"düşünmeden edemiyorum, bu nasıl oluyor?"

148 21 32
                                    

Zhang Hao

Eve geldiğimde önce Arinle aldığımız atıştırmalıklardan yerken gumball izlemiş daha sonra ise o benim kucağımda uyuyakalmıştı. Onu yatağıma yatırıp düşmemesi için etrafına yastıklarımla çerçeve yapıp üstünü örtmüştüm küçük kızın. Yan odada olacağım için sorun olmazdı, bir şey olsa hemen seslenirdi. Salona oturdum ve derin bir nefes alarak arkama yaslandım. Kafam o kadar karışıktı ki. Ne yapacağımı dahi bilmiyordum, elimden düşünmekten başka hiçbir şey gelmiyordu.

Ne düşünmeye başlasam sonu Sung Hanbin ile bitiyordu. Bu sinirlenmemi sağlasa da cidden çok üzgün hissediyordum. Woongki'ye maç günü sinirlenmiştim ama şuan ondan farkım yok gibiydi. Öyle değildi tabi ki Hanbin'in anlattıklarından sonra aralarında bir şey olmadığını rahatça anlamıştım ama yine de.. kendimi kötü hissediyordum.

Minjeong.. kaba bir kızdı, kolayca sinirleniyordu sadece market arabasının ucu değdi diye bana dünyanın lafını saymıştı. Okulda bir kaç kıza zorbalık yaptığı dedikodusu bile dönüyordu. Hanbin'in öyle bir kızla ne işi olabilirdi ki? Hanbin onun tam tersiydi, şuana kadar onu hiç sinirli görmemişti. Bütün okulun yakın arkadaşıydı, öğrenciler rehber hocasına gitmek yerine ona gidiyorlardı. Bu çok tatlıydı ama cidden o kızla ne işi olabilirdi ki?

Odamdan kapıp geldiğim ajandamı açarak içine bir şeyler yazmaya başladım. Hala şarkı üzerinde çalışıyor olmak ironikti.

O seni üzdüğünden beri gülümsediğini görmedim

İyi olduğunu söylüyorsun
Senin bundan daha fazla tanıyorum

Kalemi defterden kaldırıp yazdığım şarkıyı içimden okumaya başladım. Uyumlu olduğunu düşündüğüm sözlerle gözlerimi kapattım ve aklımdaki ritme devam etmeye çalıştım.

Bir süre sonra fena hale uyuyakalmıştım, zilin artarda çalınması ile hafif uykumdan sıçrayarak uyanmış ve kapıya koşmuştum. Karşımda teyzemi görünce gülümsemiş ve bir dakika beklemesini söyledim. Odama geçip Arin'in çantasını toplayıp sırtıma taktım ve uzanıp yatakta hala uyuyan kızı kucağıma alıp kapıya ilerledim. Teyzemin kucağına kızı teslim ettikten sonra kapının arasına kapanmaması için bir terlik bırakarak teyzemin arkasından gittim. Arinin çantasını arabaya bıraktıktan sonra teyzemle vedalaşmıştım tam eve girecekken işittiğim sesle kapım yan evin kapısına dönmüştüm. Bütün kafa karışıklığımın sebebi olan adam yüzündeki büyük gülümseme ile bana adımlıyordu.

"Selam Hao!" yanıma büyük bir heyecanla gelen çocukla elimden gülümsemekten başka hiçbir şey gelmemişti. Verdiği selama karşılık olarak sadece kafamla hafif bir işaret yaptım. İstemsizce aramızda beni rahatsız ediyordu. Minjeong varken ne yapacaktım hiçbir fikrim yoktu. "Bugün neden böylesin? Minjeong yüzünden mi yoksa?" Kafamı iki yana sallayarak onu reddettim. "Onun gibi bir kız beni üzemez Hanbin" keskin çıkan sesimle afallamış olmalıydı. Öylece bana bakıyordu. Derin bir nefes verip omuzlarımı silktim. "Başka diyeceğin yoksa içeri geçiyorum?" sözlerimi duyunca panikle kafasını iki yana salladı. "Aslında şey diyecektim, akşam beraber parka falan mı gitsek? Öyle konuşuruz sohbet falan.." sonlara doğru tavırlarım yüzünden özgüveninin düştüğünü hissediyordum. Gülümseyip kafamı salladım. "Olur tabi, saat kaç uygun olursa bana seslenirsin. Odamda olacağım zaten" mutlulukla kafasını sallayıp bana ufak bir veda ederek evine ilerlemişti. Mutlu olduğu her yönden belliydi ama ondan şüpheleniyordum. Sevgilisi varken beni sevemezdi. Bu saçma olurdu.

İçeri girdiğimde kapıyı kilitleyip odama doğru çıktım. Aklım çok karışıktı. Odama girdiğimde ışığımı yakar yakmaz üzerimde bir çift göz hissetmiştim. Beni izlediğini biliyordum ama ona bakmamak için kıçımı yırtıyordum adeta. Çünkü biliyordum ona baktığım an her şey gidecekti, yine tamamen ona kapılacaktım.

Masama yerleşirken defterimi çıkarıp yazdığım yerlerdeki anlam bozukluklarını fark etmiştim. Keita'yı aramaktan zarar gelmezdi. Telefonu elime alıp 'itaitayoo' nun üzerine basıp telefonu hoparlöre aldım ve masaya bıraktım. "Alo? Hao?" Telefonda duyduğum tanıdık ses kalbimi rahatlatmıştı. Özlemiştim onu. "Ita~" Hafif aegyolu tonumla karşıdan kıkırdama sesini duymuştum. "Bir şey mi oldu?" Hayır anlamında ufak mırıltılar bırakıp güldüm "Ne yani ben seni bir şey olduğunda mı arıyorum sadece? Sadece bir kaç haftadır konuşamıyoruz o da senin yüzünden! Neden beni bırakıp Japonya'ya geri döndün ki ita!" Tatlı bir sinirle artarda kurduğum cümlelerle kahkahası kulağımda yankılanmıştı.

"Abartma Hao buraya geleli sadece 6 gün oldu! Üstelik erasmus için biliyorsun işte" Dudaklarımı büzerek mızmızlanmıştım. "Kim kendi ülkesi için yapılan bir erasmusa katılır ki tanrı aşkına!" Keita'nın şu durumda omuzlarını silktiğine emindim. Kafamı çok güzel bir şekilde dağıtmıştı. Yakın arkadaş olmak buna bedeldi işte. "Boşver bunu da ne oldu dökül" gelen cevapla itiraz etmeden her şeyi anlatmaya başladım. Ona hem Hanbin'den bahsetmiş hem de bazı kelimelerin telafuzunu ve yazılışlarını sormuştum.

Biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapatmış ve şarkıyı düzene sokmuştum. Daha sonra aniden camımdan içeri düşen ve yere çarpıp oldukça büyük bir ses çıkaran şeyle sıçrayıp ayağa kalkmıştım. Gördüğüm sarj başlığı kafası ile kahkaha atmış ve Hanbin'e dönmüştüm. "Şey geri atabilir misin..? Elime ilk bu gelmişti de ondan attım" dediği şeyler ile kahkahamı saklayamazken başlığı yatağa koyup gülmeye devam etmiştim. "Aşağıda veririm buradan atamam şimdi ben cam falan kırılır" dediklerimle o da kahkaha atınca ona eşlik etmiştim. "Hadi giyinde çıkalım sıkıldım evde" Kafamı sallayarak dolabımı açtım ve ılık olan havaya uygun bir şort ve tişört alıp üstümü değiştim. Bana bakmayacağından emindim bu yüzden hiç de sorun etmemiştim. Cüzdanımı ve telefonumu cebime koyarken anahtarımı da almayı unutmamıştım. Sarj aletini görünce tekrar gülüp onun camına doğru baktım. Ancak odayı karanlık ve boş görünce indiğini anlayıp sarj aletini cebime attım.

Odadan çıkıp hızlıca aşağı indim ve ayakkabılarımı hızlıca giyip dışarı attım kendimi. Yan eve başımı çevirdiğimde ordaydı. Yine yüzündeki asla düşmeyen gülümsemesi ile bana doğru geliyordu.

ben napiyorum bilmiyorum ana yorum atın lan.

You Belong With Me-haobinWhere stories live. Discover now