40.Bölüm

175 11 13
                                    

Önümdeki pembe takımlı adamlara bakarken o kadar çok gülme isteği geliyordu ki anlatamam. Üç tane izbandut gibi adam, pembe pembe geziyorlar.

"Geldik Aleyna Hanım." diye Yunanca konuştuğunda aynı şekilde teşekkür etmeme şaşırmış gibiydi. Nereden öğrendin lan sen, der gibi bakıyordu.

Dışarıda yağmur yağıyordu ve ben soğuk havadan nefret ederdim. Pembe takımlı adam direkt şemsiye açtı bana. Karşımdaki ev ev değil, saraydı resmen. Uzunca yol çizilmiş olan bahçeden geçerken korumalar saygıyla selam veriyordu. Bu üç adamın aksine diğerleri simsiyahtı. Yürüdüm, neredeyse bir sekiz dakika yürüdük ve sonunda kapının önüne geldik.

Kapının önünde sarı saçlarıyla Mihrimah teyze dikiliyordu. Beni gördüğü gibi kollarını açınca hiç beklemeden koşup sarıldım. "Allah'ım, bu nasıl bir güzellik." dedi sımsıkı sarılırken. "Sonunda seni de burada görebildik kızım. Nasıl mutluyum anlatamam." Önüme gelen saçlarımı arkaya attı. Sır veriyormuş gibi kulağıma yaklaştı. "Ve inan, biriyle Türkçe konuşmayı çok özlemişim! Resmen ülkem kokuyorsun. Mis gibi!"

"Teşekkür ederim Mihrimah teyzem." dedim ayrılırken. "Ares uyuyor mu?"

Başını salladı içeriye geçtiğimizde. "Odası üst katta. İstersen Artemis sana yardımcı olsun." Yanındaki kıza döndü ve Yunanca bir şeyler söyledi.

"Buyurun hanımefendi." dedi Artemis. Gösterdiği koridordan çıkarken bazı odaları gösterdi bana. "Burası Helena Hanım'ın odası." dedi, bir kapıyı gösterdi. İki dakika geçti geçmedi bir kapı daha gösterdi. "Dameon Bey'in odası burası da." diye mırıldandı. Hemen yanındaki odayı işaret etti. "Burası da Mihrimah Hanımların odası." Bu odadan sonra beş dakika yürüdük. Hızlı hızlı yürümemize rağmen çok uzun sürüyordu. En son nefes nefese kalmışken Artemis koridorun en ıssız yerindeki odayı gösterdi. "Burası işte Ares Bey'in odası. Ares Bey dışında diğer aile fertleri aşağıdalar." Saygıyla eğilip yanımdan ayrılınca kapının kulpunu tutup çevirdim.

Kilitlemediğinden direkt açıldı kapı. İçeriye girdim. Kocaman bir odada bazanın üstünde uyuyan sevgilime tebessüm etmeden duramadım. Duvarlarda kendisinin çizdiğini tahmin ettiğim mimarlık çizimleri vardı. Bir de annesiyle olan bir fotoğrafı asmıştı duvara. İki kişilik yatağının yanındaki komodinin üzerinde ise bizim fotoğraflarımız vardı. Yanında da telefonu ve araba anahtarı.

Yanına eğilip yatağın boş tarafına oturdum. Elimi yanağının üstünde gezdirmemle gözlerini açması bir oldu. Işıktan dolayı gözleri kısılsa da beni görmesiyle dondu kaldı. "Ne kadar çok aşıksam, hayali bile yanıma geliyor ama kendisi gelemiyor." dedi Yunanca konuşarak.

"Geldim ya işte." dediğimde kaşları çatıldı ve uzandığı yerde aniden oturur hale geldi. Saçlarıma dokundu, yanaklarıma, ellerime... Gerçek olduğuma inanmak ister gibi dokunduktan sonra hiç beklemediğim bir anda çenemi kavrayıp kendisine çekti. Bacaklarım kucağının her iki yanına düşerken dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

Özlemiştim, çok özlemiştim hem de. O da benim gibiydi ki elini belime bastırarak beni kendisine daha fazla çekti. Ben de boş durmadım. Ellerimi hem çenesine hem boynuna yaslarken alt dudağımı emerek geri çekildi. Uzandı ve tekrar sert bir öpücük bıraktı dudaklarıma. Alnını alnıma bastırdı ve belimdeki ellerini çeneme yasladı. "Gerçeksin, buradasın." diye mırıldandı dudaklarımın üstüne doğru.

"Buradayım." dedim onun gibi mırıldanırken. "Bak, yanındayım. İki hafta boyunca beraber olacağız."

"Haber verseydin keşke."

Yanlış Sarışın Texting  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin