3. BÖLÜM: ON İKİ HARF

397 53 48
                                    

Herhangi bir uyuşturucu ya da bağımlılık yapan bir maddeye karşılık yoksunluk çekildiğinde bunların belirtisi olarak hep el titremesi, baş ağrısı ve şiddetli baş dönmesi, mide bulantısı, iştahsızlık gibi şeyler örnek verilirdi. Benim son aylarım hep böyle geçmişti. Ama ben bir bağımlı değildim. Bir sporcuydum. Bir şeye bağımlı olmam imkansıza yakındı.

Ben sadece bir alışkanlıktan vazgeçmiştim. Atlas bir alışkanlıktı. Sağıma her döndüğümde orada görmek istediğim bir alışkanlık.

Ve artık o yoktu.

Hallederim sanmıştım, bir kaç haftaya kalmadan unuturum sanmıştım ama ben kelimenin tam anlamıyla mahvolmuştum.

Evden çıkmadan geçirdiğim zaman, kariyerimin dibe vuruşu, insanlardan dahası sosyal medyadan gördüğüm zorbalık, kendimden -kendi bedenimden- nefret etmem... Korkunçtu. Katlanılamazdı.

Ve bunların üstüne üstlük ona hala aşık olduğuma olan inancım tamdı.

Tabi onun bardağı dudaklarına uzanmamıştı. Aptal bir cesaretlik oyununda bile o bardağı içmemişti.

O bana aşık değildi hatta ve hatta ilişkimizden de oldukça pişmandı.

Bunu kabul etmesi zordu. İlk başlarda tabi...

Sabah uyanıp akşamdan kalmalığın verdiği berbat his ile her şeyi hatırladıktan sonra ona hissettiğim şeyler sekteye uğramıştı. Uzun, aşılması imkansız bir paravan çekmiştim sanki geçmişin önüne. Bu kontrol etmesi zor duygu durumumu biraz olsun rahatlatmıştı. Artık olur olmaz yerlerde gözlerim dolmuyordu en azından...

Geçen bu bir haftada ise ondan o kadar doğal bir şekilde kaçmıştım ki ben bile şaşkındım. Ortak antrenmanlarda hiç karşı karşıya gelmemiştik. Diğer vakitler ise arkadaş ortamında bir kaç kez denk gelsek bile gözlerimiz hiç birbirine değmemişti.

"Zehre!" Derinlerden duyduğum ses ile koşu bandını yavaşlatarak durdurdum. Ne kadar hızlandığımı fark etmemiştim. Eh, bir sporcu için aslında aşırı zorlayıcı olmasa bile benim için yeni şeylerdi bunlar. Dizimi zorlamama rağmen hiçbir acı hissetmiyordum. Bu iyiydi!

Kulaklığımı çıkarıp omzuma atarken ona döndüm.

"Bir şey mi oldu?" Helin'e kaşlarımı çatarak baktım. Bu sırada omuzlarımda ki havlu ile yüzümü kurulamaya çalışıyordum.

"Burak öğle yemeğine çağırıyor." Arkamda durmayı kesip yanıma geldi ve kimsenin duymaması için de yaklaştı.

"Git o halde." Rahatça omuz silktim.

Helin bana hislerini anlatmamak konusunda oldukça ısrarcıydı. Bu yüzden o bana kendini açana kadar ona çokta yardımcı olmayı düşünmüyordum. Ne de olsa benim hayatımda olan her şeyi biliyordu. Bence bu birazcık benimde hakkımdı.

Tek istediğim Burak'a karşı hissettiklerini açık etmesiydi. Aksi durumlarda durmadan onun yanında olmamı istiyor ama çocukça davranmaktan öteye de geçmiyordu.

"Sen de gel..." ağzının içinde mızırdandı.

"Sanmıyorum. Daha ağırlık çalışmadım." Bir elimi koşu bandının desteğine yaslarken ayaklarımı çapraz yapmıştım.

"Hadi ama... Saatlerdir ara bile vermedin. Bu çok sağlıksız." Beni ikna etmek için gösterdiği çaba takdire şayandı.

"Gerçekten gelesim yok."

"Sadece Burak olmayacak." Diye garanti verdi. Bunu söylemesinin sebebi evimde yaşanan o çok keyifli geceden sonra Burak'ın beni her bulduğu köşede sıkıştırmaya çalışmasıydı. Garip bir şekilde gecenin kalanında içmeye devam edip zil zurna sarhoş olsa dahi her şeyi hatırlıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 12, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

EN SKORER (ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin