🎧 Miley Cyrus - Not Breaks Like a Heart
Wooyoung son düzlükteydi. Frenlerinin tutmamasına rağmen bitiş çizgisiyle mesafesi her dakika daha da kısalıyordu. Onun, Yuta'nın aksine. Sorunu ilk fark ettiğinde ne yapacağını bilememiş arkadaşlarından gizlemek istemişti. Çünkü biliyordu onlar ne kadar panik olursa onun da dikkati o kadar dağılacaktı. Ölmesi umurunda değildi. Tek istediği bu yarışı kaybetmemekti. Çocukluğundan beri inatçı kişiliğinin cefasını çok çekmişti. Rekabet hırsı ona babasının mirasıydı. Hele ki rakibi ona böyle bir pislik yapmışken bu yarışı ona vermeye niyeti yoktu.
Eliyle kaskının bağlantı kablosunu sertçe çekerek arkadaşlarıyla irtibatını kesti. Garajdaki büyük telaşın farkındaydı. Ve bir sonraki hamlesi bu telaşı daha da artıracağı için en azından iletişimi koparmak mantıklı gelmişti. Saatte 300 k/s hızla ilerleyen bir canavar kullanıyordu. Hızı azalmayan, aksine git gide artan bir canavar. İki seçeneği vardı. Ya bu canavarla düz duvara girecekti ya da pisti çevreleyen çakıl alana kendini savuracaktı. İlk seçenek ölümdü. İkincisinin de bir mantığı yoktu. Fakat biraz şansı varsa birkaç kırıkla bu gece buradan ayrılırdı. Arkasından gelen orospu çocuğunun canını okuması için sağ kalmaya ihtiyacı vardı.Düzlüğün sonunda damalı bayrağı sallayan Yunho'yu gördüğünde zamanın geldiğini anlamıştı. Rotasını çakıl alana çevirdi.
San ise oturduğu yerde merakla ekrandaki yarışı izliyordu. Mingi alelacele gelip durumu açıklamış şimdiyse garajda, sıkıntıyla volta atıyordu. Yarışçının sağ kalmasını dilemekten başka elinden bir şey gelmiyordu. Yarış yasadışıydı ve polis karışırsa hepsinin ağzı yanardı. Mingi'nin savunması bu şekildeydi. Kabul edilemez bir savunma olduğu aşikardı fakat bu sefer bencillik yapmayarak arkadaşını dinleyip sessiz olmayı tercih etmişti.
Seonghwa oturduğu yerden kalkarak ekrana biraz daha yaklaştı.Onun bu hareketiyle San da ayaklanmıştı. Üçü, büyük ekranda bitiş çizgisine yaklaşan motora odaklanmıştı. ''Kendini çakıllara atacak.'' San'ın hayret eden sesine Seonghwa'nın telaşlı sesi eşlik etti. ''Bana ambulansın hazırda beklediğini söyle çabuk!'' Mingi sıkıntılı bir şekilde parmaklarını saçlarının arasından geçirdi. Otuz yıllık hayatının en gergin gününü geçiriyordu. ''Ekip arkadaşları ayarladı.'' Hwa gergince bir nefes alıp içinde tuttu. Diğerlerinin de yaptığı gibi. Ekrandaysa, takla motor ve üstünden savurduğu sürücüsü vardı.
Tüm ekip nefeslerini tutmuştu. Herkes şok olmuş bir şekilde ekrandaki görüntüyü izliyordu. Tepki vermeyi unutmuşlardı. Wooyoung yerde hareketsiz bir şekilde yatmaya devam ederken Yunho ve Hongjoong herkesten önce tepki vermiş, hızlıca çocuğun yattığı yere koşmuşlardı. ''Woo!'' Yunho arkadaşının yanına eğilmiş umutsuzca ona seslenmeye devam ediyordu. Hongjoong gözyaşları içinde sadece olan biteni izliyordu. ''Nefes alıyor mu ? Nabzı. Nabzına bak!'' Aklına gelen ilk kontrolleri gerçekleştirmeye başladı. Önce sağ bileğinden nabzına bakmış daha sonra da nefesinin kontrol etmek için kaskı çıkarmaya yeltenmişti. Hongjoong bir an nerede ve ne yaptıklarını hatırlarmışçasına panikle çocuğun kolunu tuttu. ''Mingi burada!'' Yunho hatırlatılan isimle eli yanmış gibi kasktan gelini çekmişti. Evet Mingi ve San onları tanımasa da onlar onun kim olduğunu biliyordu. San'ın en yakın arkadaşı Song Mingi. İkisi telaşla birbirine baktığı sırada ileriden hızla onlara doğru koşan sağlık ekiplerini gördüler. Ve arkadaşlarının derin bir nefes alarak aralarına dönmesiyle kendilerini çakılların üstüne bıraktılar. ''Kazandık mı ?''
Mingi derin bir nefes alıp arkasına yaslanmıştı. Çocuk yaşıyordu. Daha da önemlisi bilinci açıktı. Yuta denen o salağı sikip atmak için artık onu tutan bir şey yoktu. Sağlıkçılar çocukla ilgilenirken, garaja dağılan panik havasında onu bekleyen arkadaşlarının yanına dönmüştü. "Durumu nasıl ? " Hwa hâlâ endişeli görünüyordu. "Bana bilgi vermediler. İyi olduğunu biliyorum sadece. Bilinci açık en azından. Adı Yunho olan çocuğa numaramı vermiştim. En ufak bir durum dahi olsa bilgi almak istediğimi de belirttim. Merak etme iyi olacak." Sözlerinin bitmesini beklemeden ayağa kalkmış, yan tarafında bulunan iki numaralı garaja doğru koşar adım gitmeye başlamıştı. Arkadaşı onun amacını anlamış ve peşine takılmıştı. Herkes adına alınacak bir hesabı vardı.
Garaja girdiğinde üç beş adamın arasından sarışın olanı gözüne kestirdi. Konuşmaya gerek yoktu. Kısa ve öz bir biçimde yapması gerekeni yaptı. Hwa'nın sol tezgahın üstünden kaskı alıp ona fırlatması saniyelik bir olaydı. Havada yakaladığı kaskı, üstün bir güçle ne olduğunu anlamamışçasına ona bakan çocuğun suratına geçirdi. Bu işi legal olarak çözemiyorsa, illegal olarak halledecekti. Yuta yerde yüzü kanlar içinde yatarken son hamlesini de yapıp oradan uzaklaştı.
San ise çocuğun iyi olduğunu öğrendiğinde biraz temiz hava almak umuduyla bulunduğu garajdan uzaklaşmıştı. Babasını trafik kazasında kaybettiği günden beri kontrolsüz hız onu korkutmuştu. Ve bu gece yaşadıkları bu olay bir çok travmatik olayı gün yüzüne çıkarmıştı. Kendisi de hızı severdi. Motorlara olmasa da arabalara karşı bir zaafı, ayrı bir ilgisi vardı. Ama her şeyde olduğu gibi bunda da kontrolü elinde tutmak istiyordu. Elleri titremeye başlamış, gözleri koyulaşmış nefes alış verişi hızlanmıştı. Cebinden çıkardığı sigara paketinden bir dalı dudaklarının üstüne bıraktı. Nikotin şu an ihtiyacı olan tek şey değildi belki de ama ilk şey olduğu kesindi..
Biraz ilerideki sonsuz bir çabayla yaralı çocuğa müdahale eden sağlık personelini izliyordu. Ambulansın kapısı açıktı. Çocuğu bir sedyeye oturtmuş, sürtünmeden dolayı aşınan kıyafetinin üstünden açık yaralarına müdahale ediyorlardı. Arkadaşları başında öncekinden daha rahat bir beden diliyle olanı biteni anlamaya ve anlatmaya çalışıyorlardı belli ki.Çocukta bilincinin yerinde olduğunu kanıtlayan el kol hareketleri ile arkadaşlarına bir şeyler anlatıyordu.
San çocuğu baştan aşağıya süzdü. Böyle bir aksiliğin getirisi olarak oldukça az yara almış olmasına şaşırmıştı. Hatta görünüşe göre kırığı ya da çıkığı da bulunmuyordu. Hemşire kol bandajını bitirip elini kaska attığında çocuk ve arkadaşlarının kast katı kesilmesi San'ın dikkatini epeyce çekmişti. Arkadaşları üstün bir çabayla kadına çıkarmamasını söylese de kadın önlem amaçlı boyunluk takması gerektiğini söyleyerek onların çabasını boşa çıkarttı. Çocuklar sonunda boş bir nefesle omuzlarını düşürdüğünde hemşirenin ısrarlarına yanıt niteliği taşıdığını anlamıştı.
Kadın siyah kaskı çocuğun kafasından nazikçe çekip çıkardı. Ve o an San dudaklarına hakim olamamış ağzındaki sigarasını zeminle buluşturmuştu. Siyah saçları yüzünü perdelese de onun Wooyoung olduğunu anlaması uzun sürmemişti. San şüphelerinde haklıydı. Jung Wooyoung onun sandığından daha fazlasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
King of Disaster | Woosan
FanfictionKollarındayken, her şeye sahipmişim gibi hissediyorum. -Cinsellik - Alkol - Şiddet içerir.