xɪɪ

1.1K 127 185
                                    

Merdivenlerden aşağı indi ve balonun yapıldığı salona gitti. Akutagawa bu kez peşinden gelmedi. O gittikten sonra, "Aşk bir gül bahçesidir, Nakajima." dedi. Tabii Atsushi, gittiği için bu sözleri duyamazdı artık.

"Ah! Çok üzüldüm Chuuya!" dedi ve kahkaha attı Dazai. Chuuya sinirle ona bağırdı. "Gülme! Aptal herif!"

"Bağırma. İnsanlar bize bakıyor."

"Sen güldüğünde de bakıyor."

"Hmm, o zaman başka bir yere mi geçsek? Ne dersin Chuuya?"

Chuuya o konuşmasını bitirmeden ayaklanmış ve üst kata doğru çıkmaya başlamıştı bile. "Çok acelecisin, Chuuya." Dazai de onun peşinden, yukarı çıktı.

Atsushi ve Akutagawa'nın demin konuştuğu yerdi burası. Ama şuanda, ikisinden de bir iz yoktu. Chuuya kendi kendine, "Nereye gitti bu velet?!" diye söyleniyordu. Dazai onu duymuştu. "Ne oldu Chuuya? Çömezin yok mu?"

"Buralarda bir yerlerdedir."

"Ya, sahi mi?" Güldü Dazai. "Senin çömez en son Akutagawa ile dans ediyordu."

Chuuya kaşlarını çattı. "Merak etme Dazai, o ne yapacağını bilir." Ondan birkaç adım uzaklaştı. "Söylesene, buraya neden geldin?"

Dazai yüzüne oldukça çocuksu bir ifade takınmıştı. Kafasını yana eğerek gözlerini kırpıştırdı. "Seni bulmak için."

"Ha?" Chuuya'nın yüz ifadesi, adeta 'Ne diyor bu adam?" dermiş gibi bakıyordu. "Öldürmek için mi?"

Dazai Chuuya'ya birkaç adım yaklaştı. "Ayıp ediyorsun! Ben seni hiç öldürür müyüm Chuuya? Bilirsin ben seni çok severim."

"Aman, ne demezsin. Gerçekten çok seviyorsun ya." Chuuya gözlerini devirdi. "Davetlilerin içinde başka vampirler de var mı?"

"Bunu sana söyleyeceğimi nerden çıkardın Chuuya?" Dazai sırıtarak bakıyordu ona. Chuuya onun gözlerinin içine baktı. "Bunu söylediğine göre yok."

Gülümsedi Dazai. "Ah! Çok dikkatlisin Chuuya! Nasıl anladın?" Chuuya Dazai'nin kravatından tuttu, çekti. Onun yüzünü kendi yüzüne yaklaştırdı. "Dazai, s*ktir olup git burdan!"

"Heh. Seni dinlemeyeceğimi biliyorsun Chuuya."

"Sadece belki güzellikle rica edersem bir kereliğine de olsa beni dinlersin diye düşünmüştüm."

"Biliyorsun, hiçbir zaman seni dinlemedim."

"Dinlemediğin için şuan bu durumdayız ya zaten Dazai." Chuuya onun kravatını bıraktı. "Asıl sen benimle gelmeyi kabul etseydin, şuan ikimiz de çok güçlü ve mutlu olurduk." dedi Dazai. Yüzü ciddileşmişti.

"Hayır Dazai, olmazdık. Sen yanlış yolu seçtin. Ben de o iğrenç, yanlış yoldan yürüyemezdim."

"Hala geç değil Chuuya." Gülümsüyordu Dazai. Bu gülümseme Chuuya'nın sinirlerini bozuyordu. "Hayır Dazai, çok geç."

"Chuuya, lütfen bana bir şans daha ver."

"Asla! Sana ne şansı vereceğim daha? Sen çoktan bütün şansını tükettin."

"Gözümün önündeki gücün esiri oldum Chuuya."

"Bu beni ilgilendirmez artık. Onu vampir olmadan önce düşünecektin Dazai." Chuuya arkasını döndü, sağ taraftaki balkona doğru birkaç adım attı. Hava hafif hafif esiyordu, serindi. "Chuuya, izin ver seni vampire çevireyim."

Bu sözler Chuuya'nın şiddetle durmasına neden oldu. Ani şekilde Dazai'ye döndü, "Aklını mı kaçırdın? Saçmalığa bak!" dedi.

"Bunu daha önceden de sormuştum. Sen yine aynı tepkiyi vermiştin Chuuya."

"Vermeye de devam edeceğim Dazai. Benim ailemi katleden, nefret ettiğim vampirlerden olmamı isteme benden."

"A-ama sev-" Chuuya, Dazai'nin sözünü kesip tırpanını ortaya çıkarmış, onu Dazai'nin boynuna dayamıştı. "Sus, Dazai. O eskidendi."

"Ama ben sana yine öyle seslenmek istiyorum."

"Belki de bana ihanet etmemiş olsaydın, söyleyebilirdin. Ama artık söylemezsin."

"Sana ihanet etmedim."

"Ettin! Ettin Dazai!" Eski anıları Chuuya'nın gözlerinin önünde canlanmaya başlamıştı. Sesi kısılmaya başlamıştı Chuuya'nın yavaş yavaş. "Ettin... Sen bana ihanet ettin Dazai..!"

"Chuuya... İyi görünmüyorsun."

"Hayır! Ben gayet iyiyim!"

"Gözlerin dolmuş..."

Chuuya alt dudağını ısırarak tırpanını eski haline çevirdi. Gözündeki yaşları elinin tersiyle sildi. "İyiyim ben! Sen kendine bak Dazai! Şerefsizin tekisin!"

Buruk bir şekilde gülümsedi Dazai. "Evet, şerefsizim."

"Yalancısın! Asla sözünü tutmadın!"

"Tutmadım, evet. Yalancıyım. Söz vermiştim sana değil mi? Aileni öldüren vampirleri bulup, onları yok etmene yardım edeceğim diye."

"Ve?"

"Ve asla vampirlerin tarafına geçmeyeceğime. Söz verdiğim şeyler bunlardı."

"Ama sen ne yaptın?"

"Ben..." Önündeki saçlar Dazai'nin gözlerinin önüne düşmüştü. "Vampir oldum."

"Ayrıca bana da teklif ettin! Söz vermiştik Dazai! Vampirlerin kabusu olacaktık biz! Vampirlerin kabusu! Vampir değil!"

Dazai elini Chuuya'ya doğru uzattı. Chuuya onun eline vurdu, kendinden uzaklaştırdı. "Uzaklaş benden Dazai!"

"Chuuya, inan bana seni hala seviyorum."

"İnanmıyorum! Sevsen beni bırakmazdın! Ne olursa olsun yanımda dururdun!"

"Haklısın Chuuya, öyle olurdu. Ama durmadım. Çünkü o zamanlar güç, sevgiden daha önemliydi benim için."

Chuuya bunun karşısında hiçbir şey söylemedi. Balkona çıktı, Dazai'ye arkasını döndü. Dazai de balkon kapısının olduğu yere gelip orda konuşmasına devam etti. "Ama zaman geçtikçe, seni ne kadar çok özlediğimi fark ettim."

Chuuya hala hiçbir şey söylemiyordu. Bir an önce Dazai'nin sözlerini bitirip gitmesini istiyordu. "Ve şimdi anlıyorum ki, güç sevgiden önemli değilmiş. Sevgi daha değerli."

"Bu neyi değiştirir ki? İş işten geçtikten sonra? Artık düşmanız Dazai."

"Düşman olabiliriz Chuuya, ben sözümü tutmamış olabilirim. Ama sana kendimi kanıtlamak için, aileni öldüren vampirleri bulup kendi ellerimle katledeceğim. Gözlerinin önünde."

"Üstünden çok zaman geçti. Bulamazsın."

"Bulabilirim. Senin için onları bulacağım." dedi ve karanlığın içinde gözden kayboldu Dazai. Chuuya olduğu yere çöktü, kendisini tutamıyordu artık. Ağlıyordu. Duvarın bir köşesine sindi. Kendisini kimsenin böyle görmesini istemiyordu. Ağlaması geçinceye kadar, oturacaktı burda.




ᴀᴠᴄɪ || shin soukokuWhere stories live. Discover now