26. Bölüm "Bildiklerimden"

22 4 0
                                    

Şarkı : Foster the People / Pay the Man

Natan'ın beni kandırmamayı seçmesi iyi bir şeydi. Hayır, hayır dalga geçiyorum. Tabii ki de çok iyi bir şeydi çünkü zihnim allak bullak bir şekildeyken öylece peşine takılmıştım.

Bir de kaç yıllık arkadaşımmış gibi sohbet edip şakalaşıyorduk. Natan çok garip bir çocuktu ama ben de gariptim bence. Ben herkesten farklıyım havalarına girmeyeceğim tabii ki fakat hadi ama, uzaylı, katil ya da yabancı demeden herkesi kabul etmiştim. Ya çok saftım ya da ne bileyim, olaylar bir şekilde böyle gelişmişti değil mi?

Sonuçta Edin amcamın oğlu değil ne diye onu hemen kabul ettim ki?

Bir dakika, ne?

Olduğum yerde durup dik dik Natan'a baktım. O da durup bana baktı.

"Ne var?" Dedi kaşlarını kaldırarak.

Parmağımı direkt ona doğrultarak "Senin yüzünden salak salak şeyler düşünüyorum."

Nefes verir gibi güldü.

"Ha sen salak olduğundan değil yani?"

Yüzümü buruşturdum ve dediğini taklit ettim ve yanından yalancı bir hırsla geçtim. O arkamdan kıkırdarken aklıma daha geçen gün gülüşüp şakalaştığım insanlar geldi. Şimdi onlara karşı hiçbir şey hissetmiyordum. Ruth'a karşı bile. Sanki onlar çok eski zamanlarda kalmış da zamanın getirdiği bir sis üzerlerine çökmüştü. Ne özlüyordum onları ne de özlemiyordum. Belki bu düşündüklerim başka insanlara garip ya da ne bileyim kaba gelebilirdi. Ama insan kalbi ya da sadece benim kalbim çok değişkendi. Bir an sevdiğimi öbür an sevmiyordum. Ya da dün sevmediğimi bugün delilercesine sevdiğim de oluyordu. Bu huyumu bildiğim için anlık duygu değişimlerime göre asla karar vermezdim.

Bir de şimdi yanımda duygu değişimlerimi kaç katına çıkardığını bilmediğim ; mıknatısın pusulayı saptırması gibi saçma sapan etkiler bırakan bir canlı vardı.

Sam ve Duru'nun yanından ayrılırken akşam olmuştu. Şimdi ise tekrar akşam oluyor olduğunu fark edince duraksadım. Natan'la tanıştığımızdan beri bir gün mü olmuştu şimdi? Şaşkınlıkla Natan'a baktım.

"Yine ne var?" dedi bayık bayık bakarak.

"Sen var ya...çok tehlikelisin." dedim gözlerimi kısarak. Beklenmedik tepkime çocuk gibi kıkırdadı.

"Tabi kızım, ben tehlikenin ta kendisiyim."

Söylediği şeye göz devirdim. Bu erkekler niye böyleydi? Tehlikeli olmak havalı falan mı zannediyorlardı?

Biraz daha yürüdükten sonra aniden yavaşladı. Ve kolumu tutup beni de durdurdu. Karanlığa doğru bakıyordu.

"Hala harekete geçmemişler." diye mırıldandı. Kaşlarını çatmıştı. Tepkisinden bunun olmaması gereken bir şey olduğunu çıkardım.

"Normalde dün yani benle tanıştığın sıralarda harekete geçmiş olmaları gerekiyordu. Grubun başındaki kendini bir şey zanneden aptal herifi hatırlarsın. O bugünkü plandan bahsedip duruyordu."

"Evet planı tam bilmesem de az çok bir fikrim var. Buraya kadar geldikten sonra bir gün daha niye beklediler ki?"

Bilmediğini belli edercesine omuz silkti. Hem Natan bu karanlıkta nasıl görmüştü ki onları?

İkimiz de durunca koca orman derin bir sessizliğe gömüldü. Sadece göz teması kurduk. Ensemde biri varmış gibi bir histi. Sadece nefes sesimi duyabiliyordum.

"Sen burada bekle." Diyip bir adım attı. Anında koluna yapıştım.

"Nereye?"

"Yakında birileri var gibi. Bir bakıp geleceğim sadece, şu büyük ağacın arkasında dur." Diyip çenesinin ucuyla ağacı işaret etti.

Yavaşça kolunu bıraktım ve ağaca sırtımı yasladım. Natan ise gitgide uzaklaştı. Bulutlar ay ışığının gelmesini engellediği için burnumun ucunu bile göremiyordum şimdi.

Natan yanımdan uzaklaştıkça korkum artsa da kafamdaki düğümler tek tek çözülmeye başladı. Sesler azaldı. Tekrar derin bir nefes aldım.

Aniden uzakta, Orejanalıların bulunduğu kısım olduğunu tahmin ettiğim yerde sesler yükselmeye başladı. Çok uzakta olmalıydım ki ne olduğunu anlayamıyordum, sadece bir uğultu dolanıyordu ormanda. Sırtımı ağaçtan ayırdım. Ama etrafımın bomboş olmasına dayanamazdım.

Bu karanlıkta bir şeye dayanmadan durmak dayanılmaz bir histi. Elimi ağaca yaslayarak etrafında dolandım. Nereye bakarsam bakayım hiç bir şey görmüyordum.

Daha sonra birine çarptım. Daha korkup panik olmaya fırsat bulamadan bir ses "Benim, korkma." Diye fısıldadı.

Bulutlar bu anı beklermişçesine yavaşça ayın önünden çekildi.

Bembeyaz ve parıl parıl bir gecede, önümde duran kişi de ayın bir yansımasıydı sanki.

Tuttuğum nefesimi verdim.

Renksiz, şeffaf gözleri ayın ışığını gözlerinin içine sığdırmıştı. İki minik ay parçası gözlerime sabitlendi. Dudakları gülümsemeye meyleder gibi kıvrıldı. Bir anda bir dinginlik ve sakinlik etrafımı sardı.

Sonra bir şeye üzülmüş gibi omuzlarını yavaşça indirdi ve kafasını yana eğerek bana baktı.

"Gelmenin tehlikeli olacağını söylemiştim. Neden geldin Mia?"

Şu anki bakışından dolayı özür dileyesim gelse de kendimi durdurdum. Özür dileyecek bir şey yapmamıştım bana n'oluyordu ki?

Hafifçe güldüm. "Seni görmeye geldim ta buraya kadar, böyle mi karşılanıyorum?"

Yarım ağız gülerek inanmazmış gibi bana baktı.
"Tabii, tabii." Sonra duraksayıp hafifçe kaşlarını çattı.

Karanlıkta görmediğim bir şeyle arama girmek ister gibi önüme geçti. Omzunun ardından yana doğru eğilerek kime baktığına baktım.

"Aman aman sakin ol yemedik Mia'nı."

Söylediği şeye göz devirdim.

Edin'in arkasından çıkıp Natan'ın kafasına bir güzel vurdum, bir şey demesine izin vermeden konuştum.

"Tanıştırayım, yeni arkadaşım Natan. Natan bu da Edin."

"Tanıştığıma memnun oldum."

"Ben de." dedi Natan vurduğum yeri ovuşturarak.

Edin yan yan bana baktı. "Hiç de arkadaşsız kalmıyorsun."

"İnsanlar bensiz yapamıyor diyelim." Natan yüzünü buruşturarak bana baktı.

"Peşime takılan sen değilmişsin gibi bakma istersen." Bir şey söylemek için ağzını açtıysa da vazgeçti. Edin'e dönerek "Şu an ön tarafta ne olduğuyla ilgili bir bilgin var mı?" diye sordu.

Natan Edin'le konuşurken istemsizce geriliyordu. Edin de pek rahat değilmiş gibi hissediyordum.

Edin dalga geçer gibi gülerek "İç savaş çıktı sanırım." dedi. Sonra devam etti. "Harika liderimiz Leonid meğerse Dünyalıları önden göndererek karşı tarafı oyalamayı planlıyormuş. Yani Dünyalılar tamamen kurbandı-"

"Ve bundan şüphelendiğin için bana gelme dedin."

"Aynen öyle, biz bundan emin olunca, biz'den kastım seni tanıştırdığım yakın arkadaşlarım, kimse harekete geçmeden, bunu Dünyalılara söyledik. Böylece tahmin edebileceğiniz gibi iki taraf kavga etmeye başladı ve Leo her şeyin bir yanlış anlaşılma olduğuyla ilgili upuzun bir konuşma yaptı. Pek ikna olmadılar ama bir süre de olsa duruldular. Ben de yanlarından ayrıldım açıkçası bu saatten sonra ne yaptıkları pek de umrumda değil diye düşünüyordum...ta ki seni burada bulana kadar." dedi bana bakarak.

Omuz silktim.

"Sırf ben dedim diye yapacağın şeyden vazgeçecek biri değilsin zaten, biliyordum ama...yine de en azından kendi canını tehlikeye atmazsın diye düşünmüştüm."

"Aa, yok. Filmlerde ilk ölen karakter gibi davranmazsam içimde kalır." diyerek güldüm. Kendimce sebeplerim vardı işte. Ya da bunu bahane edip içimdeki adrenaline uyarak sürüklenip duruyordum. Ya da Natan haklıydı. Bir şeyler yapabileceğimi biliyordum.

Ama ne yapabilirdim ki? Ne biliyordum?



Zifiri Karanlıkta Gezinenler (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now