BÖLÜM 1

170 42 237
                                    


Macera, güvenli limanları terk edip, doğanın kollarına atılmaktır. Hayat ise, bir macera filmine benzer, bu filmin kahramanları ise bizleriz, bize sunulan bu fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeliyiz...

Kulağının kenarına gelen sineğin vızıltı sesiyle homurdanarak, sol kulağının üzerine küçük bir tokat attı. Gece çok zor uyumuştu ve şu anda bu şekilde uyandırılmak canını sıkıyordu, uyanmak en son isteyeceği şeydi. Başının altında duran yastığa daha fazla sarıldı, derin bir iç çekerek uyumaya devam etti.

Birkaç dakika sonra tekrardan aynı sesi duyduğunda, gözlerini aniden açarak baş ucunda duran küçük fenere elini dokundurdu. Güneş enerjisi ile dolan bu fener aynı zamanda hareket sensörlüydü ve Marcus elini uzattığı anda hemen algılayarak direkt yanmıştı.

Lanet olsun, bir uyutmadın beni aptal sinek!

Yataktan tek hamleyle doğrularak, hızlıca ayağa kalktı. Ayak serçe parmağını yatağının yanında duran sehpaya vurduğunda acıyla inledi. Üzerindeki bira şişelerinden biri ise yuvarlanarak yere düştü. Yarısına kadar dolu olan içki tüm sehpa ve yere yayılmıştı.

Of! Sikeyim böyle işi!

İyice sinirlenen genç adam, yerde duran şişeye öfkeyle tekme atarak içindeki sıvının tüm zemine yayılmasına sebep oldu. Öfkeyle burnundan soluyarak başını iki yana salladı.

Hava yeni yeni aydınlanmaya başlıyordu ve yine verimli bir uyku uyuyamamıştı. Yatağın yan tarafına gelişi güzel fırlatılmış siyah şortunu alarak üzerine geçirdi, saçlarını öne doğru atarak aşağıya eğildi. Uzun kıvırcık saçlarını hızlı bir hareketle başının üzerinde toplayarak, bileğindeki tokayla saçlarını çabucak toparladı.

Yere dökülen içkiyi umursamayarak üzerinden atladı ve sarsak adımlarla karavanın mutfağına doğru yürüdü. Gece alkolü fazla kaçırmıştı ve büyük bir harareti vardı. Buzdolabını açarak içerisinden suyu aldı ve tek dikişte bitirdi. Dudaklarının kenarından dökülen su, sakallarının arasından çenesine doğru ilerlerken, onları elinin tersiyle sildi.

Dış kapıya doğru ilerleyerek kapıyı açtığında, bol oksijen dolu serin hava yüzüne doğru esti. Muhteşem orman havasını, derin bir nefes alarak ciğerlerine doğru çekti. Karşısında gürül gürül akan şelalenin serinletici etkisi ve eşsiz görüntüsü, mutlulukla tebessüm etmesine sebep oldu.

"Burası adeta bir cennet!" dedi, kendi kendine mırıldanarak.


İçeriye geri döndü ve bir şişe su daha aldı. Sonrasında kapının arkasında asılı havlusunu alarak ensesinin üzerine yerleştirdi. Kapının sağ tarafında duran siyah spor ayakkabılarını alarak, karavanın merdivenlerine oturdu. Acele etmeden giydiği ayakkabıların bağcıklarını bağlarken bir yandan da etrafına bakınıyordu.

Hava henüz yeni aydınlanmıştı fakat güneş henüz doğmamıştı, buna rağmen kendisi gibi erkenci birkaç insan daha vardı dışarıda. Kimisi kahvaltı yapmak için dışardaki masasını siliyor, kimi ise kamp alanının yakınındaki çeşmeye doğru yürüyordu. O da karavanının kapısını çekerek onların peşlerinden kamp alanına doğru yürümeye başladı.

Birkaç metre sonra karşısına çıkan çeşmede elini yüzünü buz gibi akan dağ suyuyla yıkadı. Artık iyice ayılmıştı. Arka tarafta kalan toprak yola doğru çıktı ve hızlı adımlarla yürümeye başladı, daha sonrasında ise hafif koşuya. Bir saat sonra sporu bittiğinde gölün kenarına giderek kendisini olduğu gibi soğuk suyun içine bıraktı. Güneş doğmuş ve etkisini yavaş yavaş hissettirmeye başlamıştı. Spordan dolayı terlediği için gölün içerisinde epeyce bir vakit geçirdi.

_/GİZLİ SAVAŞÇILAR; Karanlık Yolculuk/_Where stories live. Discover now