Silly Me To Fall In Love With You

203 21 52
                                    

Sabah uyandığımda düşündüğümden daha da stresliydim. Gittiğim okul babamın okuluydu sonuç olarak bu beni fazlasıyla geriyordu. Ayrıca ödevlerimi de yapamamıştım. Dersleri pek takacak kafada olduğum söylenemezdi gerçi.

Jay ben ayakkabılarımı giyerken hala saçlarını taramakla uğraşıyordu ve ben az sonra çığlık atacaktım.

"Jay hemen gelmezsen seni düz yatırıp-

Sözümü bitiremeden aralık kapının arkasından Jungkook çıkmış ve edeceğim güzel lafları ağzıma tıkmıştı.

"Bugün biraz agresifiz ha?"

Dalga geçer gibi sormuştu ancak gerçekten iyi hissetmiyordum. Ben babamdan korkuyordum. Beni aşağılamasından, bana vurmasından değil. Ben babamın benden nefret etmesinden korkuyordum. Babam bana her türlü lafı ederdi ama tek bir bakışı kemiklerimin derimi yararak beni parçalamasına kendimden tiksinmeme aptallaşmama ve ondan korkmama yeterdi. Benim babam bana gerçekten nefret eder gibi bakardı. Her zaman kendimi etmediğine inandırırdım. Şımarıklık yaptığımı söylerdim kendime. Her baba çocuğunu severdi bunu bilirdim. Bilmiyordum. Nasıl bilebilirdim? Yemin ederim bilmiyordum. Şimdi ise onunla karşı karşıya gelme düşüncesi bile beni çileden çıkarıp delirtiyordu. Aklımı yitiriyordum.

Jungkook'un sırıtışı yüzünde donuk bir ifadeye dönüştü ve derin nefesinin dudaklarından seslice firar etmesine izin verdi. Beni anlamıyordu su an ama anlamaya çalıştığına emindim. Birinin beni anlamaya çalışmasına yardım çığlıklarımı duymasına ihtiyacım vardı. Ben kötü şekilde batıyordum en dibe. Bana yardım edin.

"Of geldik çatlama!"

Jay bana söylene söylene kapıya çıkmış ve ayakkabılarını giymeye başlamıştı.

"Bugün sizi ben bırakacağım."

Jungkook bunu söyleyince Jay hemen kafasını çevirmiş ve sanki uzaylı görmüş gibi kocaman gözlerle Jungkooka bakmaya başlamıştı.

"Ne var?"

"Şaşırdım. Beni bırakmamak için Namjoon Hyung ile kavga edip duruyordun."

"Jay ben seni bırakmıyorum sizi bırakıyorum, arasında fark var."

Jungkook son sözünü söyleyip içerideki gardroptan ayakkabısını almak için yanımızdan ayrılmıştı. Jay o gider gitmez sırıta sırıta yanıma gelmiş tuhaf tuhaf sesler çıkararak bana omuz atmaya başlamıştı. Ben de az önce şaşırmıştım resmen benim için yaptığını ima etmişti. Jay sırıtırken ben sadece anlamamış gibi yapmak istiyordum. Böylesi daha kolaydı.

"Sikeyim! Jay rahat dur!"

Jay kocaman bir kahkaha patlatmıştı ben ise göz devirmekle yetinmiştim.

"Hadi gidelim."

En sonunda Jungkookun onayıyla evin kapısını kilitleyip geniş bahçede Namjoon Hyungun arabasına doğru ilerlemiştik. Daha önce Jayi almaya da Namjoon Hyung bu arabayla gelmişti.

Arka koltuğa geçmiştim yanımda ne okul malzemesi ne kitaplarım hiçbir şeyim yoktu. Yalnızca babamla konuşabilmeyi umuyordum. İşte yine nefesim sıklaşmıştı. Korkuyordum babamın beni istememesinden. Derince nefeslendim. Bunu duyan Jay ise ön koltuktan iyi olup olmadığımı kontrol etmek için kafasını bana doğru çevirmişti ben de ne kadar zorlansam da gülümsemiş kendimce sorun olmadığını söylemeye çalışmıştım. O da birkaç saniye çatık kaşlarla bana bakmış sonra Jungkook un yanında bir şey demek istememiş olmalı ki önüne dönmüştü. Ben de ona bakmayı kesip önüme dönmüştüm ki dikiz aynasından Jungkook ile göz göze gelmiştim. Kaşları çatıktı ama bakışlarımız birleşince ifadesini düzeltmiş ve bana göz kırpmıştı. Sanırsam beni rahatlatmaya çalışıyordu. Ben hala ona bakarken o göz temasımızı bozmuş ve yola odaklanmıştı.

accept | taekookOnde histórias criam vida. Descubra agora