3. Bölüm

182 17 12
                                    

Depderin bir boşlukta süzülerek düşerken zihnim bomboştu. Rüzgar hızla saçlarıma ve vücuduma çarpıp savuruyordu. Aklımdan tek bir düşünce bile geçmiyordu fakat kalbim de durmak bilmeyen bir sancı vardı, kendimi kaybediyordum, bomboş karanlığa bakıyordum ama hiç bir şey göremiyordum. Sırtım çok acıyordu, yaralarım kanıyordu. Gerçeklikten bir an olsun uzaklaşmak istemiştim, oysa rüyalarım bana kabus olmuştu.

Uzun süren kabusumdan gece yarısında uyandım. Kan ter içindeydim ve kalbim yerinden çıkacakmışçasına hızlı atıyordu. Nefesimi kontrol edemiyordum, yutkunamıyordum. Ellerim ve dizlerim zangır zangır titriyordu, dışarıya kıyamet kopar gibi yağmur yağıyordu. Şimşekler sanki üzerime üzerime çakmaya çalışıyordu. Yavaşça yutkunup ellerime baktım, kalbime bastırıp nefeslendim. Sırılsıklam olmuştum terden, sanki yağmur çatıdan içeriye girip beni ıslatmış gibiydi. Yavaşça ayağa kalktım ve zandırgayan bedenimi kontrol etmeye çalıştım. Az önce ne görmüştüm? Neden hala kabuslar görmeye devam ettiğimi anlayamıyordum. Her şey geride kaldı zannediyordum ama kabuslar peşimi bırakmıyordu bir türlü.

Mutfağa gidip hızlıca bir bardak su içtim. Ellerim titrerken suyu yere dökmüştüm istemeden. İç çekip bardağı masaya koydum. İyi değildim. Bir türlü titremem durmuyordu. Bir bardak daha içtim, ve bir bardak daha. Ama durmuyordu. Kalbimin hızlı çırpınışları dinmiyordu ve sakinleşemiyordum. Tıpkı ölümün ucundaymış gibi vücudum yaşam savaşı veriyordu. İhtiyacımı su karşılayamıyordu. Artık yapılabilecek tek bir şey vardı.

Ay ışığının aydınlattığı odama gittim, yavaşça titrerken zar zor üzerimi çıkarttım, bir şeyler giydim. Aynada ki yansımama baktım, şoka girmiş gibi bir halim vardı. Her an bayılabilir gibiydim, ayakta bile zar zor duruyordum ama gitmek zorundaydım, bunun geçmeyeceğini çok iyi biliyordum. Günlerdir kendime gelemiyordum ve şimdi açlığımın en doruk noktasına ulaşmıştım. Korkuyor muydum? Neden gitmek istiyordum bilmiyordum. Oranın benim için tehlikeli olabileceğinin farkındaydım ama ayaklarım beni sürüklüyordu. İhtiyacımı karşılamak zorundaydım ve nöbetlerimi dindirmeliydim. Son olarak şapkamı taktım ve dışarıya çıktım.

Sağanağın altında anında ıslanmıştım, hızlıca koşturuyordum su birikintilerine basarak. Bir saat kadar sonra o binanın etrafındaydım. Grimsi beyaz, kirlenmiş eski bir bina. Tek başına çorak bir yerde duruyordu, burası onun gizli lavoratuvarıydı ve beni sık sık kaçırdığı, korktuğum bir yerdi. Her gece kabuslarımda burada acı çektiğimi görüyordum, her uyandığımda da gözlerim yaşlarla dolmuş oluyordu.

Çok sürmeden binanın tepesine uçtum, havalandırmanın kapısını zorlanarak kırdım ve içeriye atladım. Yavaşça merdivenleri iniyordum, borulara ulaşmıştım. Olabildiğince sessiz bir şekilde sürünmeye başladım, bir süre sonra kapkaranlık bir odanın havalandırmasına ulaşmıştım. Havalandırma kapağına vurup zorladım. Ellerim titrerken ve kalbim durmadan çarparken zorlanıyordum ama önemi yoktu, bir an önce ihtiyacıma ulaşmalıydım.

Kapağı kırdıktan sonra içeriye girdim. Karanlık toz içinde, dağınık odaya baktım. Etrafta bir cam bile yoktu, burası yasak maddeleri sakladığı depo olmalıydı, buna emindim. Toz içinde ki yerlere sessizce basarak ilerledim. Açık bir paket buldum ve yavaşça içini karıştırmaya başladım, burada değildi. Yanında ki kutuyu açtım, burada da değildi. Aramaya devam ediyordum ve devam ettikçe daha da fenalaştığımı hissediyordum. Gözlerim dönmüşçesine kutuları fırlatmaya ve hırçınca parçalamaya başlamıştım. Ellerim titriyordu ve terlemeye devam ediyordum, delirdiğimi düşünüyordum ve kendimi toparlayamıyordum.

En sonunda, açtığım paketi döktüm, hepsi buradaydı! Madde toz halinde ufak paketlerin içindey ve bir sürüydüler.

"E-Evet... evet... işte buna ihtiyacım var..."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 20, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

lost     ||  kazuscara  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin