Yanlış Kişiye Mesaj

4.1K 310 56
                                    

Gece uykumdan gelen mesaj sesiyle uyandım, bana kolay kolay kimse mesaj atmazdı ki. Gözümü açıp ekranı kaydırdığımda gelen fotoğrafla gözlerim büyüdü.

Ekrana bir saat kadar alık alık bakmışımdır heralde, bugüne kadar gördüğüm hiçbir şey beni bu hale getirmemişti. Yutkunamıyordum bile anasını satayım.

Tekrar bakmak için elimi telefona uzattım, silmesi ihtimaline karşı ekran görüntüsü aldığımda mesaj geldiğini gördüm.

Gökalp:

Oylum, bak sana söylediğim set bu işte

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Oylum, bak sana söylediğim set bu işte.

Çok sevimli değil mi?

Ben bayıldım.

Arkası arkasına gelen mesajlara bakarak yutkundum, bana atmayacakmış demek ki. Gerçi neden bana atsın ki?

Gökalp: Hayret kuzum, bana neden almadın diye sormadın.

Orhan: Orhan ben, bana yolladın bakmadan herhalde

Ama güzelmiş, güle güle kullan

Mesajlarım görüldüde kaldığında elimde telefon öylece beklediğimi fark ettim. Telefonu sehpaya koyup su içmek için mutfağa gittim, bildirim sesi geldiğinde içtiğim su genzime kaçmıştı.

Öksürerek telefonu elime aldım, ne yazmış olacağını düşünerek ekranı açtığımda özür dileyen mesajıyla karşılaştım.

Gökalp: Çok çok üzgünüm Orhan bey, isminiz alt alta olduğu için

Sizi de uykunuzdan ettim kesin

Çok özür dilerim, kusura bakmayın

Orhan: Sorun değil, uykumu almıştım zaten

Gökalp: Tekrar özür dilerim, iyi geceler

Orhan: Sana da Gökalp

Cevap beklemeden telefonu kapatıp sehpaya koydum, kendimi tekrar uykuya bırakmak istesem de vücudumun başka istekleri varmış gibiydi. Sikerler ama... bu da iyice azıttı bu günlerde.

Haftaya Figen'i ziyaret etsem iyi olacaktı, enerjimi atıp rahatlarsam bu hallere girmezdi heralde. Öyle umut ediyordum yani.

Elime telefonu alıp Figen'e mesaj attım, uyanıktı hala. Hemen gelmemi söylese de bu saatte gitmek istemiyordum, haftaya kadar ertelemeyip yarın müsaitse geleceğimi söyleyip olumlu cevap alınca kendimi yatağa attım.

Sabahın köründe dükkanı açan çırağın hazırladığı sanayi işi kahvaltıyı ederken kapıdan giren tanıdık bedenle ayağa kalkıp sarıldım hemen. Okula giderken ailesiyle birlikte taşınan arkadaşımı çok özlemiştim, biz hasret giderirken arabadaki genç gözüme çarptı.

Ters bakışlarla bizi izliyordu, suratı buruşmuştu. Arkadaşıma kim olduğunu sorduğumda bana utangaç bir gülümsemeyle baktı.

"Bu konulara nasıl bakıyorsun bilmiyorum ama eşim o, evlendik." Lan erkekler evlenebiliyor muydu ki?

Ben duyduklarımı anlamaya çalışırken Rafet açıklamaya devam ediyordu.

"Türkiye'de yasal ve geçerli değil ama bir çok ülke kabul ediyor evliliğimizi." Kafamı salladım anlamış gibi, bir bok anlamamıştım aslında.

Şimdi ikisi de erkek, evleniyorlar. Lan izmarit bünyem kısa devre yapmak üzereydi. Bir sigara çıkarıp yaktım hemen, arabadaki gence de başımla selam verdim. Yapmacık bir tebessüm edip tekrar buruşturdu suratını, çocuk gibiydi hareketleri.

"Lan bu çocuk gibi, hele sıfatına bak." Ben gülerken Rafet eşine bakakalmıştı.

"Kıskandı biraz sarıldık ya, yoksa çok tatlı ve konuşkandır. Sadece çok kıskanç." Gülerek konuşurken aşkı gözlerinden belli oluyordu. Sigaramdan bir nefes çekip dışarı salarken başımla onayladım.

"Yemedik kocasını, alsın tepe tepe kullansın." Bende gülerek konuştuğumda tekrar sarılıp arabasına yöneldi.

Eşi bana gıcık bir şekilde el sallarken başımla selam verip içeri girdim. Herkes toparlanmış işe başlamıştı çoktan, millet bugünü bulmuş gibi kapıda yığılırken içimden küfrü basıyordum.

Sonunda saat yedi olduğunda Figen'in evinin yolunu tuttum, kapıyı çaldığım gibi beni bekletmeden içeri aldı. Kurduğu rakı masasına bakıp iç çektim, pahalıya patlayacağı belliydi bu gecenin.

Biraz yiyip içtikten sonra elimden tutup yatağa götürdü beni, hevesli görünmeye çalışsam bile olmuyordu. İlk postadan sonra ara verip ikinciye hazırlanırken, telefonuma gelen bildirimle kalp atışlarım hızlandı.

Elime aldığım telefonda gördüğüm mesaj beklediğim kişidendi. Açıp açmamak konusunda kendimle savaşıyordum. Sonunda merakıma yenik düşüp açtım.

Gökalp: Orhan bey müsait misiniz?

Orhan: Hayırdır Gökalp, sorun mu var

Gökalp: Şey, bir şey sormak istiyordum.

Tabi müsaitseniz

Orhan: Sor bakalım

Gökalp: Benim gönderdiğim mesajı silmem sizi rahatsız eder mi?

Utanıyorum da, o fotoğraf orada durdukça

Orhan: Sorun değil, istiyorsan sil tabi

Ayrıca utanmana gerek yok

Nasıl istersen öyle giyinebilirsin, senin hayatın sonuçta

Gökalp: Teşekkürler Orhan bey

Orhan: Ne demek

Mesajı gönderip Figen'e döndüm, büyük bir dikkatle beni izliyordu. Benim her halimi bildiği için yanında rahattım.

"İzmarit, bence şu mesajı kim atıyorsa ona git sen bu gece. Telefona bakışını görsen var ya, sevdalıyım sevdalıyım..."

Sona doğru cıvıyarak şarkıya girmesiyle yataktan kalktım. Aynada önce yüzümü sonra çıplak vücudumu süzdüm, dövmelerim, yara izlerim ve aptal sırıtışım birbirine çok ters duruyordu.

Bir avuç şeker yemiş ilkokul bebesi gibi ağzım kulaklarımdaydı resmen, bunu sadece mesaj atarak başarmış olması ayrı bir hikayeydi.

izmaritWhere stories live. Discover now