-IV-

234 28 15
                                    

Selamlar!
İçime sine sine yazdığım bir bölümle daha geldim.
Yıldıza dokunup yorum yapmayı unutmayın!

...

Jongseong/Jungwon

Jay: adres

[gönderildi: 09:22]

Jungwon:adresi mi istiyorsunuz?
[iletildi: 17:25]
[görüldü:17:27]

Jungwon: pekala
205 Gangdongdae-ro
Seul
şey gerçekten gelecek misiniz?
bir de saat kaçta gelebilirsiniz?
tüm gün çalışıyorum ya da okuldayım önceden bilirsem iyi olur

Jay: yarın saat 18:00

[çevrimdışı]

Jungwon: çok teşekkür ederim!
oh gitmişsiniz
iyi günler

[çevrimdışı]

***

Her şeye sahip olduğum bir rüya görmüştüm dün gece.

Daha kalabalık, daha dolu bir hayattı bu. Lezzetli yemekler ya da pahalı giysiler değil, kalabalık sofralardan söz ediyordum.
İnsan sürekli boşluğu seyrederken lokmalarını yutarsa bir süre sonra bu yalnızlık tuhaf dürtüler uyandırıyordu içinde.
Sanki değersizmişsiniz gibi.
Anlam ifade etmiyormuş, ölürseniz bir kayıp olmazmış gibi.

Bir insanı hayata bağlayacak şeylerden biriydi tutunma hissi. Onun yerini soğuk rüzgarlar aldığında sarsılıyordunuz yalnızca. Bu sarsılış hiç bitmeyecek gibi duruyordu.

"Hiçbir konuda iyi değilsen durmalısın Jungwoo."

Tepsideki kahve bardaklarını nerdeyse devirmeme sebep olan konuşma yüzünden suratımı buruşturdum. Bu sesten de sahibinden de nefret ediyordum. Üniversitede uğraştığım yetmezmiş gibi bir de burada karşılaşıyorduk.

İnatla.

"İsmim Jungwon." Dedim kısık bir sesle. Bardakları dağıtırken titreyen parmaklarımdan nefret etmiştim. Masanın üzerindeki ince parmakları fincana dolandı sonra. Parmaklarındaki parlak yüzükler her seferinde oradaydılar.

"Fark etmez. Cidden köpek gibi çabalıyorsun he? Buna rağmen ölecek gibi duruyorsun." Tepsiyi karnıma bastırıp gözlerine baktım nefretle. Bugün diğer iki işimden izin almıştım evdeki aptal tadilat yüzünden. Bir dünya da fırça yemiştim üstelik.

Kapı ve camlardan içeri giren soğuk hava yüzünden hasta hissediyordum. Sürekli su akıtan duvarlardan ve ne kadar silersem sileyim kurumayan tuvaletten ise iğreniyordum. Tüm bunlarla uğraşırken bir de başkalarının dalga konusu oluyordum. Suçum neydi? Hiçbir zaman kimsenin gözüne batacak hareketlerde bulunmamıştım. Kabuğum öyle kalındı ki bana bile yer yoktu içinde...

Hiç tanımadığım birinden durduk yere hakaret dinlemeyecektim.

"Afiyet olsun."

Hızlı adımlarla mutfağa ilerledim. Omuzlarım çökmüş, burun kemerimde anlamsız bir sızı peyda olmuştu. Eğer bu halde olmasam...
Bu lanet yerde çalışmıyor olsam...
Çalışmanın nesi ayıptı öte yandan? Haykırmak istedim.
Gücüm yettiğince haykırmak...

Boy In The Bubble|| JayWonWhere stories live. Discover now