kendini kral zannedip her kızı isteyen havalı erkekler ve çok çalışan ama varlığından bile haberdar olunmayanlar... Tek sorun buradaki hemen hemen herkesin on sekizinden büyük olması. Benim gibi.

Binaya doğru giden yolda ilerledikçe hepsi gözlerini bana çevirmeye başladı. "Harika" dedim içimden. "Yeni gelen zavallı kız muamelesi göreceğim. Bir bu eksikti."

Onları yanıltmak, zavallı kılıfından çıkmak için güçlü durmaya çalıştım. Ailesi ölmüş küçük kızı oynamayacaktım. Yürüyüşümü dikleştirip bana bakanları asi ve sert bakışlar atmaya çalıştım. Kızarmış gözlerim bunu en çok zorlayan şeylerdi. Gözlerim birden kızların kıyafetlerine takıldı. Kimisi çok kısa ve dekolteli giyiniyordu kimisi ise sıradan günlük kıyafetlere sahipti ama hepsi muhteşemdi. Böyle bir yere ait kıyafetler değildi. Birden hepsinin benim gibi olabilecekleri geldi aklıma. Saçma bir fikir olsa da bir ihtimal olabilirdi.

Etrafımı incelerken önümde duran bir şeye çarptım ve geriye doğru sendeledim. İlk başta direk olduğunu ve daha ilk günden rezil olduğumu düşündüm ama ben düşerken koluyla beni tuttu çarptığım kişi. Kendime geldiğimde kime çarptığımı anlamak için gözlerimi ona çevirdim. Çok güzel, beyaz tenini tamamlayan siyah saçları ve benimkinden daha güzel bir tona sahip olan mavi gözleri vardı. Oldukça yakışıklıydı.

"Önüne baksana" Ses tonundaki asabilik beni kendime getirdi. Onu incelemeyi bırakıp ne kadar ukala bir yapıya sahip olduğunu düşündüm.

"Özür dilerim. Burada yeniyim ve müdürün odasına gitmem gerekiyor."

"Ve bana soruyorsun" dedi. Gözlerini devirim bir adım yana geçti ve eliyle binayı gösterdi. "İçeriye gir ve sağ tarafa doğru yürü tabelalar sana yardımcı olacaktır."

"Teşekkür ederim" dedim. Bavulumu sürükleyerek binanın girişine doğru yürüdüm. Saray gibi bir yerdi. Bina hem yüksek hem de oldukça genişti. Pencere sayısı o kadar fazlaydı ki duvara neredeyse yer kalmıyordu. Cam kapıyı elimle iteleyip içeriye girdim. Mavi gözlü oğlanın dediği gibi sağ tarafa döndüm ama etrafta tabela yoktu. Tek tek kapıların kenarında yazan yazılara baktım. Müdürün odasını sanırım böyle arayacaktım. Çok fazla kapı vardı. Birini bile kaçırmadan ilerlemeye çalışıyordum ama içimde hep kaçırdığıma dair bir şüphe oluyordu.

"Bulamadın mı?" Kulağımın hemen arkasından gelen sesle irkilip hızla arkamı döndüm. Yine o çocuktu. "Yoksa sen tabelaları göremiyor musun? Bizden değil misin?"

"Amacını bilmiyorum ama bu yaptığın hiç hoş değil. Ben burada yeniyim. İnsanca davranıp neden bana müdürün odasını göstermiyorsun?" dedim. Böyle insanları bu tarz sözlerle normale döndüremeyeceğimi biliyordum ama kendime engel olamadım. Ondan çok basit bir iyilik istemiştim o ise benimle eğleniyordu. Yakışıklı olmasının ona böyle bir hak vermediğini çoktan öğrenmiş olmalıydı.

Birden kendimi tekrar lisede hissettim. Önce popüler olduğum zamanları sonra geriye kalan günleri düşündüm. Popülerken ne kadar kötü olduğumu bu tip insanlar sayesinde her gün fark edebiliyordum. Bu yüzden nadir de olsa bazen iyi ki on altı yaşıma girmişim diyorum.

Omzumda bir el hissettiğimde çok korktum. Hızla arkama baktığımda karşımda genç bir erkek gördüm. Kısa kestirdiği kahve tonlarındaki saçları ve kahverengi gözleri uyum içerisindeydi. Benden biraz daha uzundu. "Teşekkürler Cristian. Derse geç kalıyorsun" dedi. Cristian'ın gidişini izledim ardından onu gönderene baktım. Burada görevli öğretmen olmalıydı yoksa öyle havalı bir çocuk başkasının sözünü dinlemezdi.

"Ben buranın müdürüyüm. Carl Doler." Gözlerim şaşkınlığımı gizleyemeyecek kadar açılmıştı. İlk defa böyle genç bir müdür görüyordum. Genel olarak müdürlerin saçları bu işi yılladır yapıyorum imajı verecek kadar beyazlamış olması gerekiyordu. Yeni atanan müdürler bile belli bir yaşın üzerine ulaşmış oluyordu. "Gel odama gidip kayıt işlemlerini yapalım."

Bulunduğumuz yerden birkaç adım ileriye gittiğimizde karşımıza diğerlerinden farklı olarak beyaz renkte bir kapı çıktı. Demir kapının kulpu, yanındaki tabelası altın renkliydi. Carl kapıyı açtı, önce o girdi ardından da ben girdim. Kapıdan girince ilk ilgimi çeken, hemen karşımda duran ve bütün duvarı kaplayan cam oldu. Üzerinde odayı havalandırmak için birkaç pencere vardı. Camın hemen önünde geniş bir masa ve misafirler için koltuklar vardı. Carl masanın arka tarafına geçerken ben öndeki koltuklardan birine oturdum. Ben odayı incelerken o bilgisayarında bir şeyler yapıyordu. Odayı aydınlatan tek şey büyük camdan içeri giren ışıktı. Oda da öyle büyük kitaplık veya o tarz eski şeyler yoktu. Sadece kahverengi bir masa ve koltuklar vardı. Sanırım gerekli olan her şeyi bilgisayarda saklıyorlardı. Bilgisayarın ekranını bana döndürdü. Ekranda alt alta sıralanmış maddeler ve en altta adımın yazılı olduğu kısım vardı.

Carl bana bakıp "imzala" dedi. Ne demek istediğini anlamamıştım. Bir tür şaka mıydı? Bana imzalamam için bir kâğıt değil bilgisayar vermişti. Ya espri anlayışı çok kuvvetliydi ya da delirmişti.

"Elini adının üzerine koy. Böylece imzalamış olacaksın." dediğini anlamamış olmama rağmen elimi umutsuzca adımın üzerinde koydum. Çektiğimde adımın hemen altında kendi imzam belirdi. Olanlar karşısında donup kaldım. Carl camdan bakmamı söylediğinde gözlerim bilgisayara sabitlenmiş şekildeydi. Kendimi zorlayarak da olsa gözlerimi bilgisayarın ekranından ayırıp camdan dışarı baktım ama gördüklerim beni normale döndürmedi. Bahçe duvarından itibaren sarı renkli, şeffaf, dalgalanan bir duvar daha belirdi. Bahçede gördüğüm herkes daha tuhaf davranıyordu. Kimi uçuyor, kimi yok olup geri geliyordu. Binlerce farklı güç vardı burada. Havada gezen bardak, aniden oluşan hortum, birden büyüyen bitkiler...

"Özel Güçler Akademisi'ne hoş geldin."

Özel Güçler Akademisi *BASILDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin