1. Bölüm

220 12 39
                                    

Her şeyimi geride bıraktığımı düşünerek senelerce yolculuk yapmıştım, sonunda arkaya dönüp bir daha bakmayacağımı düşünüyordum fakat bir gün, bir tanrı tarafından yenilmiştim ve kendimi yerde bulmuştum. Hiç olmadığım kadar ezik, aşağılanmış hissetmiştim.

~

Yere sertçe çakıldığımı anlamam uzun sürmüştü. Birden tüm vücudum ağrımaya ve sancılanmaya başlamıştı. Ağzımdan kan geldiğini hissediyordum ve kaburgalarım organlarıma girmiş gibiydi. Nefes alamıyordum ve hareket edemiyordum. Sadece her yerim alev alev yanıyordu ve bu benim 'yenilgim'di.

Amacıma ulaşamamıştım ve şimdi yerde acı çekiyordum. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu ama mimiğimi bile oynatamıyordum. Karanlıktı, çok karanlık ve boğazım sıkılıyordu. Sımsıkı güçler tarafından boğuluyordum.

Tekrar gözlerimi açtığımda yemyeşil, sihirli gibi duran bir odada yatıyordum. Kalkmaya çalıştığımda her yerim çok acıdığını fark ettim, inleyerek pes ettim. Etrafa bakıyordum, sessizdi ve kimse yoktu. Neredeydim? O sırada içeriye birisi girdi, ayak sesleri dibime kadar geldi. Oydu... Bilgelik Archon'u.

Ne istiyordu? Bana daha da eziyet mi çektirmek istiyordu? İntikam mı alacaktı? Sinir zannettiğim korku tüm bedenime yayılmıştı.

"Neden buradayım?!"

Tanrı gözlerime baktı, her zamanki sakin haliyle.

"Sana yardım etmek için buradayım."

Ona inanmıyordum, bir tanrıya güvenmeyecektim ama çok geçti...

~

Bugünden sonra her şey çok değişmişti. Fatui'den ayrılmıştım ve Nahida'yı dinlemiştim. Ona güvendiğimden ya da ilgilendiğimden değildi, artık pes etmiştim ve bunun farkında değildim. Hayatı ve geçmişimi sorgulayıp duruyordum. Nerede hata yapmıştım? Aslında kimdim? Neydim? Neden buradaydım?

Aynaya uzun uzun bakıyor karşımdakinin canlı olduğunu ve duyguları olabileceğini düşünüyordum. Derisi var ve kalbi atıyor, düşünüyor ve nefes alıyor. Bir insan gibi. Ama yaratıldığımda bir insan bile değildim, belki de tüm insanlardan daha alçak bir yaratıktım, kendimi ne sanmıştım? Nasıl bir aptaldım? Gözyaşlarım lavaboya damlıyordu, derin sessizlik böylece yok olmuştu.

Sahiden bir kukla hissedebilir miydi?

Kendimi sürekli boş boş gezerken buluyordum. Amaçsız, sahipsiz ve terk edilmiş bir köpek gibi geziyordum. Kimsem yoktu ve yapayalnızdım, sonsuz bucaksız bi yolculuğun içindeydim. Hedefim yoktu ve varacağım bi son durakta yoktu. Yapmam gereken bir şey yoktu, tüm gün yürür uzanırdım sadece.

'Hala insanların bakışlarını ve gülüşlerini hissedebiliyorum.'

Hayatımda ki tek farklılık son zamanlarda kendime ağır davranmaya başlamış olmamdı. Bir şeyler hissetmenin beni rahatlattığını keşfetmiştim. Ne zaman geçmişin yükü altında ezilsem kendime zarar veriyordum, böylece kafam dağılıyordu ve aptal bi kukla olduğumu unutup insan olduğuma inanıyordum. Evet diyordum, sende bir canlısın ve duyguların olabilir, üzülmek seninde hakkın, ve hayatıma devam ediyordum.

Ve bir gün, havada şimşekler çakıyordu, gökyüzü titriyor yarılıyordu adeta. Masada bir sigara yanıyordu, etrafı sadece ayın cılız ışığı aydınlatıyordu, camın yanında ki koltuktan dışarıyı izliyordum. Düşüncelerim su damlaları gibi akıp gidiyordu. Ve birden dışarıya çıkmayı düşündüm. Üzerime bir hırka giyip kapşonumu kapattım. Yağmurun beni ıslatacağı düşüncesi umurumda değildi. Bir paket sigara aldım ve dışarıya çıktım. Yağmurun altında sırılsıklam olmuş yürüyordum. Ayakkabılarımın içi suyla doluyordu ama düşüncelerim öyle bir dağılıyordu ki... resmen huzur bulmuştum. Toprağın mis gibi kokusu ciğerlerimi doldurmuştu. Derken kendimi güzel bir manzaraya karşı bakarken buldum. Başımı açıp saçlarımın ıslanmasına izin verdim. Şöyle bi oksijeni içime çekip etrafa baktım. Dağın ucuna yaklaşıp durdum. Burası çok yüksekti, ve denize düşseydim muhtemelen hiç kimse yokluğumu fark etmezdi.

lost     ||  kazuscara  Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu