0.1

11.2K 947 1.3K
                                    

taeyeon, siren
hyunin

"Kim Ji Yong," diye konuştu Jeongin yüzündeki sırıtışı düşürmezken, gözlüklerini burnuna doğru indirip karşısında oturan ve hali oldukça tedirgin olan adama baktı. "Eski kız arkadaşınız Seo Yunhee'yi 18 kasten öldürmekten tutuklusunuz."

Hemen arkasındaki iki polis memuru adamı kelepçelemeye başladığında "Ben yapmadım!" diye bağırdı savcıya doğru. "Ben yapmadım! Onu ben öldürmedim!"

Pek sevdiği bir şey değildi, suçunu kabul etmemesi Jeongin'in yüzündeki sırıtmayı bozarken kendisine bağıran adama karşı ayağa kalkıp "Evinizde!" dedi. "Kurbana ait bulunan kan lekelerini nasıl açıklayacaksınız! DNA'n bulunmasın diye tırnaklarını kestin ama!" deyip içinde tırnak bulunan paketi adamın yüzüne doğru tuttu. "Birini gözden kaçırdın."

"Ah...!" Bağıran zanlı az önce kalktığı sandalyeye tekme attığında "Hey!" diye konuşmuş ve kolunu arkaya büküp onu masaya yatırmıştı Changbin. Seungmin de hemen ona yardım edip adamı masaya eğmiş, kelepçeleri geçirmişti.

Sorgu odasındaki kamerayı kapatıp yalnız kaldığı odadan dosyalarını alarak hızla ayrılan Savcı, arkadaki gözetleme odasına girmiş, gözlüklerini sarı saçlarının üstüne atarak orada bekleyen ekibe bakmıştı.

Felix sırıtarak oturduğu dönen sandalyede döndü. "Bu dava da biter."

"Son belgeleri toplayıp bana getirir misin Felix?" dedi arkadaşının aksine daha resmi bir tavırla, saatini kontrol etti. "Çok geç kaldım bugün."

Felix anlayarak ayağa kalktı. "Hemen."

Yanındaki dedektifle beraber ayrılmış, Jeongin de odasına geçerken raporu hazırlamaya başlamıştı. Çok geçmeden eline ulaşan bellek ve dosyaları bir araya toplayıp prosedürün gerektirdiği her şeyi yapmış, hafiften loş olan odasında derin bir nefes verip geriye yaslanmıştı sandalyesinde.

Gözlerini kapattı, odası hukuk kitapları, bazı ayırdığı dava dosyaları ve panoları, onlara yastığı fotoğraflarla doluydu. Her gelen kişi biraz düzenli ol dese de o pek düzenli biri değildi ayrıca her şey karmaşıkken aradığı şeyleri daha kolay bulabiliyordu.

"Bir dava daha neredeyse bitti," diye konuştu mahkeme kısmını da araya katarak. Gözlerini açıp formalite icabı taktığı gözlükleri çıkararak masaya bırakmış, masasının üstündeki fotoğrafa bakarken gülümseyerek elini ceketinin cebindeki telefona atmıştı.

Ekran aydınlandığı gibi sorgu sırasında sessize aldığı telefonunun aramalarla dolu olduğunu görürken hızla son arayan numaraya tıkladı. Bu sırada da ayağa kalkmış, "Jisung?" diye sormuştu. "Soo He iyi mi? Bir şey mi oldu?"

"Je... Jeongin." Önce arkadaşının titreyen sesi kulaklarına ulaştı. "Biz hastanedeyiz."

"Ne?" diyen Savcı durumu idrak ettiği gibi masanın üstündeki araba anahtarını alıp hızla odasından çıkarken "Soo He akşamüstü anlamadığım bir şekilde krize girdi," diye konuştu korkuyla konuşmaya devam ederek. "Kendine zarar verip ağlamaya başladı sonra bayıldı, seni aradım ama açmayınca hastaneye getirdim beklemeden."

"Bana hastanenin adresini at, hemen." diye konuşup koşmaya başlayacaktı ki koridorda yürüyen Başkomiser hızla kolundan tutmuş "Ne oldu?" demişti.

siren, hyunin ✓  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin