Yaz güneşi öğlen saatlerinde daha da kavurucu olmaya başlarken , Wooyoung binbir çaba ile arkadaşını garajın önündeki taş alanda dinlenmeye ikna etmişti. Yunho son zamanlarda oldukça kaprisli olduğu için onu bir şeylere ikna etmek her zamankinden daha da zor oluyordu. İkna etme işi hallolduğunda ise sürekli şikayet etmeye başlıyordu. Aynı şu an olduğu gibi. ''Senin kafana sokayım. Öğlen sıcağında bize yaptığın eziyete bak.'' Yunho terden yer yer nemli olan gömleğini savuşturup , saçma bir yüz ifadesiyle arkadaşına söylenmeye devam etti. Wooyoung ona aldırış edip, tartışmak niyetinde değildi. Onu görmezden gelerek , yarış pistinde bir oraya bir buraya koşturan Mingi'ye dikti gözlerini. ''Eğer Jun, o motordan düşsün kocanı parça pinçik edeceğim.'' Keskin bakışları Mingi'nin peşinde koşturduğu küçük ,mavi, dört tekerlekli motosiklete kaydığında , oğlunu baştan aşağıya süzdü. Minik kafasındaki siyah kaskı , küçük parmaklarını saran koruyucu eldiveni , ve dizlikleriyle oldukça güvende gözüküyordu. ''Aynen. Jun sabahın köründe Mangi diyerek ağlamaya başladığında da ona böyle söylersin. Kabul et oğlum artık , senin oğlun kocama aşık.'' Yunho keyifle Wooyoung'un renk değiştiren suratını izlerken içeceğinden büyük bir yudum aldı. ''5 yaşındaki bir çocuğun parkta bahçede koşturması gerekirken bizim olduğumuz yere bak ; yarış pisti.'' Yunho her ne kadar bundan da şikayetçiymiş gibi davransa da , her hafta sonunu burada küçük adamla geçirmekten memnundu.
Wooyoung ve San evleneli altı koca sene olmuştu. Sevgileri gün geçtikçe artmış , taşmaya başlamıştı. Kendilerine fazlaca yeten bu sevgiyle başa çıkamayacak duruma geldiklerinde onunla tanışmışlardı. Choi Jun. Küçük çocuğun ailesi bir trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Son yıllarda gerçekleştirmeye başladıkları yetimhane ziyaretlerinin birinde Jun'u kundakta bir bebekken görmüş , sevmiş , ona ışık olmaya karar vermişlerdi. Ve böylelikle hayatlarını adadıkları bir bebekleri olmuştu.
San günün yoğun bir kısmını şirkette geçirsede eskiye dönmemişti , aksine yakaladığı en ufak boşluğu ailesiyle geçirmeye çalışıyordu .Küçük çocuk Choi adı altında birleştirdikleri şirketlerinin tüm yükünü eşine ve kardeşine devrederek işin içinden sıyrılmış , oğluna vakit ayırmayı tercih etmişti. Başlarda birkaç küçük peluşla oyunlar oynamışlardı daha sonra Jun yürümeye başladığında parklara bahçelere sığmamış, konu buralara kadar gelmişti. San her ne kadar bu konudan hoşnut olmasa da Jun, Wooyoung'un oğluydu. Kanı adrenalinle dolup taşan küçük Toskaydı.
Wooyoung saatini kontrol ettiğinde saat neredeyse öğlen bire gelmek üzereydi. Küçük bebeğinin midesinde sabah yediği sandviç dışında bir şey yoktu. Terden sırılsıklam olmuş Mingi ile göz teması kurunca onları yanına çağırdı. Küçük bacaklarıyla ona doğru koşan oğlunu kucaklamak için ayağa kalkarak minik bedeni karşıladı. 'Nasıldım baba?'' Küçük adamın yayvan kelimelerle kurduğu cümlesine Wooyoung'un kıkırtıları eşlik etti. Bu küçük Choi gün geçtikçe eşsiz bir çocuk oluyordu. Onun yaşam serüvenine eşlik etmek oldukça zevk veriyordu babasına. Yunho, Wooyoung'a cevap fırsatı vermeden , kucağında uzanan eşinin saçlarıyla oynayarak cevapladı. ''Babandan bile iyiydin küçük adam''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
King of Disaster | Woosan
FanfictionKollarındayken, her şeye sahipmişim gibi hissediyorum. -Cinsellik - Alkol - Şiddet içerir.