Kaza Geliyorum Demez

3.2K 233 36
                                    

Hafta tüm hızıyla geçmişti cuma gününe girmiştik bile.

İş hayatımın ilk maaşı şu an hesabımdaydı. Miktarı görünce gözlerim büyümüştü resmen. Önünüzdeki ay, ülke şartlarına rağmen bir ev tutmuş olurdum tahminlerine göre. Hazar Bey'in dediği gibiydi ücretim, gerçekten tatmin ediciydi.

Hazar Bey'in tatmin edicilik potansiyelini ise fazla düşünmemeye çalışarak asansöre bindim.

Toplantıda kullanmak üzere laptopımı aldım ve masamda onun gelişini bekliyordum. Beklerken ise şu an en büyük önceliğim olan kiralık daire bakmaya devam ettim.

Kapıdan girdiği an, kalbim hızlanmaya başlıyordu. Her güne bu ritmle başlamak kalbim için zararlı mıydı acaba? Odasına girene kadar, her hareketini sapık gibi izlemekten vazgeçebilmeyi umdum.

Asansörden iner inmez gözlerimiz buluştu,sonra kendine verdiğim sözleri unutarak baştan aşağı süzdüm adamı.Her geçen gün daha yakışıklı olması, benim her geçen gün ne kadar kapıldığımın ispatı gibiydi.

"Günaydın, hazır olduğunuzda toplantıya gidebiliriz."

"Bir an önce çıkalım ve toplantıyı bitirelim." dedi

"9.30 da Paksan temsilcileri gelecek" diye hatırlattım.

"Sen ilgilenebilir misin 3 gündür çalışıyoruz hakimsin zaten konuya"

"Bu ciddi bir iş değil mi Hazar Bey ya sıçars.. pardon beceremezsem."

Hazar Bey kahkaha attı" çok tatlısın " diye fısıldadı.

Doğru duymuştum değil mi?

Çok utanıyordum hem söylediğim şey, hem de bana söylenen şey yüzünden.

"Sadece formalite olarak fabrikayı gezdireceksin korkma, sıçmazsın" dedi neşeyle.

Toplantı

Hazar Beyin asistanıyla gülüşerek toplantı salonuna girişi, tarihe not düşülerek ölümsüzleştirildi katılımcıların hafızalarında.

Hazar Bey masanın başında oturuyordu etrafı müdürlerce çevriliydi. Yiğit ise kenardaki tek kişilik masalardan birinde not almak üzere hazır bekliyordu

Kendisinden başka bir asistan daha vardı: Tuna Bey tarafından hızlı bir görüşmeyle işe alınmış, Boğaziçi İşletme son sınıf öğrencisi Duygu Hanım.

İstediği her şeyin en iyisine sahip olabileceğini Hazar Bey'e, iş hayatındaki ortalama statüsünü ise Yiğit'e hatırlatmayı amaçlamıştı muhtemelen.

Geçen günkü asistan kavgalarının tek tanığı olarak bu analizi rahatça yapabilmişti çocuk.

Çeşitli departmanların taleplerini ve mühendislik bölümünün yaptığı sunumu izleyip gerekenleri not aldı.

Sunum bitmişti ki "ışıkları açın lütfen" dedi Hazar Bey.
Karanlığın kasvetini sevmezdi, ona migren ataklarını hatırlatan bir ortamdı çünkü karanlık.

Duygu, ani bir hareketle kalktı "ben açarım" diyerek düğmeye yöneldi. Salona aşina olmadığı için duvarda gezdirdiği eli, asılı olan panoya çarptı ve pano da Yiğitin masasına büyük bir gürültüyle devrildi.

"İyi misin ?" Hazar Bey yerinden ne ara kalktığını kimsenin anlamadığı bir hızla yanında bitmişti çocuğun.

Şoktan ağzını açamadı bir süre Yiğit. Yüzünü cam parçalarından korumak için elleriyle kapatmıştı.

Hazar Bey kendi yaralanma ihtimaline aldırmadan üzerini temizlemeye başladı çocuğun "kalk şurdan Yiğit,revire gidelim."

"Kendim giderim" diye mırıldandı çocuk. Şokta olmasına ve ellerinin üzerindeki minik kesiklere rağmen ne kadar dikkat çektiklerine odaklanabiliyordu Hazarın aksine.

Hazar da Tuna'nın bakışlarını üzerinde hissedince tehlike çanlarının çalmaya başladığını anladı. Yine de İrfan Beyle beraber odadan çıkan çocuktan gözlerini çekmedi.

Geriye kalan meraklı bakışlar, Duygu'ya çıkışmasına engel olamadı. "Dikkat etsene"

Duygu destek beklercesine gözlerini Tuna'ya dikmişti. Ama ciddiye alınmadı bile. Tuna'nın aklı, az önce gördüğü endişeli Hazar'da kilitli kalmıştı.

"Sadece bir kaza" dedi kız "abartmayın."

"Benim değil Tuna Bey'in çalışanı olduğunuz için tavırlarınıza yorum yapmıyorum; ama okulunuzun kalitesini böyle temsil etmeniz üzücü" dedi Hazar, Başka bir söze gerek duymamıtı.

"İş güvenliği uzmanını da buraya getirin risk analizini düzgün yapsın bu ne rezalet.Her hafta toplantı yapıyoruz burda, sadece üretim mi var gündeminizde?"diye İş güvenliği Müdürüne de çıkıştı

Yiğit'i merak ediyordu bir an önce buradan ayrılmalıydı.

"Sorusu olan yoksa çıkıyorum"

"Aman geç kalma" diye mırıldandı Tuna.

Hızlı adımlarla revire gitti. İşyeri hekimi Yiğitin kesiklerine antiseptik sürüyordu.

Hazar Bey gelince ona açıklama yaptı adam. "dikişe gerek yok, şanslıymış çocuk yüzüne de gelebilirdi."

Kafa salladı sadece Hazar.
Son yarayla da ilgilenilene kadar bekledi çocuğun yanında.

Yaşlı hekim tebessüm etti bu haline, açık görüşlü aydın biriydi.

Revirden çıkarken tartışıyorlardı

"İyiyim diyorum birkaç bant var sadece, çalışabilirim"

"Eve git Yiğit, ben hallederim"

"İlk kez bana sorumluluk verdiniz gitmek istemiyorum, camdan yapılmadım ya spor geçmişimde çok daha ağır yaralarım oldu"

"Spor mu yaptın?"

"evet basketbol takımındaydım"

Anladım. Peki; ama zorlanırsan eve gidersin. Gel adamları ikimiz karşılayalım sonra ben işlerime dönerim.

"Olur" dedi çocuk onu ikna edebildiğine mutluydu.

4. Kata dönmüşlerdi şimdi.
Yiğitin laptopı temizlenmiş şekilde masasına getirilmişti
.
10 dakika geçmedi ki asansörden sesler geldi, anlaşılan misafirleri geliyordu.

Asansörün kapısı açıldığında karşısındaki iki adam vardı Yiğit'in. Biri 40lı yaşlarda kısa boylu şık giyimli bir adam, diğeri ise Mert.





Gün Işığım (BxB)Where stories live. Discover now