18

304 33 16
                                    

Mesafe kapanmaya yakındı... ve zil sesi. Ani bi sarsılmayla birbirimizden uzaklaştık. Kapının deliğinden kim olduğuna bakmaya gittim.

"Sonunda..." diyerek derin nefes verdim "minho gelmiş"

Kapıyı açtım.

"Minho niye bu kadar erken geldin kankacım, saat daha çok erken. Daha geç gelseydin"

"Niye? Özel bi anın içine mi sıçtım yoksa..." diyerek gözlerini devirdi. "Bak sen şu işe ÇAKMA eniştemizde burdaymış"

"Çakma?" Diyerek yüzünü buruşturdu yeonjun.

"Tabi çakmasın olum! Senden öncesi de vardı. Hem de öyle mükemmel bişey vardı ki, anlatamam"

"Minhocum yine hangi rüyanı anlatıyosun?" Diyerek minhoyu içeri buyurdum. Minho ve yeonjun karşılıklı oturdular. Bende minhonun yanına yanaştım...

"Bana bak yelloz. Eniştemin tahtını kapmaya çalışma o büzülmüş pembe dudaklarını koparırım!!" Diyerek yeonjuna sert bir bakış atmıştı Minho. Yeonjun yaylandığı koltukta kendini topladı ve "Ne enişteymiş bu ya? Benim niye haberim yok" dedi.

"Minho saçmalıyo enişte falan diye bişey yok" diyerek olayı örtbas etmeye çalıştım.

"Ne yani sana süt yollayan eniştemi, senden fotoğraf isteyip kendini tatmin eden eniştemi, evinin adresine kadar ezbere bilen eniştemi çabucak unuttun mu????"

"Minho!!" Diyerek bacağına cimcik attım.

"Aaa!! Acıdı orospu!!"

"Çatışmanıza dahil olmak istemem ama şu meşhur enişte kim? Ve Minho niye bu kadar sert davranıyo bana?" Diye araya girdi yeonjun.

"ben hanımıma sert davranırım!" Masaya yumruğunu bastırdı minho.

"Minho kanka kafan yerinde mi?"

Yeonjun bana dönerek fısıldadı "hoşlanmadığına emin misin??"

"Eminim amk onun gözü jisungdan başkasını görmez" diyerek yanıtladım.

Sesini daha çok kısarak "Yalnız itiraf etmeliyim ki, o büzülmüş pembe dudaklarını koparırım dediğinde bi kalkmadı değil yani"

LAN! BİZİM MİNHO ELDEN GİDİYO! "Yeonjun... şey..hadi geç oldu KALKIN!"

"Lan yeon sen buna ne dedin bi anda yükseldi yine. Bakın fısır fısır konuşuyonuz hiç hoş olmuyo"

"Bişey demedim. Sadece havadan sudan..."

"LAN SİZ HAVADAN SUDAN KONUŞURKEN FISILDAYARAK MI KONUŞUYONUZ???"

"Uzatmayın be! Saat kaç oldu haberiniz var mı???!!!" Diyerek araya girdim.

Yeonjunun arabasına doğru adımladık.

"Yuhhhh! Hey maşallah" diyerek arabayı inceledi minho.

Yeonjun şoför koltuğuna oturdu. Ardından bende ön koltuğa oturmak için kapıyı açtım.

"Hyunjin kankacım kapıyı BENİM için açman çok nazikçe bi davranış" diyerek sırıttı minho ve ön koltuğu kaptı.

"O KAPIYI SENİN İÇİN AÇMAMIŞTIM MİNHO!! İN ÇABUK!! İN DEDİM!!"

"Hyunjin arabaya binmiceksen gaza basıyorum" diyerek gözlerini bana çevirdi yeonjun.

"AMK BEN NİYE MİSAFİR ÇOCUĞU GİBİ ARKAYA BİNİYORUM???????"

***

Mekana varmıştık. İçeriden müzik sesleri geliyordu...

"Oha amk. Okul müdürü bu balo dekorasyonuna uğraştığı kadar okul için uğraşsa SKY'a girmeyi başarırdık yeminlen" diyerek gözlerini fal taşı gibi açtı minho *SKY Kore'deki en iyi 3 üniversiteyi temsil eder*

"Harbi amk" diye yanıt verdi yeonjun.

İçeri girdiğimizde kocaman bir avlu bizi karşıladı. Yüksek tavanlardan dev avizeler ışık saçıyordu. Peri masallarında ki kadar güzeldi. Hanımlar çok şık ve güzeldi, erkekler ise jilet gibi takım elbiselerle partnerlerine eşlik ediyordu.

"Bakın. Çok ciddi söylüyorum... burası bizi aşar" diyerek heyecanla koca salonu inceledi minho.

"Amk sizde sanki hazine görmüş gibi davranıyonuz he" yüzümü buruşturdum.

"Çok haklısın hyunjin. Sen saraylarda büyüdün ya zaten! Bizim hyunjin kraliyet ailesinin tek prensiydi. Babası ölünce tahta geçmek zorunda kaldı. Sonra bu ülkeyi boka çevirince bunu siktir ettiler. Sokakta dilenmeye başladı çingene gibi. Kimse inanmadı bu enayinin prens olduğuna. Sonra bizim chan bunu evlatlık edindi. Garibim hyunjin ne yapsın çok sevindi. İşte şimdi de altınların içinde yüzdüğü anıları depreşti herhalde. Ağlama hyunjin yanındayız."

"Minho bugünde komik olmayan şakasını yapmış olduğuna göre hayatımıza kaldığımız yerden devam edebiliriz" diyerek ilerledim.

"NİYE SEN GRUPTA YUNAN HEYKELİNİ ANLATIRKEN İYİYDİ"

"Sizin şu grupta her ne oluyosa çok ciddi söylüyorum... acil bırakmalısınız. Beyninize zarar." Yeonjun benimle beraber masaya yerleşti.

"Hemen de sattınız amk" diyerek arkamızdan geldi minho.

Etrafa bakındım ve minhoya doğru yüzümü çevirdim. Aşırı gerilmiştim. Böyle bi ortam biraz sarsılmama neden oluyordu. Garsonlar yavaştan ikramiyelik içki bardaklarını konuklara servis ediyordu. Sıra bizim masaya gelmişti. Garson tek eliyle tuttuğu tepsinin üzerindeki bardakları önce önümüze nazikçe yerleştirdi daha sonra da içkileri servis etti. Bardaktan bir yudum alan yeonjun hafifçe gözlerini minhoya doğru çevirdi. Minho ise tek bir yere odaklanmış bakıyordu. Minhonun gözleri saniyelik bana doğru baktı. Sanki bişey söylicek gibi dudaklarını araladı. Kafasını çevirdi ve tekrar aynı yere doğru gözlerini dikti. Aniden ayaklanarak "yeonjunla biz biraz dışarda hava alıcaz" dedi ve yeonjuna doğru çevirdi kafasını. Yeonjun ne olduğunu anlamayarak yüzünü buruşturdu. Minho hafifçe yeonjunu kolundan dürttü ve dışarıya sürükledi...

Tek kalmıştım ve canım acayip sıkılıyordu. "Kesin şuan dayanamayıp yiyişiyolardır... aptal aşıklar" diye aklımdan geçirdim. Telefonumdan gelen bildirim sesiyle sarsıldım ve üfleyerek telefon ekranını açtım...

Bilinmeyen numara:

Binanın ikinci katında ki erkekler tuvaletine gel

Bu arada kıyafetini seçen kişi çok zevksizmiş

Ama sana yakışmış...

***

"kimsin sen?..."




𝕕𝕒𝕣𝕜 𝕤𝕙𝕚𝕟𝕖 - 𝕙𝕪𝕦𝕟𝕝𝕚𝕩Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin